ASIM CENGİZ GÜR


EVLİYA VAR MI?

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Velî kelimesini Kur´an-ı Kerim´de bazen Yüce Allah için bazen de diğer yaratılmışlar için kullanılır buluruz. Hatırlarsanız Yüce Rabbimizin bir ismi de ?el-Veliyy? dir. Allah (c.c.), müminlerin dostu, yardımcısı ve işleri yürütendir. Yüce Allah mü´minlerin Velîsidir ve onları karanlıktan aydınlığa çıkartır. Şeytan kafirlerin Velîsidir O da, onları aydınlıktan karanlığa ötürür. Allah, acizliği olmadığı için bir başka kimsenin Veliliğine ihtiyaç duymaz. Allah, öğülmeye layık gerçek bir Veli´dir. Yusuf aleyhisselamın seslenişi ile ?dünyada ve âhirette velî?mizdir. Allah, (bütün) iyi kimselerin velîsidir (onları görüp gözetir)?.

Yunus Sûresinde : ?Haberiniz olsun ki Allah´ın velîlerine (dostlarına) hiçbir korku yoktur, onlar üzülecek de değillerdir? buyuruluyor. Burada işaret edilen velî, iman edip takvâya ermiş kimselerdir. İman eden, taklidi değil tefekkürî iman eden ve bu imanının salih amel ve salihane hayata sevk ettiği kimselerdir. Bir kulun, Allahu Teâlâ´ya yakın olması/Allahu Teâlâ´nın kendisinin velîsi olması için, delillere dayalı dosdoğru iman/inanç içinde olup (kalbini mârifetullah ile doldurması) Allah´ın rızasına/İslâm´ın esaslarına göre sâlih amel yapması gerekir. Allahu Teâlâ da kendisine iman edenlerin/teslim olanların dostu olup onları karanlıktan aydınlığa çıkaracağını ve âhiret hayatı için korku, dünya hayatı için üzüntü duymayacağını bildirmekte ve her iki hayat için müjdeler vermektedir. Yukarıdaki âyet-i kerime şöyle devam ediyor: ?Onlar, (Allah´a) iman eden ve emirlerine uygun yaşayanlardır.Onlar için dünya hayatında da âhiret hayatında da müjde(ler) vardır. Allah´ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu (müjdeye erişmek) en büyük mutluluk (ve kurtuluş)tur? buyuruluyor. Aziz Kitabımız ve Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), velinin hususiyetine ilişkin bilgiler verir. Tabii mü´minlerin velisi ancak, bizâtihi Allah´dır, Resûlüdür ve diğer mü´minlerdir.

Bu haliyle velî olarak vasıflandırılan insanlar; Allah´ı bilme, ona yakın olma ve kulluk görevlerinde başarılı olma gayretinde olanlardır, muvaffak olanlardır, bulundukları hali koruma gayreti içinde olanlardır. Aslında, her insan velî olabilme potansiyeline sahiptir ve her velî de bulunduğu makamdan düşme riski ve endişesi içindedir. İnsanlar potansiyelini kullanamadığı, şeytana-nefse-dünya´ya kapılmaktan kurtulamadığı için velilik vasfını kazanamamaktadırlar.

Kadim tasavvuf kitaplarında ?su üstünde yürüyen, havada uçan, aynı anda birkaç yerde zuhur eden birini görürsen Veli olduğuna hükmetme? der; ?O´nun Allah ve resulüne ne miktarda uygun hayat sürdüğüne bak?. Evet Veli, sahih bir imana sahip, haramlardan ve günahlardan kaçan ve bunları küçük ve önemsiz görmeyen, farzları yapan, haramlardan kaçan ama sünnetleri de gücünün elverdiğince yapma gayretinde olan ve Allah´ın dininin yardımcısı olma gayretinde olan ?Mü´minlerin dertleri ile dertlenmeyen biri bizden değildir? peygamber buyruğunu göz önünden ayırmayan insandır. Veli´nin çoğulu yani veliler kelimesine denk gelen kelime de ?Evliya´dır. Bazen bu çoğul kelimeyi evliyalar diye kullandığımız da olur.

Bu günkü notlarımızı bir kıssa ile bitirelim: ?Bir gün padişah, vezirine ?Yarın tebdil-i kıyafet dolaşırken bir veliye de uğrasak´ der. Ertesi gün vezir padişahı bir kumaş dükkanına götürür. Dükkana girerler ve selam verirler. Dükkan sahibi onlara bakarak ve büyük bir tevazu ve saygı ile : ?Aman efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Maaşallah, Yüce Rabbimin ne güzel kulları var, buyurun´ der. Vezir ?kumaş alacağız´ der. Kumaşçı vezirin gösterdiği topları indirir, neredeyse rafda kumaş kalmamıştır. Vezir ?şundan şu kadar metre, şundan şu kadar metre´ diye bütün toplardan kumaş kestirir. ?Bu alışveriş yeter! Hesabımız neyse ödeyelim? der. ?Hayy Rabbimin güzel kulları. Ya Rabbi sana şükürler olsun´ der, bir yandan katlar paket yapar bir yandan deftere yazar ve toplar. Tutarını söyler. Vezir: ?Şimdi düşündüm de bunlar herhalde bizim istediğimiz kalite ve özellikte değil, kalsın, almayacağız? der. Kumaşçı: ?Aman efendim, mesele değil! Allah´ım ne güzel kulların var, sana şükürler olsun´ der ve paketleri kaldırır.

Padişah ve vezir oradan Pazar yerine geçerler. Bir esnaf elinde bir sopa bir yandan küfelere vuruyor ve bir yandan da ?Karpuz, karpuz´ diye bağırıyormuş. Yanına varmışlar ve padişah karpuzları yoklamaya başlamış. Kâh karpuzlara vuruyor, dinliyor, beğenmiyor. Bir başkasını alıyor vuruyor, dinliyor beğenmiyor öbür tarafa koyuyor. Karpuzcu müşterilerini takip ediyor. Bakıyor ki müşteri ellemedik, yer değiştirmedik karpuz bırakmadı, sopasını sallayarak: ?Bana bak efendi! Alacaksan al, karpuzları heder etme. Beni kumaşçı zannetme. Padişahlığına da güvenme´ demiş. Padişah: ?Aman kardeşim sus, bizi açığa verme´ demiş, karpuzun parasını uzatıp karpuzu alarak uzaklaşmışlar.

Padişah, dönelim de kumaşları alalım, adam zarara uğramasın deyince, tekrar kumaşçıya gitmişler. Selam verip içeri girince Kumaşçı: ?Aman efendim hoş geldiniz, safalar getirdiniz. Maaşallah, Yüce Rabbimin ne güzel kulları var, buyurun´ der.  Vezir, ?Biz düşündük de bu kumaşlar bizim işimizi görür. Şuradan hesabımızı al da, paketleri alıp gidelim´ demiş. Kumaşçı parasını tahsil edip paketleri vermiş. Padişah ve vezir kapıdan çıkarlarken Kumaşçı: ?Ey Rabbim! Sana hamdolsun. Bugün iki defa dükkanıma padişahı gönderdin? diye şükretmiş. Padişah ve vezir dükkandan çıkıp ilerleyince Padişah Vezire: ?Tamam, bunların ikisi de evliyadır amma, sence hangisi daha büyüktür?´ diye sorar. Vezir: ?Sultanım, ben hangisinin üstün olduğunu bilemem; amma herhalde laftan anlayanlara kumaşçı gibisi, laftan anlamayanlara da karpuzcu gibi birisi lazım´ demiş.

Rabbimiz! Bize hikmet (ve olgunluk) ver ve bizi iyiler zümresine kat. Bize, bizden sonra gelecek nesiller arasında iyilikle anılmayı nasib et. Bizi Na´îm cennetinin vârislerinden kıl. (âmin).