ASIM CENGİZ GÜR


AKRABALIK

AKRABALIK


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) yakınlarla ilgilenmeyi emir ve tavsiye buyurmuşlardır. Çoğu sünneti unuttuğumuz gibi bu sünnette unutulmuştur. Aslında her birine olduğu gibi sıla-i rahim sünnetinin ihyasına ne kadar ihtiyacımız vardır. Hele bugün, çağımızdaki tatil anlayışı ve bunun sonucu olarak sıla-i rahimin terk edilmesi konusu ne kadar önemlidir.

Sıla-i rahim;  gerek kan, gerekse evlilik vesilesiyle oluşan hısımlara, yakınlara iyilikte ve yardımda bulunma, onlarla ilgilenme, akrabalık bağlarını güçlendirip, korumak için yapılması gereken şeylerdir.

Yüce Dinimiz, yakınlar arasındaki bu bağın koparılmasını büyük günahlar arasında sayılmıştır. Zira insanın diğer insanlarla olan ilişkileri,   yakınları  ile olan ilişkilerine göre şekillenir. Buna göre yakınları ile iyi ilişkiler içinde olmayan insan, diğer insanlarla nasıl iyi ilişkiler içinde olabilir? Toplumdaki sevgi ve dayanışma bağlarının çözülmesi aileden başlar, komşulara ve diğer kesimlere sirâyet eder, neticede fert ve toplumsal bazda ahenk bozulur. Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de:

“Allah`a ibadet edin ve O`na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, idare ve himayeniz altında olanlara iyi davranın. Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez” buyurulmuştur. Bu âyet-i kerimede Müslümanların yapması gerekli görevlerden bir kısmını dile getirmektedir. Allah’a ibadet dışında başta ana-baba olmak üzere toplumun ilgiye muhtaç diğer sınıf ve bireyleri ile iyi ilişkiler kurulması bir görev olarak vurgulanmaktadır. Âyete konu olan gruplarla iyi ilişkiler kurabilmenin yollarından birisi de sıla-i rahim kavramı içinde değerlendirilen ve belki de onun özünü teşkil eden ziyarettir. Zira nice yalnız anne-babalar, akrabalar bir dost, evlat, yakın yolu gözlemektedir. Kendilerinin halini soracak, bir nebze olsun dertlerini paylaşacak evlatlar, akrabalar, dostlar zaman zaman ne kadar da aranır.

Şu bir acı gerçektir ki gün geçtikçe yalnızlaşıyoruz. Gerek akrabalarımız gerekse diğer insanlarla ilişkilerimiz daha da zayıflıyor. Kendimizin dışındaki insanları ve onların problemlerini gün geçtikçe umursamaz oluyoruz. Huzuru, sevinci, üzüntüyü, varlığı, yokluğu bireysel olarak yaşamaya doğru hızla ilerliyoruz. Oysa problemler, üzüntüler paylaşıldıkça hafifler, aynı şekilde de sevinçler de paylaşıldıkça bir anlam kazanır. Ahlakımız, ticaretimiz, sanatımız, dinlenme ve eğlence kültürümüz, insanî ilişkilerimiz gittikçe yozlaşmaktadır. Bunun en önemli sebebi modern dünyanın bizlere sunduğu hayat tarzı ve kendi değerlerimizden uzaklaşmamız olsa gerek.  Kentlere doğru yaklaştıkça akraba ilişkilerinin zayıfladığını, hatta kaybolma noktasına geldiğini görmekteyiz. Oysa dinimiz, bir taraftan akraba ilişkilerini mümkün mertebe kuvvetlendirmemizi, onlardan muhtaç konumda olanları koruyup kollamamızı emrederken, diğer taraftan da yakınlarla ilişkilerimizi koparmamızı yasaklamaktadır. Dinimiz sıla-i rahimi bu derece önemli görmekte, sıraladığımız bu kaygıların toplumda yer etmemesini hedef almaktadır.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) muhtelif hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

“Kim, rızkının  genişletilmesini, ecelinin uzatılmasını isterse sıla-i rahim yapsın.”

“Yoksula bir şey vermek sadakadır. Akrabaya bir şey vermenin ise iki sevabı vardır. Birisi sadaka sevabı, diğeri de akrabayı görüp gözetme sevabıdır”

“Akrabalarıyla ilişkiyi kesen Cennet`e giremez”

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) devesi ile giderken birisi önüne geçti, devenin yularını tuttu ve :

“Ey Allah’ın Resûlü, beni cennete yaklaştıracak ve cehennemden uzaklaştıracak  bir ameli bana haber verir misiniz?”, dedi. Orada bulunanlar adamın cür’eti üzerine:

“Buna ne oluyor, buna ne oluyor, demeye başladılar. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

“Ne olacak, ihtiyacı var ki soruyor!”, dedikten sonra Bedeviye şu cevabı verdi:

“Allah’a ibadet eder, O’na hiçbir şeyi ortak koşmaz, namazı doğru kılar, zekatı verir, yakınlarını ziyaret edersin”. Bu cevap üzerine adam uzaklaşınca Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Emrolunduğu şeyleri yaparsa cennete girer” buyurdular.

Yine başka bir hadis-i şeriflerinde de:

 “Akrabadan gelen iyiliğe misliyle karşılık veren kimse tam manasıyla akrabasına sıla etmiş değildir. Gerçek sıla, kendisiyle ilgiyi kesenleri görüp gözetmektir.”

“Allah, mahlûkatı yaratıp bunların takdiratını tamamlayınca, akrabalık ayağa kalkarak:

“Ya Rabbi! Burası, akrabalık münasebetlerini kesmekten sana sığınanların makamıdır” dedi. Cenab-ı Hak:

“Evet. Sana sıla yapana benim de sıla yapmama; senden alâkayı kesenlerden benim de kesmeme razı olmaz mısın?” buyurdu. Akrabalık:

“Evet” diye cevap verdi. Yüce Allah:

“Bu sana verilmiştir” buyurdu. Bunları söyledikten sonra Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“İsterseniz şu âyetleri okuyunuz buyurdu: ‘Geri dönerseniz hemen yeryüzünde fesat çıkaracak, akrabalık bağlarınızı keseceksiniz, öyle mi? Onlar öyle kimselerdir ki Allah onları lânetlemiş, sağırlaştırmış ve gözlerini kör etmiştir. Onlar Kur`an`ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinde kilitler mi var?’ “.

Yüce Allah (c.c.), her vazifemizi olduğu gibi sıla-i rahim (akrabalık) vazifelerimizi de layıkı ile yerine getirebilmeyi ve kendisini razı edebilmeyi bizlere nasib ve müyesser eylesin.