CANSU DENİZ


BİR HOŞ SEDA UMUDUYLA!



Yıllar önce güzel bir meclisin kapısından girdiğimde duyduğum ilk cümleydi, daha önce kimse söylememiş , düşünmemiş, ilk defa duyuyor gibi hayretle takıldım o cümleye. "Hayat zor, çok zor " diyordu Gönlümün Güneşi.
Evet hayat çok zordu. Bir anlık gafletle kendi ayağına kendini takıp sırt üstü ediyordu seni. Ne kadar sert düşersen bir o kadar gayretle de kaldırıp yoluna düşürüyordu elbet düşüren. Elini o büyük aşkla uzatıyordu. Madenine cila çekiyordu zorunluluklarla, zorluklarla.
Gaflette , şeytan da gayrete hizmetkardı aslında O´nun yolunda insana. Kulağına fısıldadıkları, taktığı çelmeler daha fazla Hakk´a teslim olmak demekti. Elinden tutanın gücünü her daim sol yanında derinlerde hissetmekti. Hem dünyayı parmağının ucunda tutup itebilmekti, hem hapsolduğun bedeni yırtıp atabilmekti.
Peki zoru kolay eden asıl şey insan-ı kamil olmayı amaç koymak değil miydi?
Yolunda elbet çalılar olacaktı, ayağına taş değecekti, bazen fırtınalı bazen güneşli günler olacaktı. Bu kadar kötülükle karşı karşıya kalmış bir Peygamberin ümmeti olarak o kötülüklerin zerresiyle muhatap olup şikayet etmek ahde ihanetti.
Kendisine onca zulmetmiş insanlara hidayet dileyen, merhamet eden Peygamber Efendimizi taklit etmekte gayretlerin tacı değil miydi?
İnsan unutmamalıydı. Unutmamalıydı ki varoluş sebebini unutulmamalıydı. Zoru, zor eden kördüğüm eden "unutmak" bağı gözlerden gönüllerden atılmalıydı.
Güzeller boşuna söylemiyordu; takdir-i ezel gayrete aşıktı. En efdal gayretse Hakk´ı gönlünden, aklından çıkarmamak, hayatını o istikamette yaşamaya çalışmaktı.
Yunus Emre güzel söylüyordu;
"Sular hep aktı geçti,
Kurudu vakti geçti,
Nice Han, nice sultan
Tahtı bıraktı geçti
Dünya bir penceredir
Her gelen baktı geçti"
Gayretimizle, taklidimizle, taklidi asıl etmek, bir etmek duamızla o çetin savaşın yaşandığı mekanın penceresinden bakıp geçerken hoş bir seda bırakmamız umuduyla.
İyiden, doğrudan, güzelden ayrılmasın yolumuz..


17 OCAK 2016 KAYTV HABER paylaşan: kaytv