SAMİ DAYANGAÇ


EŞYA İNSANA HAKİM

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


 

Geçtiğimiz hafta gösteriş başlıklı yazımıza bir hayli destek ve beğeni geldi. Bu yazımızda da yine gösteriş konusunun bir başka boyutunu dikkatlerinize takdim edeceğiz.

Gösteriş sadece düğündü, kınaydı, arabaydı, cenazeydi değil elbette. Şimdi dikkat buyurunuz. Ev alacaklar, yeni evlenenler, hep isterler ki ev büyük olsun, en az 5 odalı olsun. Allah nasip eder ve olur diyelim. Parası olanlar, iyi geliri olanlar da, kredi çekenler de büyük ev muratlarına erdiler diyelim.

O evin en prestijli, manzaralı en büyük odası hemen misafir odası olarak rezerve edilir, en pahalı, en gösterişli, kredili eşya ile döşenir ve kapısı çekilir.

Gelenler beğensin, güzel desinler diye. Derler mi?

Mobilyalar, vitrinler, asla ev bireylerine kullandırılmayan bardaklar, vazolar, televizyon ve televizyon altlıkları, gümüş çerçeveler… Doldur babam doldur. Ama en pahalısından olacak. Gelenler hem eşyaları ve hem de markaları beğenecekler. Bayramdan bayrama açılan bu odalara konulan eşyaların parası zor da olsa ödenir. Ama insanlar eşyalara asla hakim değildir, kullanamadığınız eşyaya nasıl hakim olacaksınız ki?

Aynı şekilde araba alırken de marka çok önemlidir. Desinler. Ev parasından daha fazlası araba için verilir, kredi çekilir, en ufak bir seste sanayiye götürülür. Oysa kendimiz rahatsızlansak, paraya kıyıp doktora gitmeyiz. Araç mı, biz mi hakimiz?

Üstü başı dökülse de ev eşyası yerinde olsun, sağlığı riskli olsa da aracı sağlam olsun mantığı eşyanın insana hakimiyetini gösterir.

Kimseler evine kendi ve aile bireyleri kullansın diye salon takımı almıyor. Gelenler beğensin, güzel desinler, ee ama kullanmıyoruz?

Aileler henüz evlenmeden daha isteme aşamasında gençleri yanlış yönlendirirler. Kız isteme, kahve, büyük kahve, nişan, nikah, düğün. Bunların tamamı adet, gelenek denilerek yapılan gösterişten ibarettir. Bir düğün sonrası arkadaşın biri “Nikah kaç şahitle kıyıldı?” dediğinde dumur olmuştuk.

Oysa gençlere, hatta gençlere örnek olmak adına kullanmadığımız eşyayı almasak, aldıklarımızı kullansak, onlar da alışsa, böylece insan eşyaya hakim olsa olmaz mı?

El alem için yaşamamalı, yavrularımızı el aleme göre eğitmemeliyiz. Gösterişten uzak sadece kullanacağı eşyaları seçmeli, almalı ama mutlaka kendi kullanmalıdır. Herkesin evinde salon takımı var, misafir odalarımız tertemiz, pırıl pırıl. O eşyalar neden eskimiyor? Övünüyoruz, bu takım var ya 30 yıllık vs diye. Kullanmadınız ki...

Kim gelirse gelsin, hiç kimse benden, bizden yavrularımızdan kıymetli değildir, olamaz da diye karar alıp alınan tüm eşyaları, en prestijli odaları önce kendimiz kullanmalıyız. En kral eşya da alsak, mutlaka daha pahalısı vardır ve o nedenle herkes beğenmez. Madem beğenmeyecekler o halde önce kendimiz kullanmalıyız demeliyiz.

İletişim çağı zaten akraba ve komşuluk ilişkisini neredeyse bitirdi. Herkesin elinde akıllı telefon, ne arkadaş ne komşu arzulanıyor. Ziyaretler TV dizilerine göre karar veriliyor. Madem ki gelen giden az, kullanacağımız eşyayı almalı ve mutlaka kullanmalıyız.