ASIM CENGİZ GÜR


GÖRÜNMEYEN ÜNİVERSİTE

GÖRÜNMEYEN ÜNİVERSİTE


Dünkü notlarımızda ‘Güzel Ahlak Yolu’ Tasavvuf ile ilgili bilgi aktarmış ve bugünkü notlarımızda bir Allah dostundan bahsedeceğimizi ifade etmiştik.

Mehmed Zâhid Kotku (Rahmetullahi Aleyh) 30.Muharrem.1315 hicri tarihinde (1897 miladi senesinde) Bursa’da dünyaya gelmiş ve 5.Muharrem.1401 günü (1980 miladi senesinde) ahirete irtihal eylemiştir.

Mehmed Zâhid Efendi (rahmetullahi aleyh) ilk, orta ve  Sanat Mektebi`ne Bursa’da gitti. Birinci Dünya Savaşı dolayısıyla 18 yaşlarında askere celb olundu. Senelerce askerlik yaptı, çok tehlikeli günler geçirdi, hastalıklar atlattı. Ordunun Suriye`den çekilmesinden sonra, binbir güçlükle İstanbul`a döndü. Askerliği 6 sene kadar sürdü.

İstanbul`da bulunduğu esnada çeşitli dini toplantılara, derslere, camilerdeki vaazlara devam etti. Bir Cuma günü namazı Ayasofya Camii`nde edadan sonra Vilayet önünde bulunan Fatma Sultan Camii yanındaki Gümüşhâneli Tekkesi`ne giderek Şeyh Ömer Ziyâeddin-i Dağıstani (rahmetullahi aleyh) Efendi`ye intisâb eti.

Ömer Efendi’nin vefatından sonra irşad makamına geçen Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi (Rahmetullahi aleyh)`in yanında bulunmuş, defalarca halvete girmiş, 27 yaşlarında hilâfetnâmeyi ve Râmuzü`l-Ehadis, Hizb-i A`zam ve Delâilü`l-hayrât icâzetnâmelerini almış; Bayezit, Fatih ve Ayasofya Camii ve medreselerinde derslere devam etmiş, bu esnada hafızlığını da tamamlamıştır. Bu aralarda hocasının işareti üzere muhtelif kasaba ve köylerde dini hizmet ifâ etmiştir. Daha sonra sırası ile Serezli Hasib Efendi ve Kazanlı Abdülaziz Bekkine Efendi’ye intisabını devam ettirmiş ve vazifeleri ifa etmiştir.

Tekkelerin kapatılmasından sonra Bursa`ya dönmüş, evlenmiş, Bursa ovasındaki İzvat Köyü`nde 15-16 sene kadar imamlık ettikten sonra Bursa Üftade Cami-i Şerifi`nin imam-hatipliğine tayin edilmiş ve burada 1952`ye kadar hizmet etmiştir. Bu senede, Gümüşhaneli Dergahı Postnişini olan Kazanlı Abdülaziz Bekkine’nin vefaati üzerine, Dergah Postnişini olmuş ve İstanbul’a Fatih’teki Ümmügülsüm Mescidine gelmiştir. Altı sene kadar burada hizmet ettikten sonra da 1958 yılında yine Fatih’teki İskenderpaşa Camii’ne nakil olmuş ve vefaatine kadar bu camiide İmam Hatiplik ve irşad vazifelerini sürdürmüştür.

Halk telaffuzu ile konuşur, karşısındakine söz fırsatı tanır; kesinlikle bildiği bir şeyi bile sanki ilk duyuyormuş gibi yumuşak bir tavırla dinler, mânâlı ve nükteli cevap verirdi. Sohbetleri hoş, hutbeleri fevkalâde celâlli olurdu. Hutbe esnasında sesini yükseltir, ordu önündeki bir komutan gibi celâdetle ve irticâlen konuşurdu. Tanıdığına tanımadığına selam verir, Güleryüz gösterir, gönül alırdı. Çok  mütevâzi idi. Talebelerine bile tepeden bakmaz, şeyhlik tavrı takınmaz, kendisini ihvânı arasında lâlettayin bir fert gibi görür, makamını ve kemâlini büyük bir maharetle gizlerdi. Kendi üstadlarına fevkalâde saygılı ve bağlı idi. Çok uzun ve derin düşünürdü, sohbetlerindeki buluşlara, teşbihlere hayran kalmamak mümkün olmazdı. Bir ayetin, bir hadisin üzerinde haftalarca, aylarca durup konuştuğu olurdu. Ele aldığı bir kimseyi terbiye edip yola getirinceye kadar büyük bir sabırla çalışırdı. İlk zamanlarda kusurlarına müsamaha ederdi. Yıllarca çalışır, yarı yolda bıkıp bırakmazdı. Dostlarına vefâsı emsalsiz idi; onları ziyaret eder, arar sorardı. Akrabalarına karşı vazifelerinde kusur etmez ve onlara her türlü yardımı esirgemezdi. Çok açık elli idi, verdiği zaman şaşılacak miktarda verir, geriye kalmamasından korkmaz, verdiğini doyururdu. Sofrasında ekseriya misafir bulunurdu. Hizmet edenleri bir vesile ile memnun eder, ziyaretçilere güleryüz gösterir, kapısını her zaman açık tutmağa çalışırdı.

Manevi kalkınmanın yanı sıra, ülkemizin maddi kalkınmasını ve güçlenerek İslam alemine örnek olmasını isteyen, bunun için çalışan ve teşviklerde bulunan bir büyük insan idi. Ferdi birikimlerin, kazançların, maharetlerin bir araya getirilmesini ve toplum yararına yatırımlara dönüştürülmesini ister ve teşvir ederdi.

Türkiye’nin ekonomik bağımlılığının, kültürel bağımlılığı getireceğini izah ile bunun batıya tutsaklık anlamına geldiğine işaret eder ve Müslümanların ekonomik işbirliğini bir ibadet olarak algılamalarını tenbihlerdi. Milli sanayinin kurulmasını ilk gündeme getiren ve bunun için yurt dışı gezileri düzenleyerek yerli sanayi kurulması önündeki korkuları izale etmeye çalışan yine o olmuştu.

“Görünmeyen Üniversite” ve “Gönüller Sultanı” olarak adlandırılan Mehmed Zahid Kotku (Rahmetullahi aleyh), hayatın her anına inancın hakim olması için çalışmış, memleketin ancak mevki ve makam düşkünü olmayan insanlar eliyle kalkındırılabileceğine işaretle, bu vasıftaki insanları ülkenin yönetiminde söz sahibi olmaya teşvik etmişlerdir.

Mehmed Zâhid Kotku (Rahmetullahi aleyh), son haccından dönerken Medine-i Münevvere’de yaptıkları konuşmada, yaşam felsefesini özetlemiş ve sevenlerine bir miras-nasihat bırakmıştır. O gün şöyle demişler :

“Ne dervişlikte, ne şeyhlikte, ne imamlıkta iş yok. İş, Allah’ın rızasını kazanabilmekte; iş Allah’ın rızasını kazanabilmekte; iş, Allah’a sevgili kul olabilmektedir”.

Cenaze namazı 6.Muharrem.1401 (12.Kasım.1980) Cuma günü İstanbul Süleymaniye Camii’nde kılındı ve mübarek vücudu, Süleymaniye Cami haziresine, Kanuni Sultan Süleyman Türbesi arkasında, kendisinden feyz aldığı hocaları ve üstadlarının yanındaki istirahatgâhına defnolundu.

Doğumlarının 120. Hicri yılında rahmetle andığımız Mehmed Zâhid Kotku (rahmetullahi aleyh)’in makamının cennet, derecelerinin yüksek olmasını Yüce Allah’tan (c.c.) niyaz ediyoruz. Yüce Allah (c.c.) bizleri de, ahirette Sevgili Peygamber Efendimizle, sair peygamberlerle, dostlarıyla bir arada olmaya vesile bir hayatı yaşamaya muvaffak eylesin.