VELİ ALTINKAYA


DEĞERLERİMİZ VE DAVUD- EL KAYSERİ

GÜNDEM - Veli ALTINKAYA


Kayseri, değerlerine sahip çıkma, tanıtma noktasında maalesef zayıf kalıyor.

Erciyes, elbette en önemli markalarımızdan biri. Tanıtımına daha yeni yeni başladık. Zengin bir tarihi ve doğal mirasa sahibiz. Bu mirası koruma ve tanıtma noktasında da eksiklerimiz var.

Kasım ayında Malatya’da toplantımız vardı. Malatya, Darende odaklı Somuncu Baba’ya o kadar çok sahip çıkmış ki, her gün yurdun dört bir yanından 15- 20 otobüs geliyor.

Malatya’nın yönetici ve gazetecilerinin de bulunduğu bir sohbet esnasında Somuncu Baba’nın yani Şeyh Hamid-i Veli’nin aslen Kayseri Talas doğumlu olduğunu söylediğimde, yüzlerin ekşidiğini gördüm. Aksaray Cemiyet Başkanımız Celil Acar da haklı olarak Somuncu Baba’nın türbesinin şehirlerinde olduğunu söyledi. Ama Malatyalılar Somuncu Baba’yı sahiplenmişti bir kere...

Tıpkı Nevşehir’in Kapadokya olarak anılması gibi... Gidin Nevşehir’e veya bir başka yere Kapadokya Krallığı’nın merkezinin Kayseri olduğunu söyleyin, insanlar size şaşkın şaşkın bakar.

Önce biz tarihi birikimlerimize, değerlerimize sahip çıkacak, bunları vesikalarla kayıt altına alıp bütün dünyaya güçlü şekilde duyuracağız; sonra da ‘gelin bu değerlerimizi yerinde görün’ diyeceğiz.

Ahi Evran’da da durum farklı değil. Ahiliğin kuruluş yeri Kayseri’dir. Ahi Evran Kayseri’de meftun Şeyh Evhaüddin Kirmani’nin damadıdır. Bacıyan-ı Rum’u kuran Fatma Bacı Kirmani’nin kızıdır. Ahi Evran debballığa Kayseri’de başlamıştır. Kırşehir’de meftundur eyvallah...

Mevlana’yı dünya bilirken hocası Seyyid Burhaneddin’i bırakın dünyayı Kayserililer bile tanımamaktadır...

Bütün bunlar Kayseri’nin değerleridir. Biz sahiplenmezsek birileri mutlaka sahiplenir ve bunun üzerinden para kazanır.

Bu değerlerimizden biri de Davud-el Kayseri’dir. Davud-el Kayseri Osmanlı’nın ilk müderrisidir. Orhan Gazi, İznik’te yaptırdığı Osmanlı’nın ilk medresesine O’nu başmüdrerris olarak tayin etmiştir.

Tüm bunlar Kayseri’nin Makar-rı Ulema vasfının birer karinesidir.

Peki Davud-el Kayseri’nin türbesi nerede bilen var mı? Bu gönül insanının Kayserili olduğunu kaç kişi biliyor?

Eski Kültür ve Vakıflar Müdürümüz Mehmet Çayırdağ, Davud-el Kayseri’nin Türbesi’nin, “Battalgazi Camii’nin önünde bugün yıkılmış halde olan eyvan şeklindeki üst katı ve tek tonozlu alt katı bulunan türbe olmalıdır. Battal Cami etrafında bulunan eski mezarlığın taşları son zamanlarda tamamen taşınarak civarındaki evlerin inşaatında kullanılmıştır. Kalan birkaç mezar taşını da türbe içine taşıttık ve kurtardık” demektedir...

Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran Savaşı öncesinde Kayseri’ye uğradığı, ordugahını Kayseri Ovası’na kurduğunu biliyoruz. Oğlu Kanuni Sultan Süleyman da yine bir doğu seferinde Kayseri’ye uğramış.

ERÜ Öğretim Üyesi kıymetli hemşerim Prof. Dr. Remzi Kılıç’ın doktora tezi ‘Kanuni Sultan Süleyman Devri Osmanlı-İran Münasebetleri’ başlığını taşıyor.

Remzi Kılıç Hocam o tezde Kanuni’nin İran’a üç sefer yaptığını uzun uzun anlatmış.

Prof. Kılıç, Büyük Hünkar’ın ilki ‘Irakeyn Seferi’ adıyla 1533-1535, 2.’si ‘Tebriz Seferi’ adıyla 1547-1548 ve 3.’sü de ‘Nahçivan Seferi’ adıyla 1554’te üç sefer düzenlediğini belgeleriyle ortaya koymuş.

Kılıç, doktora tezinin bir bölümünde Matrakçı’nın ‘Beyan-i Menazil Seferi Irakeyn’ni kaynak göstererek şu bilgileri not düşmektedir.

“... Kanuni Akşehir’den itibaren; Arkıt Köprüsü, Ilgın, Pınarbaşı, Hatun Çayırı (Zengi Gölü), Germükbeli ve 8 Muharrem 941/ 20 Temmuz 1534’de Konya’ya ulaşmış. Hazreti Mevlana ve benzeri yerleri ziyaret etmiştir. Bu esnada İbrahim Paşa’dan ulak gelüp Aras, Murad Boyları ile Van Gölü çevresindeki fetholunan kalelerin anahtarları Kanuni Sultan Süleyman’a takdim edilmiştir. Konya’ dan hareketle Kanuni Sultan Süleyman , Hazreti Molla Hünkar, Karapınar, Akçaşar, Düdün Gölü, Ereğli, Niğde, Bakaüddin Çayırı, Develi Karahisarı(Bugünki Yeşilhisar), İncekara Köprüsü(Bugünki İncesu), Kayseri, Sarımsaklı Suyu üstünde Barsama Çayırı, Çubuğova, Şarkışla, Püsküllü, Latif Gölü, Danışmanlu’dan, 27 Muharrem 941/ 8 Ağustos 1534’te Sivas’a girmiştir...”

Kanuni’nin Irakeyn Seferi’ne giderken Kayseri’de ziyaret ettiği mekanlarla ilgili Seyyid Ali Reis’in Mirat-ül Memalik’ in den şu bilgiler yer alıyor:

"... İran seferine çıkmak üzere İstanbul'dan ayrılan Sultan Süleyman Han'ın maiyetlerinde ben de vardım. Bursa Yenişehri'nde iken Ramazan Bayramı hulul etti. Padişahımızın bayramını tebrik edenler arasında bulundum. Oradan, Orduy-ı Hümâyûn ile beraber Seyitgazi kasabasına geldik. Daha sonra Konya'ya vasıl olduk. Mevlânâ Celâleddin Rûmî Hazretleri'nin türbelerini ziyaret ettik. Oradan Kayseri'ye vardık. Başlıca Şeyh Evhadüddin Kirmani, Şeyh Burhâneddin Muhakkik, Şeyh Bahâeddin - Zade, Şeyh İbrahim Aksarâyî ve Dâvûd-ı Kayserî türbeleri ziyaret edildi. Haleb'e gelince de Peygamber Dâvûd ve Peygamber Zekerîyâ'nın makamlarına yüz sürdük. Peygamberimizin ashabından Sâd Ensârî ve Saîd Ensârî de Haleb'de gömülüdür. Mübarek Kurban Bayramı’nı, Saâdetlü Padişah Hazretleri ile bu şehirde geçirdik."

Gelelim bu uzunca girişten sonra meramımıza...

Burada Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne, Kültür Bakanlığı’na ve Büyükşehir Belediyesi’ne düşen şu:

Battalgazi Cami ve çevresi tamamen temizlenip burada yıkık vaziyette bulunan Şeyh Davud-u Kayseri’nin Türbesi ortaya çıkartılmalı, Kanuni’nin bu ziyaretine de atıfta bulunularak her yılın ağustos ayında düzenlenecek seminer- sempozyumlarla başta Davud-u Kayseri olmak üzere, şehrimizin tüm değerleri anılmalı, önce şehre, sonra ülkemize ve nihayet dünyaya tanıtılmalıdır.

Bu noktada Makar-rı Ulema vasfına uygun 4 üniversitemizin ilgili bölümleri de mutlaka bu işe dahil edilmeli ve günlerce sürecek etkinliklerle tüm değerlerimiz anlatılmalı, sunulacak tebliğler daha sonra kitap haline getirilmeli ve nihayet işin turizm ayağı da bu çerçevede planlanmalıdır.

Tüm değerlerimize sahip çıkarak işin turizm ayağını da planlamazsak, konuştuklarımız salon ve kitaplarda kalır.

Ve değerlerimize sahip çıkmazsak, ecdadımıza layık birer evlat olduğumuz söylenemez.