ASIM CENGİZ GÜR


AHİRET İNANCI (2)

AHİRET İNANCI (2)


 

“İmtihan için gönderildiğimiz bu dünya hayatımızın sonuna geldiğimizde, Melekler bu kişi öldü artık diye defterimizi dürdüklerinde artık bize fayda ve zarar verecek bir amel yapacak durumumuz kalmaz.

 

Ama bazı insanlar, için deftere yazılmaya devam edilir. Arkasında devam eden birtakım adetler bırakmışsa, kötü bir çığır açmışsa, o kötülük adet olmuşsa, herkes onun icad ettiği o kötülüğü o ölse bile yapmaya devam ediyorsa; filânca adamın açtığı yol, çığır, adet; herkes bunu bayram edinmiş, festival edinmiş, adet edinmiş, o çılgınlığı, o kötülüğü, o kepazeliği yapıyor. O kötülüğü yapanların hepsinin günahlarının bir misli, o çığırı açana verilmeye devam eder, ölse bile kurtulmaz. Onun için kötü çığır açmamağa çalışmak lâzım! İyi çığır açanların da, o çığırda, iyi yolda yürüyenlerin, o adetleri yapanların hepsinin kazandığı sevaplar kadar sevap, ölse bile defterine yazılmağa devam eder” demiştik dün aktardığımız notlarda.

 

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

 

"İnsan öldüğü zaman, onun işi kesilir, biter. (Sevapların işlenmesi durur, günahların işlenmesi durur, icraatı kopar, kesilir, biter.) Ancak üç kimsenin devam eder, kesilmez, kopmaz, bitmez” buyuruyor.

 

Peki bu üç (sınıf) insanlar kimlerdir :

 

Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki :

 

"Arkasında sadaka-i câriye bırakmış olan bir insan”.

 

Sadaka-i câriye: sevabı, faydası, işlerliği devam eden ve ondan bir çok insanın hâlâ istifade ettiği hayırlı işler demektir. Hayrına yaptırdığı bir çeşmeden su içildikçe veya o çeşmenin suyu ile ağaçlar sulandıkça hayrı devam eder, sevabı kesilmez. Velev ki o çeşmeyi yaptıran kişi ölse bile.

 

Veyahut bir ağaç dikmiştir, diktiği bu ağacın meyvaları vardır. Birileri onları yedikçe sevap kazanır. Meselâ vakıf zeytin, vakıf elma, vakıf armut, vakıf ceviz ağacı, dut ağacı, vesaire. Bu ağaçların meyvasından kuşlar yese, insanlar yese, başka hayvanlar yese; elmalar yere düşmüş, geçen koyunlar yese, yine sevap kazanır.

 

Okul yaptırmış, cami yaptırmış, köprü yaptırmış, hayır niyeti ile her ne yaptırmış ise; bu yaptırdıklarından insanlar, canlılar istifade ettiği sürece defterine hayırlar yazılmaya devam olunur. İkinci sınıf insanları tarif için Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devamla buyuruyor ki :

 

"Geride herkesin istifade ettiği bir bilgi, bir eser, bir kitap bırakmış olan kimsenin sevapları kesilmez."

 

Bu ilim nasıl olabilir?.. Ya mübarek bir alimdir, araştırması incelemesi vardır, bir kitap yazmıştır. O kitap okundukça kendisine sevap yazılır. Hadis kitabı yazmış, tefsir kitabı yazmış, tasavvuf kitabı yazmış, ahlâk kitabı yazmış, akâid kitabı yazmış, fıkıh kitabı yazmış. Veya "Ağaç nasıl dikilir?" veyahut "Şu hastalıktan kurtulmak için ne yapmak lazımdır?" gibi arkasında faydalanılan bir bilgi bırakan kişinin de defteri kapatılmaz, sevap kazanmaya devam eder.

 

Üçüncü olarak :

 

"Arkasında kendisine dua eden hayırlı bir evlât bırakan kimsenin defteri kapanmaz" buyuruyor Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.).  Sâlih bir evlât, kendisi ibadet ediyor, namaz kılıyor, dua ediyor ve namazının arkasından duasının içinde "Yâ Rabbi, anama babama rahmeyle, affeyle, mağfiret eyle diye dua ediyor.” O anne-babanın da sevabı devam eder. Hem çocuk ibadet ettiği için sevap kazanır, hem de anne-babasına dua ettiği için anne-babası da kendisine dua eden o evlâdı sayesinde sevap kazanmaya devam eder.

 

Hocalar; mahallenin çocuklarını okutmuş, Kur`an öğretmiş, namaz kılmayı öğretmiş, dînî ilimleri öğretmiş, ahlâkı öğretmiş, dürüstlüğü öğretmiş, doğru sözlülüğü öğretmiş. Onların da sevabı onları yetiştiren hocaya gelir.

 

Mürşid-i kâmiller, evliyâullah, insanları mânevî bakımdan terbiye eden, ma`rifetullaha erdiren, ahlâkını güzelleştiren, nefsini terbiye eden büyük evliyâullah, mürşid-i kâmiller de talebelerinden sevap alır, müridlerinden sevap alır. Onlar zikir yaptıkça, onlar hayır yaptıkça, onlar güzel ahlâklı oldukça, tatlı dilli oldukça, insanları mutlu edecek hayırlar yaptıkça, mürşid-i kâmillerinin, şeyhlerinin defterine sevap yazılmağa devam eder durur. Evlâdın ille kendi sulbünden, kendi zürriyetinden has evlât olması mecburiyeti yoktur; talebe de olur, mürid de olur. O zaman insan yine sevap kazanmağa devam eder.

 

Yüce Allah (c.c.) Peygamberleri seviyor, salih kulları seviyor, kendisine itaatkar kulları seviyor, iyiliksever kulları seviyor, merhametli kulları seviyor, başkalarının hizmetine koşan, onlara iyilik yapan kulları seviyor. Abid, zâhid, sâlih kulları seviyor, namaz kılanları seviyor, oruç tutanları seviyor, tesbih çekenleri seviyor. Yüce Allah (c.c.), bizleri de sevdiği güzel işleri, ibadetleri, kullukları yapmağa muvaffak eylesin. Kendisi ve kendisi tarafından sevilenlerin sevgisine de mazhar eylesin.

 

Ahiret gününün sıkıntılarına, dehşetlerine, korkularına uğramadan, hesaba çekilip terlemeden (rahmetiyle) hesapsız cennetine girenlerden eylesin. Kıyamete kadar hayırlar yazılmak üzere hesap defteri kapatılmayan kullarından eylesin.