İDRİS YAVUZ


ANADOLU’DA İLK KURULAN ESNAF TEŞKİLATI AHİ EVRAN

YAVUZCA - İdris YAVUZ


Ahilik Teşkilatı'nın kurucusu Ahi Evran Azerbaycan'ın Hoy kasabasında (1171–1261) doğmuştur. Ahmet Yesevi’nin öğrencisidir, tefsir, hadis, kelâm, fıkıh, felsefe, tıp ve kimya alanında, çok yönlü bir ilim adamıdır.

Selçuklu Sultanı Gıyaseddin-i Keyhüsrev döneminde, Anadolu'ya gelen Ahi Evran Konya'da Sultan'a yazdığı Letaif-i Giyasiye adli kitabını Hükümdar beğenir ve Ahi Evran'a büyük ilgi gösterir. 1205 yılında Kayseri'ye gelen Ahi Evran, burada devletin desteği ile büyük bir sanayi kuruluşuna öncülük eder.

Sultan Aleaddin Keykubat'ın Ahi Birlikleri'ni himaye etmesi ile Anadolu'nun birçok yerinde bu birlikler süratle kurulmaya başlanır. Bu dönem Anadolu Selçuklu Devleti’nin iktisaden en parlak dönemidir. Özellikle Kırşehir’de eşinin kurduğu Anadolu Kadınlar Birliği (Baciyan-i Rum) yetim, kimsesiz genç kızları himayesine almış, onların eğitimlerini ve diğer ihtiyaçlarını karşılamıştır İhtiyar kadınların bakımı genç kızların evlendirilmesine katkılar sağlamış, maddi sıkıntıda olanlara da yardım etmiştir. “İşine, aşına, eşine sahip ol" sözü bu teşkilatın ana prensibi olmuştur. Anadolu Kadınlar Birliği, dünyada kurulan ilk kadınlar teşkilatıdır.

Ahi Evran debbağlık dalından başka 32 çeşit esnaf ve sanatkârın lideri olmuştur.

Bu dönemde ilk kez su saati, otomatik musluk, el yıkama ve abdest alma esnasında kendiliğinden su döken makine, kendi kendine müzik çalan alet, otomatik su tulumbaları, su fışkırtan fıskiyeler, şifreli anahtarlar, değişik hareket yapan robotlar yapılmıştır.

Ahi Evran'ın Letaif-i Hikmet adlı kitabında, “Allah insanları yemek, içmek, giymek, evlenmek, mesken edinmek gibi çok şeylere muhtaç olarak yaratmıştır. Bu nedenle demircilik, marangozluk, dericilik gibi mesleklere, alet ve edevat imal etmek için insan gücüne ihtiyaç vardır" demektedir.

Ahilik, toplumu sanata yönlendirmiş ve her birinin belli bir sanat dalıyla meşgul olmasını sağlamıştır. Teşkilatının eğitim anlayışı bu temel görüşe dayanmaktadır.

Ahi Evran hayatı boyunca; “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya, yarın ölecekmiş gibi ahirete çalış" prensibini kendisine ilke edinmiştir.

Faslı seyyah İbn–i Batuta, (1304–1369) Seyahatnamesi’nde Ahi teşkilatını anlatırken; “Ahiler, Anadolu’ya yerleşmiş bulunan Türkmenlerdir. Bunlar yaşadıkları her yerde, şehir, kasaba ve köylerde, ülkelerine gelen yabancıların her türlü ihtiyaçlarını giderme ve bulundukları yerlerin güvenliğini sağlamaktadırlar. Doğru sözlü, emaneti korumak, yetimin hakkına sahip çıkmak, düşkünün elinden tutmak, misafir ağırlamak, Allah için sevme ve Allah için kızma gibi özelliklere sahiptirler”.[1] Demektedir

Ahi Evren geleneği, Orta Asya’dan beri devam ede gelmiştir. Anadolu’da 13. yüzyıldan sonra kurulan “İlk Türk esnaf birliklerinin adıdır. Ahi kelimesi, ‘Kardeşim’ demektir. Türkçede eli açık, cömert, yiğit, vicdanının sesini dinleyen ‘Adam’ demektir. Bu teşkilatın temel felsefesi inanç ve ibadetin sanat ve meslekte bütünleştirilerek dayanışma ve kanaatkârlıktır anlamı taşımaktadır.

Ahilik sisteminde; “Harama bakma, haram yeme, nefsine hâkim ol, doğru, sabırlı, dayanaklı ol, yalan söyleme, büyüklerinden önce söze başlama, kimseyi kandırma, kanaatkâr ol, dünya malına tamah etme, yanlış ölçme, eksik tartma, kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli iken yumuşak davranmasını bil. Kendin muhtaç iken başkasına verecek kadar cömert ol. Toprağa bağlan, suyu israf etme, ağaç dik, güçlü ol, bildiklerini öğret, din ve mezhep ayrılığı gözetmeden bütün insanlara karşı sevgi besle” gibi kesin kural ve müeyyidelere yer verilmiştir

Ahilik’te asla kul hakkı yenmez. Yanlışlık yapanın pabucu dama atılır ve onun yüzüne bir daha bakan olmaz. Yoksul olup aç yatan, çaresizlik içinde kıvranan her insana el uzatmak vardır.

Böyle bir sivil toplum örgütünün etkili olduğu bir ülkede yokluğa ve yoksulluğa yer olmaz. Bu konuda eğitim sisteminde köklü bir reforma ihtiyaç vardır diye düşünüyorum.

[1] MEGSB, “İbn–i Batu ta Seyahatnamesi’nden Seçmeler”, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1986, S. 7.