ASIM CENGİZ GÜR


Değer Yargılarımız

Değer Yargılarımız


Yaşam bulduğumuz bu dünyaya nefsanî (hayvani) isteklerimizi yerine getirmek için yaratılmadık. Çünkü nefsanî isteklerin peşine düşen insanların zararları kendisine dokunduğu gibi diğer insanlara hatta toplumlara dokunmaktadır. Sınırsız hiçbir istek olamaz, olmamalıdır. Her şeyin bir sınırı olması gerektiği gibi, isteklerinde bir sınırı olması gerekir. Yüce Yaratan bu dünyada bizi başıboş bırakmış değildir. Bir ayette şöyle buyruluyor:

“İnsan başıboş bırakılacağını mı zannetti?” Ayet bize şunu hatırlatmaktadır. İnsan, öldükten sonra dirilme, hesap ve ceza olmaksızın başıboş bırakılacağını mı sanıyor? Mes`ûliyet olmaksızın, salıverilmiş hayvanlar gibi kalacağını mı hesap ediyor? Bu hesap ona ne yaraşır, ne de yakışır.

Bu hayatın ne anlama geldiğini, niçin bu dünyaya geldiğimizi, ne yapmamız gerektiğini, nelerden kaçınmamız ve neleri hayata aktarmamızı gerekecek birçok önemli özellik bizler verilmiştir. Bununla beraber alemde meydana gelen hadiselerden ibretler almak suretiyle de Yüce Yaratanın yoluna (İslam yoluna) ulaşma imkanımız vardır. Kur’an-ı Kerim’de bu hususlarla ilgili şöyle buyrulmaktadır:

“İnsanoğlunu, zorluklara katlanacak şekilde yarattık. İnsanoğlu, kendisine kimsenin güç yetiremeyeceğini mi sanıyor? "Yığın yığın mal tüketmişimdir" diyor.  O, kimsenin kendisini görmediğini mi zannediyor? Biz onun için iki göz, bir dil ve iki dudak var etmedik mi? Biz ona eğri ve doğru iki yolu da göstermedik mi?”

“Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelmesinde, insanlara fayda veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gemilerde, Allah`ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları yönlendirmesinde düşünen bir toplum için (Allah`ın varlığını ve birliğini isbatlayan) birçok deliller vardır.”

Bizler bu verilenler vesilesi ile hayatımızı nizam ve düzene sokmamız gerekmektedir.

Bu dünya hayatının iki yönü var. İlki bu dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. İkincisi ise bu dünya hayatı ahret için bir imtihan yeridir. Her iki yönde Kur’an-ı kerim’de şöyle bildirilmektedir.

“İnsanlara kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler kabilinden aşırı sevgiyle bağlanılan şeyler çok süslü gösterilmiştir. Hâlbuki bunlar dünya hayatının geçici faydalarını sağlayan şeylerdir. Oysa varılacak yerin (ebedî hayatın) bütün güzellikleri Allah katındadır.”

“Biliniz ki dünya hayatı bir oyun, bir eğlence, bir süs ve kendi aranızda övünme, mal ve evlat çoğaltma yarışından ibarettir. Bu, tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider, sonra kurur, onu sapsarı görürsün, sonra çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azab; Allah`tan mağfiret ve rıza vardır. Dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir.”

“Yoksa siz, kendinizden önce gelip geçenlerin hali (uğradıkları sıkıntılar) başınıza gelmeden cennete girivereceğinizi mi sandınız? Onlara öyle yoksulluklar, öyle sıkıntılar dokundu ve öyle sarsıldılar ki, hatta peygamber ve beraberinde iman edenler: "Allah`ın yardımı ne zaman?" derlerdi. Bak işte! Gerçekten Allah`ın yardımı yakındır.”

Peki, ne yapmamız gerekir? Bu sorunun cevabını bulmak için şu iki şıktan hangisini tercih edeceğiz.

Geçici dünya hayatına aldanıp, oyun eğlenceye dalıp kaybedenlerden mi olacağız? Yoksa gerçek yurt olan ahret yurdu için çalışacak mıyız?

Elbette hepimiz dünyada mutlu olmak istediğimiz gibi ahirette de kurtuluşa erenlerden olmak isteriz. Bu en doğru tercihtir. Bu doğru tercihin ise bir yansıması olmalıdır. İşte buda iman edip, imanımızın tezahürü olan ibadetlerimizi yerine getirmekle ve ahlaki güzellikleri hayatımıza aktarmakla gerçekleşecektir. Yoksa böyle davranmaz isek hüsrana uğrayanlardan oluruz. Nitekim hepimizce malum olduğu üzere asr süresinde şöyle buyrulmaktadır.

“Asra and olsun ki, İnsan hiç şüphesiz hüsran içindedir.  Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, birbirlerine gerçeği tavsiye edenler ve sabırlı olmayı tavsiye edenler bunun dışındadır.”

Dünyadan el-etek çekmekten kastımız dünyalık olanlara aldanmamaktır. Dünya nimetlerinden harama el uzatmadan, helalinden istifade etmek, bu nimetleri bizlere verene şükretmek ve O’nun için ibadet ve ta’zimde bulunmak, hak ihlallerine dikkat etmek ve bu dünya hayatını Yaratanın rızasına uygun şekilde tamamlamaktır. Asıl nimetler ve asıl güzellikler bu dünya hayatının Allah ve Resulünün istediği şekilde tamamlayanlara verilecektir. Kur’an bize bu müjdeyi şöyle bildirmektedir.

“De ki: Bundan daha iyisini size haber vereyim mi? Allah`a karşı gelmekten sakınanlara, Rab`lerinin katında, altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah`ın rızası vardır. Allah kullarını hakkiyle görücüdür.”

Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyuruyor

“Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler. Bunlardan ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve malı geri döner; yaptığı işler kendisiyle birlikte kalır.”

Dünyayı ahirete tercih edip kaybedenlerden olmayalım. Ahireti unutma ile ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır:

“Bizimle karşılaşmayı ummayan ve dünya hayatından hoşnut olup ona bağlananların ve ayetlerimizden habersiz bulunanların, işte bunların kazandıklarına karşılık varacakları yer cehennemdir.”

 “Gönlü imanla dolu olduğu halde, zor altında olan kimse müstesna, inandıktan sonra Allah`ı inkar edip, gönlünü kafirliğe açanlara Allah katından bir gazap vardır; büyük azap da onlar içindir. Bu, dünya hayatını ahirete tercih etmelerinden ve Allah`ın da, inkarcı milleti doğru yola eriştirmemesinden ötürü böyledir.”

Bizler de değer yargılarımızı yeniden gözden geçirelim. Kendimiz ve gelecek neslimiz için İslam dininin o eşsiz ilkelerini hayatımıza aktaralım. Çocuklarımıza imanı öğretelim, ibadetleri sevdirelim, ahlaklarını güzel hale getirme çabasında olalım. Bu dünya hayatında kalıp bizimle beraber gelmeyecek olana değer verip sıkıntılar içinde mi olalım? Yoksa asıl değer verilmesi gerekenlere mi değer verelim? Dünya ve ahirette huzura ulaşalım.

Yüce Rabbim imanımızı kâmil eylesin, amelimizi Salih eylesin, kalp temizliği, güzel ahlak nasip eylesin.