ASIM CENGİZ GÜR


DEĞERLİ OLAN NEDİR?

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Allah rahmet eylesin, Mevlana Celaleddin-i Rûmi hazretlerinin Mesnevî´sindeki hikayelerden birisi şöyledir:

?Gazneli Sultan Mahmud, bütün devlet adamlarının hazır olduğu bir sırada, divan toplantısının yapıldığı salona geldi. Cebinden bir mücevher çıkardı. Vezirinin avucuna koydu ve:

?Bu nasıl bir mücevherdir? Değeri nedir?? diye sordu. Vezir:

?Yüz eşek yükü altın eder? dedi. Sultan Mahmud:

?Mücevheri kır, iyice döv? deyince Vezir:

?Sultanım! Bu mücevheri ben nasıl kırarım? Ben sizin malınızın iyiliğini isterim. Böyle paha biçilmez bir mücevheri kaybetmeye gönlüm razı olmaz? dedi. Sultan Mahmud, vezirin bu tutumunu takdir eder göründü ve ona bir elbise hediye etti.

Bir müddet devletin başka işlerinden konuştuktan sonra, sultan vezirden aldığı mücevheri sarayın perdecisine vererek ona sordu:

?Bunu biri satın almak istese değeri nedir?? Perdeci:

?Bu mücevher, ülkenin yarısı ile eş değerde. Allah ülkemizi tehlikelerden korusun? deyince, sultan:

?Bu mücevheri kır, parçala? diye emir verdi. Perdeci:

?Ey kılıcı güneş gibi parlayan sultanım! Kırıp parçalarsak bu mücevhere çok yazık olur. Buna benim elim varmaz. Çünkü böyle bir şey, padişahımın hazinesine düşmanlık demektir? dedi. Sultan, perdecinin bu cevabını da beğenmiş göründü. Ona da bir elbise verdi. Maaşını artırdı. Aklını ve anlayışını öven sözler söyledi.

Biraz sonra mücevheri bir emirin eline verdi ve ona da aynı emri verdi. O da ötekilerle aynı şeyleri söyledi. Padişah mücevheri kime verdiyse, hepsi mücevherinin paha biçilmez değerinden bahsedip mücevheri tekrar padişaha geri verdi. Sultan hepsine ihsanlarda bulundu. Sultan birçok adamını denedikten sonra sadık kölesi Eyaz´a:

?Parlaklığı ve güzelliği eşsiz olan, bu mücevherin değerini bir de sen söyle? dedi. Eyaz:

?Sultanım, bu mücevherin değeri benim söyleyeceklerimden fazladır? dedi. Sultan:

?Öyleyse şu mücevheri kır, parçala, toz et? dedi. Eyaz hiç tereddüt göstermeden pırıl pırıl parlayan mücevheri, parçalayıp tuz buz haline getirdi. Mücevher kırılınca beylerden yüzlerce feryat ve figan koptu. ?Bu ne korkusuzluk?, ?Allah hakkı için bu nurlu mücevheri kıran kafirdir? dediler. Diğer beyler Eyaz´ı ayıplayıp kınarken Eyaz: 

?Ey benim büyüklerim! Padişahın buyruğu mu daha değerli, bu mücevher mi? Mücevherin güzelliği ve değeri gözünüzü kamaştırdı, Sultanı göremediniz. Ben gözümü sultanımdan ayırmam. Müşrik gibi taşa yüz tutmam. Ne kadar değerli olursa olsun, bir taşı onun sevgisine ortak etmem? dedi.

Az sonra padişah, kubbeleri çınlatan sesiyle ihtiyar cellada emrini bildirdi:

?Bu aşağılık kişileri huzurumdan uzaklaştır. Bunlar bulundukları makama layık değiller. Bir taş parçası uğruna buyruğumu çiğneyenler, bulundukları makama layık olamazlar.? Sultanın bu buyruğu üzerine, Eyaz tahtın önüne koştu. El etek öperek tüm beylerin affını diledi. Sultan, Eyaz´ın hatırı için suçluları bağışladı.?

Evet, hayatta zor sınavlardan biri de, Yaratıcının emri söz konusu olunca, bizim yanımızda değer ifade eden şeylerin değersiz hale gelmesi gerekmez mi? Nefis, kıyaslama yoluyla ilk defa aklını kullanıp Yaratıcı´nın emrini sorgulayan şeytanı da yanına alıp, benzer yollarla bizleri de aldatmak ister. Aklımızı çelmek ister. Salt akıl, vahiyle desteklenmemiş akıl en büyük tehlikedir. O, kendini her konuda yetkin görür. Çoğu zaman akıllı bir düşünce gibi gelen şeyler, içimize düşmüş vehimlerdir. Akıl mücevherinin asli vazifesi, yaradılış gayemiz olan KULLUK GÖREVİ´ni yerine getirmektir. Eyaz hikayede, gerçek anlamda Yaratıcısıyla sevgi ve güven ilişkisi kurmuş olanları temsil eder. El-âlem ne der diye düşünmez. İnandığı ve sevdiği bir ilişkisi vardır. Aklı da değerli görüp, onun da değerini takdir etmekle birlikte, sınanma zamanında nerede duracağını iyi bilir. Zira bir şeyin değerini de yine onu Yaratan belirler. Ayrıca ?Emir edepten de üstündür?. Aziz Kitabımızda Âl-i İmrân Sûresinde : ?Ey iman edenler! Rükû edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin (emirlerine uygun yaşayın) ve hayır işleyin ki umduğunuza erişesiniz. Kadınlardan, oğullardan, kantarlarca yığılıp biriktirilmiş altın ve gümüşten ve (otlağa) salınmış (özel besili) atlardan; (deve, sığır, koyun, keçi gibi) hayvanlardan ve ekinlerden yana nefsin istekleri, insanlara süslü (cazip) gösterildi. Bunlar (imtihan için verilen) dünya hayatının (geçici birer) nimetidir. Varılacak yerin en güzeli ise Allah´ın katındadır? buyuruluyor.

Yüce Rabbimiz, nimetlerin en değerlisi olan İslam ve İman nimetlerinden ayırmasın, en değerli hediye olan Rızasına Erme ve Hoşnutluğunu Kazanma nimetlerine erdirsin. (âmin)