SAMİ DAYANGAÇ


ERTELEMEYİN

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Çocuksak ailemize, ana baba isek evlatlarımıza, büyüklerimize zaman zaman kızıyor, belki de kalplerini kırıyoruz. Hele hele aile bireylerinden birine kızmışsak lafımızı esirgemiyor, ağzımıza geleni söylüyoruz. Amirsek emrimizde çalışanları haşlıyor, onların da birey, insan, kul olduklarını görmezden geliyoruz.

Yaşlı anamız, babamız varsa onlara daha beter kızanlarımız, azarlayanlarımız, ağlatanlarımız oluyor. Yaşlı olsun genç olsun insanların kalbini kırmak, üzmek ve hatta ağlatmak sanki hoşumuza gidiyor.

Bizden büyüklere de kızmaya kalksak, bizden küçüklere de, asla unutmamalıyız ki kimse bizim gibi düşünmek, bizim gibi yaşamak ve bizim gibi olmak zorunluluğu yoktur. Büyüklerin yanında oturmayı, uzanmayı, sigara içmeyi ayıplayan, saygısızlık olarak niteleyen bir yapımız var.

Bu girişten sonra asıl konumuza gelelim. Dedik ya; çocuklarımızla aramızda kuşak farkı var. Şimdi bizlere Menderes’i anlatsalar masal gibi gelir. Biz de gençlerimize 12 Eylül’ü anlatsak onlara masal gelir. Anlamak, empati yapmak tüm sorunları çözer. Yıllar önce Şükrü Karatepe Başkan’ın evine bir paket götürmüştük. Kahvaltı ediyorlardı, oturduk ama baktık ki bu masa bize göre değil. Bir zeytin alıp 10 dakika muhabbet ediyorlar. Başkan’a sorduk “Efendim sıkılmıyor musunuz?” diye. “Aile bireylerinin karşılıklı oturup göz teması kurdukları tek yer yemek masasıdır. Kimsenin sözünü kesmeden sonuna kadar dinlemek gerekir” demişti. Kaçımız bu sabrı gösteriyoruz? Hangimiz yaşı ne olursa olsun evladımızı karşımıza alıp, sözünü kesmeden, örnek göstermeden dinliyoruz? Bu çocuklar nasıl kendilerini ifade edecekler?

Ne ergenliklerini anlıyor ve ona göre hoş görüyoruz ne de affedici oluyoruz.

Lütfen başta anneniz, babanız, evlatlarınız olmak üzere onlara sevdiğinizi, onların değerli olduklarını söyleyin, hissettirin. Belki bir daha fırsat olmayacak.

Sövüp sayıp evden çıktık, ya başımıza bir şey gelir geri gelemezsek, ya gelip de bulamazsak? Nasıl affettireceğiz, nasıl helallik alacağız?

Yaşlı anne ve babalarımızı azarladık, ya biraz sonra kaybedersek? Sonradan üzülmenin, ağlamanın hiçbir faydası yok. İçimize dert olacak eylem ve söylemlerden kaçınalım lütfen. Sevelim, sevilelim ama bunu söyleyelim, hissettirelim. Efendim; ben içimden severim. Dışından da sevsen ne olur? Güler yüzle kavuşup güler yüzle ayrılırsak inanın büyük olsun küçük olsun bireysel mutluluk her türlü başarıyı getirecektir. Evlatlarımızın başına kakınç etmeyelim, onlar bize verilmiş emanettir. Kimse Allahımıza dilekçe vermedi, şundan olma, şundan doğma olmak isterim diye. Allahımız bizlere emanet verdi.

Yalandan atılan mesajlar ancak şirketleri zengin eder. Seviyorsanız, sizin için değerli ise açın direk konuşun, samimiyetsiz mesajlardan kaçının. Neymiş ağaç istemiş de orman vermiş, dost istemiş seni vermiş de yalana bakın yav. Lütfen ertelemeyin, ananız babanız, evlatlarınızdan başlayarak sevdiğinizi söyleyin, hissettirin. Kimin ne kadar yaşayacağını Allah bilir. Son pişmanlık fayda etmez. Sarılın, kucaklayın, sıcaklığınızı hissettirin, her şey sevgiyle başlar. Bitişi de sevgiyle olsun. Ecel ne zaman ve nerede geleceğini kimse bilmez. Ertelemeyin…