CANSU DENİZ


BİR BEN VARDIR BENDE, BENDEN İÇERİ !


"Severim ben seni candan içeri
Yolum vardır bu erkandan içeri
Beni bende deme bende değilim
Bir ben vardır bende benden içeri"
                                    Yunus Emre

Ehli tasavvuf buyurur ki; insan ölmezden evvel ölür, ölmezden evvel Hakk´a teslim olur,O´ndan gayrisini gönlünden atar, Allah´ın boyası ile boyanmaya gayret ederse, kulun kalbinde bir gönül çocuğu oluşur. Kul; O´nu tevhitle besler, büyütür. Bu gönül çocuğu güzel Yunus Emre´nin eşsiz beyitlerinde geçen ´bir ben vardır bende benden içerdeki´ dir.
Hakk´a aşina olmuş, Allah zikriyle dolmuş bu gönül çocuğu gayret ve nasibi doğrultusunda kalpten doğduğu anda ise "ben bende" değildir.
Peygamber Efendimiz bu hali hadisi şerifinde şöyle buyurur ; "Allah, kulunu sevdi mi, işiten kulağı, gören gözü, tutan eli, yürüdüğü ayağı, konuşan dili olur."
Yani insan, yaratılış maksadına ermek için, gönül çocuğunu doğurup, kalbi batıldan temizleyip, Hak´tan gayrisine meyletmezse ancak bu şekilde Yunus´un dizelerinde bizlere gösterdiği yol üzerine durabilir.
İnsanın Hakk´ı mevziisine koyup, insanı kamil olmayı amaç etmesi ise gerçek mutluluğun yegane anahtarıdır. Kulluk etmek amacıyla yaratılmış insanoğlunun başka bir yoldan sonsuz mutluluğu ve huzuru yakalaması mümkün değildir.
O vakit Yunus söyleyip, biz dinleyip aynaya bakmamak gafletten sayılır.
Bizler kendimizi bildiğimiz yaştan itibaren manevi eğitimimiz, kendi gönül çocuğumuz için ne yaptık?
Çocuklarımıza, çevremize, en başta tabi ki kendimize "nasıl daha iyi insan olabiliriz, Allah bizi nasıl yaşarsak sever" diye sorduk mu? Böyle bir arayışımız oldu mu?
Allah´ın rızıklandırdığı , şans verdiği, sınav ettiği, belki de o "eşsiz ben"den daha çok sevdiği kullarını gıybetle ile ölçüp, biçip, not vermek yerine bir kez kendimize bakıp "eller yahşi ben yaman, eller buğday ben saman" diyebildik mi?
Bu kadar yıpranmış bir toplum olmamızın altında manevi bir eğitime tabi olmamamız yatıyor olabilir mi?
Neden pencerelerimiz hep dışarıya bakıyor, içeride durum pek vahim mi?
Bizler bu toprakların çok kıymetli manevi mirasının muhataplarıyız.
Bizler tüm zamanların en güzeli Peygamberi Muhammed Mustafa´nın ümmeti; Yunus Emre´nin, Ahmet Yesevi´nin, İbnül Arabi´nin ve tüm kıymetli zatların yüzyıllar öncesinden muhatap aldığı şanslı kullarız.
Bizler yanlış yaptığımızda, davamız üzerine yaşamadığımızda, kendimize Hakk´ın aynasından bakamadığımızda, Allah´tan gayrsına kul olduğumuzda, gönül yolculuğuna çıkamadığımızda, helak olacağımız, dağılacağımız muhakkaktır.
Peygamberimizin ümmeti, güzellerinin muhatabı olmak çok büyük bir lütuf olmakla, gereği gibi yaşayamamak bugün olduğu gibi çok büyük bir sınavdır.
Kalbimin sultanı dilinizde en çok varsa Leyla´nız o´dur buyurmuş. Leylası Allah olan, Hak dava üzerine yaşayanlardan olmamamız duasıyla.. İyiye, doğruya, güzele ...


17 NISAN 2016 KAYTV HABER paylaşan: kaytv