Allah; her an cümleyi var eden- yok eden, tecelli edendir.
Denize, gökyüzüne, aya-şavkına, yerlerin dengesini kuran dağlara da tecelli eden O´dur. Bizden cümle sanatını nasibimiz kadar gösteren, gözlerimize tecelli eden de O.
Yani gördüğümüzde O, gören de O.
Ellerimizi açıp dilimize, gönlümüze duayı veren de O; duaları işitip kabul edende.
Kalbinin fısıltısını duyan her canlıya Hak´tan başka ses, başka varlık, başka yol yok.
Sağırlara, körlere; başka ses, başka tecelli, başka yol yok.
Benden olan yok, benim bildiğim yok, benim sanatım, işim, icraatım yok, ben denen çamurun dahi Allah´tan gayrısı yok.
Her ne varsa âlemde Hayy´dan
Her ne varsa âlemde Hu ´ya.
Tam da buradan çıkıp yola, benlik denen zalim avcıyı iyi tanıyalım bu rüyada.
Bilelim şirke koşan, olmayan ikiliğin peşindeki naçarı, müflisi.
Hiçbirimiz nefsimizden emin olmayalım. ?Ben oldum, ben yetiştim, benim kalbim temiz, ben sınavlarımı verdim, ben ne iyi biriyim, ben ne iyi yapıyorum? benliği; insanı yüksekten düşüren, en çok acıtan imtihan değil midir?
Ehli tasavvuf der ki; nefis ayrık otu gibidir. Bağından, bahçenden söker alır, kırk yıl terbiye edersin, asar kurutursun, bir gün suya koydun mu ilk günkü gibi yeşerir. Her ne varsa, yetiştirdiğin harap eder.
O ayrılığı yeşerten sular benlikten başkası değildir de nedir?
Ekini ayrık otuna karışanın, hasatı şirk değildir de nedir?
Cana, su vermek varken, ayrılığı yeşertmekte nedir?
Kalbi, ömrü, zamanı; israf etmek, hüsrana davet etmek; ahde ihanetten başkası değil midir?
Şimdi gözleri, gönülleri açmalı. Tevhitle boyanmalı.
Benin mahareti sandıklarımız, gizli ? ayan şirklerimiz bertaraf olmalı ki; bizi bertaraf etmesin.
Kalbim en derinden fısıldar;
Evvel ALLAH, ahir ALLAH, zahir ALLAH, batın ALLAH.
?Sözlerim kendimedir, gayra değildir.
Cümlesi hayradır, şerre değildir.?
Tayyar Baba