Dünyanın karanlığına sayılı zamanlar için bırakılmış fanileriz.
Söz vermiş ve toprağına gömülü tohumlarız; kendi gerçeğine çiçeklenmeyi bekleyen.
Hepimiz bu dünyaya doğumla kendi karanlığında;
Kimimiz farkında bu karanlığın, ışığını aramakta.
Kimimiz karanlığını en afili topraklarla süsleyip ışığı yandı sanmakta.
Kimimizse daha çok çamura batmakta.
İşte o talipli kimileri, ışığını arayanlar da; dünya denen bu karanlık mağaradan çıkış yolları aramakta.
?
Gönlü bu karanlığı aydınlatanın güneşten fazlası olduğunu hissedenlerin derdi; neden nefes aldığını sormak.
Bu karanlıktan çıkmaya çalışanların kaygısı, zamanı heba etmemek.
Zira sarp kayalıklar kabuk tutmuş etrafımızda.
Tırnağımızla, dişimizle kırmaya çalıştığımız kabuklar gafletin, yoksunluğun, zararın-ziyanın ta kendisi.
?
Ruhu, çamurdan yapılı bu kaba sığmayanlar; sorar durur; ışık nasıl olur da kalbimden göz bebeğime vurur. Nasıl olur da vasla çare bulunur?
Derdi, zamanı, lisanı, bakışı, duruşu, söylemi ve cümle fiilleri bu karanlığı aşmak olanlar elbet kıracak, kırmalı bu kabuğu..
Kalbim der ki; aşmak için gayretin şaşmaz tamamlayıcısı değil mi Allah ?
Sorarım aynadaki suretimden halime; defalarca, bıkmadan, usanmadan çareler ararım kendime..
Nasıl uzanır tohumun içindeki o ilahi sır, sonsuz ışığına..
Nasıl olur faniyken; bakiyle bir olunur?
Nasıl dünden daha güzel bir hal alınır?
Nasıl soluğun kesilmeden, ?tamam vaktin bitti gel´ denmeden, mahzun olmadan varılır?
Sorarım, sormalıyız. Ne çıkartıyoruz toprakla hemhal olmuş hallerimizden?
Bırakmadan, vazgeçmeden, yenilenmeden, terk ettiklerimiz yerine o nuru koymadan nasıl çiçek açarız kendi baharımıza?
Kalbimin Sultanı fısıldar, duyayım, ders alayım diye en derinden ?Ne istiyorsun, toprakla hemhal olup çürümek mi, yol alıp asla yürümek mi?
Cevap verir; derdime derman olsun diye.
?BİRLE, TEVHİT ET, değiş, yenilen, çalış, üret, güzelleriyle güzelleş, sevmediği, razı olmadığı her şeyden, her kimden men et nefsini.´
Kolay mı, değil.
Gayreti tamam eden, Kadir olan Allah kafi değil mi?
Sımsıkı sarıl sana uzattığı mübarek eline.
Yık geç; sıradanlaşmış tüm hikâyeleri, putları, dayatılmış ilişkileri, bağnaz ikilikleri, ondan uzağa düşmüş, ona çıkmayan her şeyi.
Önce tarumar et, tıpkı Peygamber Efendimizin Kabe´de putları paramparça ettiği gibi.
Sonra sev, daha çok sev; ben özbenliğin olana değin sev.
Ta ki bahar gelip, tohum topraktan geçip, çiçek açana kadar.
Sonra muhakkak ki solmaz iki cihanda gülleri.
Kulağımda Sultanın duası; ömrü bahar olası..
Kalbimdeyse; sarsıcı, yakıcı özlemi..
?Sözlerim kendimedir, gayra değildir.
Cümlesi hayradır, şerre değildir.?
Tayyar Baba