ASIM CENGİZ GÜR


ÇOCUK TERBİYESİ (2)

ÇOCUK TERBİYESİ (2)


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatını okuduğumuz zaman özellikle çocuklara özel bir davranış sergilediğini, onların davranışlarına tahammül gösterdiklerini, kızmadan, öfkelenmeden, sevgilerini yıpratmadan terbiye etmeye gayret ettiğini görüyoruz.

Ailesinin, verecek başka bir şeyleri olmadığı için Sevgili Peygamber Efenedimiz (s.a.v.)’e çocuk yaşta hizmet etmek için verilen Enes (Allah ondan razı olsun):

“Allah’ın Elçisi Medine’ye geldiği zaman kendisinin hiçbir hizmetçisi yoktu. (Üvey babam) Ebû Talha beni elimi den tuttu da, beni Allah’ın Elçisi’ne götürdü ve:

‘Ey Allah’ın Elçisi! Enes akıllı bir oğlandır; Sana hizmet etsin’ dedi. Allah Resulü’nün kabulünden sonra seferde ve hazarda devamlı surette Rasûlullah`a hizmet ettim. O, bana bunca hizmetim süresince yaptığım bir şey için "Sen bunu niçin böyle yaptın?" demedi. Yapmadığım bir şey için de "Bunu niçin böyle yapmadın" da demedi” diye ifade etmektedir.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) : kimseyi, somurtkan bir yüz ifadesiyle karşılamamıştır. Efendimiz (s.a.v.)  hele hele çocuklara karşı hep muhabbetle yaklaşmış, onlarla şakalaşmıştır. Enes b. Malik (Allah ondan razı olsun) şöyle aktarıyor :

“Peygamber bizim aramıza karışırdı ve güler yüzle biz çocuklara latife ederdi”.

Kendisi de bir yetim olan Sevgili Peygamber EFendimz (s.a.v.) yetimlere ayrı bir önem vermiştir. Kur’an-ı Kerim’in emirleri arasında olan yetimlerin korunup gözetilmesi Efendimiz (s.a.v.)in hayatında en güzel örnekleriyle ortaya çıkmaktadır. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v), yetimleri her daim gözetmiş ve onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışmıştır.  Bir hadislerinde yetimlere karşı gerçekleştirilen güzel davranışların neticesini bizlere şöyle müjdelemektedir:

"Ben, yetim işine bakan kimse ile beraber cennette şöyle bulunacağız". Böyle buyururken de şehâdet parmağı ve orta parmağı ile işaret edip göstermiştir.

Yüce Rabbimizin (c.c.), bize “en güzel örnek” olarak sunduğu Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatını göz önünde alarak ve kendisinden aktarılan hadiseler ışığında ‘çocuk terbiyesinde metodumuz, davranışımız nasıl olmalıdır?’ın cevabını bulabiliriz.

Çocuklar oyun oynayarak gelişirler. Bizlerde onların oyunlarını bozucu değil, güzel oyunlara teşvik edici bir eğitim modeli geliştirmeliyiz. Efendimiz (s.a.v.) de kız çocukların bebeklerle oynamasına müsaade etmiş, erkek çocukların ise atıcılık, binicilik ve yüzme gibi alanlarda oyunlar oynamalarına ve kendilerini geliştirmelerine izin vermiştir.

İnsan terbiyesi çocuk yaşta başlamaktadır. Nitekim “Ağaç yaşken eğilir” atasözümüz bu hususu ne güzel ifade etmektedir. Bireyin hayat boyu sergileyeceği davranış modellerinin çoğu çocuklukta öğrenilmekte ve ahlaki bir yaşantı haline getirilmektedir. Bu sebeple ilim, iman, irfan ve ahlaki konularda güzel davranış şekillerini çocuklarımıza aktarmamız ve bu konuda onlara örnek olabilmemiz gerekmektedir.

İman konusunda bilinmesi gereken ilk husus her insanın Allah’ı bilmeye meyyal yaratıldığıdır. Ana-baba çocuklarının Allah inancını oluşturmada kendilerine düşen vazifelerini yerine getirmelidir. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde:

“Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Sonra onu annesi, babası yahûdileştirir; hıristiyanlaştırır ve mecûsîleştirirler.” Buyuruyor. İnsanoğlu doğuşta Allah’ın isteklerini yerine getirmeye meyilli yaratıldığı halde ana-babanın sorumluluklarını tam anlamıyla yerine getirmemeleri neticesinde bu husus yaş ilerledikçe zayıflama göstermektedir.

İmani konular gibi ibadet konuları da bu yaşta çocuklara alıştırılmalıdır. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), çocukların yedi yaşına geldikleri zaman namaz ibadetine alıştırmaları gerektiğini bizlere bildirmektedir. Kitabımız Kur’an-ı Kerim’de de :

“Ailene namazı emret ve kendin de ona devam et” buyurulmaktadır. Çocuklarımızı ibadetlere alıştırmamızın en kolay yolu ise onlara örnek olmakla mümkündür. Onların yanında namaz kılmalı, onların yanında Kur’an okumalı, oruç olduğumuzu onlara hissettirmeliyiz. Büyük aile tipi yaşantımızın en büyük faydalarından birisi de, çocukların nene-dede ile ilişkileri ve onlarla iman ve ibadet konularındaki etkileşimleri idi. Büyük bir teessür ve teessüfle ifade etmek gerekir ki, evlerimizin genişlemiş olmasına rağmen, anne ve babalarımıza evlerimizde yer kalmamakta veya anne ve babalarımız kendi başlarına yaşamayı seçmektedir. Aslında, nesiller arası sevginin ve büyüklere karşı olan sorumluluğumuzun ihmali ve ihlali olan bu davranış terkedilebilse ve yine büyük aile tipine dönebilsek ne bereketler hasıl olur, Allah’ın izni ile.

Çocukların huylarının şekillenmesi küçük yaşlarda olur. Özellikle ahlaki davranışlarda çocukluk çağındaki öğrenmelerin etkileri çok büyüktür. Atalarımız “bir çocuk yedisinde ne ise yetmişinde de odur” demişler ve genel anlamda bir doğruya işaret etmişlerdir. Çocuğumuzun ahlaki davranışlarının kötü olmamasını arzu ediyorsak bizlerde kendi ahlaki davranışlarımıza özen göstermeli, en güzel davranış modellerini hayatımıza aktarmalı ve çocuklarımıza örnek olmalıyız. Yalancı bir ana-baba çocuğuna yalanın kötü bir şey olduğunu öğretemeyeceği açıktır. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bu husustaki davranışı şöyle aktarılmıştır :

“Allah’ın Elçisi, çocuğunu çağırıp ona bir şey vereceğini söyleyen bir anne gördü. Ona vaat ettiği şeyi çocuğuna gerçekten verip vermeyeceğini sordu. Sonra, ona, ‘‘Eğer o dediğini vermezsen, yalan söylemiş ve günah işlemiş olursun.’ dedi.”

Yüce Allah (c.c.) hem Salihlerden olmayı, hem de muslihlerden olmayı ve böylece başta kendi nefsimiz ve ailemiz olmak üzere insanları hayra sevk eden bir hayat sürmeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.