VELİ ALTINKAYA


BELEDİYELER VE BAŞKANLARI

GÜNDEM - Veli ALTINKAYA


Bu yazıyı herhangi bir ‘belediyeyi’ veya ‘başkanını’ kasıtla yazmıyorum. Büyükşehir, küçük şehir hiç fark etmez; isteyen belediye başkanımız üstüne alınabilir.

Rahmetli Özal 1987’de ‘Kayseri Belediyesi Şeref Defteri’nin ilk sayfasına ‘Kayseri hep iyi belediye başkanlarına sahip olmuştur’ diye yazmıştı.

Aslında bizim belediye başkanlarımız iyi niyetle, şehrine hizmet etmek için çalışan dürüst insanlar. Gerçekten ‘şehr-i emin’ olmak adına bir gayret içerisindeler. Dediğim gibi bu satırları tüm belediyeler ve başkanları için yazıyorum.

İnsanlar dışarıdan bakınca belediye başkanlarını sürekli ‘bir eli yağda, bir eli balda’ zannediyor...

Özellikle bu dönemde gözlemlerim hiç de öyle olmadığını gösteriyor. Emanetin yükü omuzlarına binmiş olan başkanlarımız ‘onca beklenti’ karşısında ‘helal- haram ölçüsünü’ muhafaza ederek, şehirlerine hizmet yapabilme gayretini güdüyorlar.

Halka açıkladıkları projeler var.

Koltuklarına oturduklarında gördükleri gerçekler var. Ve bitmek tükenmek bilmeyen iş vs. talepleri var. Bu taleplerin önemli bir bölümü de ya kanuna ya ahlaka aykırı... Veya kamu vicdanını rahatsız edici türden...

Vatandaş belediye başkanına rahat ulaşabildiği için, sağlık ocağını da, okulu da, camiyi de, kütüphaneyi de ondan istiyor. Hiç kimse ‘Bu belediyenin işi mi?’ sorusunu sormadan, yakaladığı belediye başkanına taleplerini ard arda sıralıyor.

Taleplerin hepsinin karşılanması mümkün değil. Mali olarak da mümkün değil, yasal olarak da... Başkan bunu söylese, vatandaş inanmıyor, ‘ekildiğini’ düşünüyor.

Her sivil toplum kuruluşu, meslek örgütü, herhangi bir etkinlik yapacaksa ilk olarak belediyenin kapısını çalıyor. Maddi destek istiyor. Bunun kanunen mümkün olmadığını görünce, ‘hiç olmazsa bir yemek verin’ diyor. O da olmadıysa salon tahsisi vs. istiyor. Bu gibi talepler bir yana, yıllardır Kayserispor gibi devasa bir ‘mali sorun’ belediye başkanlarının sürekli karşısına çıkıyor.

Vatandaş, ‘sorumluluk- hesap verme’ dengesini kurmadan, ‘Başkanlar Kayserispor’a veya bizim STK’mıza destek olsun’ diyor. Ama bir desteğin yasal ve ahlaki zeminin olup olmadığını sorgulamıyor bile...

Daha gencecik bir Sayıştay denetçisinin kendisine ‘Üstad’ diye hitap ettirip binlerce insanın oyları ile seçilmiş belediye başkanına bir meslek örgütüne fatura karşılığı ödenen 5 bin liranın veya belediye başkanının yurdun dört bir yanından gelmiş bilim insanlarına verdiği yemeğin hesabını sorduğundan habersiz.

Tıpkı Yunus’un dediği gibi...

‘Yunus bu sözleri eğri büğrü söyleme / Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.’

Belediye başkanları aslında çoğu zaman ‘eğri- büğrü’ söz söylemeseler de ‘Molla Kasımları’ hiç bitmiyor.

Başkanlarım hoş görsünler, biliyor musunuz çoğu zaman ‘acıyorum’ onların hallerine. Siz onların etraflarındaki kalabalıklara bakmayın, çoğu kez yalnızlar. ‘Yukarı tükürse sakal, aşağı tükürse bıyık’ misali, büyüklerimizden veya halktan gelen eksantrik talepleri nasıl bertaraf edeceklerinin muhasebe ve murakebesini yapıyorlar iç çekerek...

Oturduğunuz koltuğun ‘emanet’ olmadığına inansanız, ‘hesap vereceğinizi’ düşünmeseniz belediye başkanlığı o kadar kolay ki... Ama işin içine ‘kul hakkı’ hele hele kocaman bir şehrin hakkı girdiği zaman mecburen ince eleyip sık dokumak zorunda kalıyorsunuz.

Hitabım kendi nefsimedir, mesela bendeniz, Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı olarak, belediye başkanlarımızdan camiamız adına bir talepte bulunurken, onların yerine kendimi koyup, o kapıları çalmam lazım. Keşke hepimiz ‘ Talebimi halletsin, Kayserispor da dahil, istediğimiz kaynakları nereden ve nasıl bulursa bulsun’ yerine, ‘O koltukta oturan ben olsam, kanun ne der, vicdan ne der, kamuoyu ne der?’ sorularını sorup ‘hak ölçüsünde’ aldığımız cevaba göre belediyelerin merdivenlerini tırmansak...

Sanmayın ki belediyelerin sonsuz bir bütçeleri var. Yeni dönemde Ankara, belediyelerin ödeneklerinden % 20- 40 arasında kesinti yapıyor biliyor musunuz? Dolayısıyla belediye başkanları da vatandaşa hizmette önceliklerini belirleyip tasarrufu ön planda tutan adımlar atmak zorunda... Başkanlardan ‘her şeyi’ isterken, tepelerinde sürekli bir ‘Molla Kasım’ olduğunu ve asıl önemlisi de, ‘emanet’ inancının onların vicdanlarını kıskaçta tuttuğunu unutmayın.

En büyüğünden, en küçüğüne başkanlarımız da muhtemel ki ‘Acaba Veli bu yazıyı niye yazdı ki?’ diyecekler. Sizi temin ederim telkin yok; hissettiklerimi, gözlediklerimi paylaşmak istedim o kadar.

Mış… Miş… Muş…

00- Üç bakan yardımcısı, vali, belediye başkanı ve rektörün katıldığı toplantıda KAYÜ’nün kampüs alanı ile ilgili ilk ve en önemli adım atılmış.

00- Davutoğlu ve Babacan’ın Kayseri’de kimlerle ‘düşüp- kalktığı’ merak ediliyormuş.

00- İlçe delege seçimlerini bu hafta tamamlayacak olan AK Parti, Şaban Çopuroğlu ile yoluna devam edecekmiş.

00- CHP’de Kocasinan ve Talas kongrelerini kazanması beklenen muhalifler, Melikgazi için ‘adam adam markaj’ uyguluyormuş.

00- Bütçe Kanunu’nda Kayseri’nin beklediği önemli ulaştırma - sulama yatırımlarından haber yokmuş.

00- Memduh Başkan pastırmacı esnafını gezerek, ‘Yanındayız’ mesajı verirken, üreticilerin de biraz ‘kıvışlaması’ bekleniyormuş.

KULİS BULVARI

İYİ PARTİ KONGRELERİ

Bu günlerde CHP ve AK Parti kongrelerine yönelik epeyce yorum yapıyoruz. Ama önümüzdeki yıl, ocaktan sonra kongre süreci en hararetli geçecek partilerden biri İYİ Parti gibi. Parti tüzüğüne göre merkez ilçelerde kongre yapılmadı ve atamayla oluşan yönetimler görevini sürdürüyor. İYİ Parti’nin Kurucu İl Başkanı Hüseyin Tekin döneminde yaptığı il kongresi de epeyce çekişmeli geçmişti. Hatta Ankara’dan özel müdahaleler oldu. İYİ Parti İl Başkanı Süleyman Bozkurt iyi bir insan. Ama siyasette ‘iyi insan’ olmak yetmiyor. Bazı dengeleri de iyi gözetmek ve güç odakları ile dirsek temasında olmak gerekiyor. İYİ Parti’nin il kongresinde en az iki adayın çıkmasına hiç şaşırmayın. Bu adaylardan biri kesinlikle ‘merkez’ odaklı olur. Bakalım bu durumda Koray Aydın’ın yardımcılığını da yapan Milletvekili Dursun Ataş ‘sandıktan kim çıkarsa, o benim başkanım’ mı diyecek, yoksa müdahale mi edecek? Göreceğiz.