H. Ali YILDIRIM


GÜÇLÜ ANNE GÜÇLÜ TOPLUM

Yeni Dünya - H. Ali YILDIRIM


?Anne Faktörü´ adlı kitapta yazarlar Dr. John Townsend ve Dr. Henry Cloud, ?Güçsüz bir anne güçsüzlüğünü çocuklarına da geçirmektedir. Bu geçirgenlik istem dışıdır ve dışarıdan kontrol edilemez. Yani güçsüz bir anneye talimat vererek çocuğu güçlü kılmasını sağlayamazsınız, tek şart annenin de güçlü olmasıdır? diyor. Ne kadar annelik yeteneği olursa olsun, hiçbir babanın anne yerini tutmayacağı da yine kitaptaki bilgiler arasında. Abraham Lincoln ise: ?Kim olduğumu ve gelecek umutlarımı anneme borçluyum? sözü ile ?Güçlü erkeği de güçlü kadını da sadece güçlü anneler yetiştirebilir´ demek istiyor?

Doğumdan yedi yaşına kadar çocuk, anne veya anne vekili ile baş başadır, yani kimliği anneye emanettir. Bu dönemde duygularını tanımayı ve yönetmeyi öğrenir ya da öğrenemez. Bu ayrım onun ileride güçlü ya da güçsüz olmasına neden olur. Hislerinin nasıl bir şey olduğu, annesinin tepkileriyle (aynalama) anlam bulmaktadır. Annenin aynalaması olmadan kendi hislerini yorumlamaktan aciz, güçsüz ve duygu karmaşası içinde olmaktadır. Bu açıdan anneye bir bilgisayar programcısı gibi bakabiliriz. Yapılan işi de ?işletim sistemi yükleme´ ye benzetebiliriz. Daha sonra alacağı beceriler ise ?uygulamalar´ gibi görülebilir. Bu uygulamalar işletim sisteminin kalitesini değiştirmez. ?Bildiği halde sunum yapamamak? böyle bir şeydir. ?Yedisinde neyse yetmişinde odur? atasözü de bunu anlatır. Bu yüzden ancak ve ancak size annelik yapanın gücü kadar güçlüsünüzdür. Annenin bu gücü, para kazanmak, kocayı ve çocukları emri altında tutmak, zenginlik veya makam değildir. Korkaklık-cesaret, utangaçlık-atılganlık, durağanlık-üretkenlik, tereddüt-kararlılık, sabitlik-değişebilme, ümitsizlik-ümit, kendini sevme-kendini sevmeme, özgüven-aşağılık kompleksi, sabır-acelecilik aralığındaki duygular ve bu duyguların yönetimi kast edilmektedir?

Buradan bakınca; Eskiden devlet adamı olabilecek çocukların eğitiminin güçlü dadılara emanet edildiğini, güçlü dadıların da yedi yaşına kadar bu aday çocukların kimlik temelini attığını anlayabiliyoruz. Temel sağlam olunca da üzerine ne eklerseniz çarpan etkisi yapıyor. Ortaya ise [Güçlü Anne = Güçlü Aile = Güçlü Devlet] formülü çıkıyor. Bu açıdan ?Güçlü Devletlerin gücünün temeli güçlü çocuklar yetiştiren güçlü annelerdir´ diyebiliriz. Bu olmadığı zamanlarda güçsüzler hükümdar ya da devlet adamı olup devleti de güçsüz kılmışlar. Diğer yandan güçlü anne formülünü topluma da yayınca, güçlü bireyler yetişmiş ve sonucunda güçlü toplum meydana gelmiştir. Oysa günümüzde feministlik, soğuk annelik, annelik gücünü çıkar amaçlı kullanma, geçimsizlik, aile içi şiddet, sudan sebeplerle boşanma, bencillik, doğuştan güçsüzlük, kadının yok sayılması gibi sebepler güçsüz bir neslin ve toplumun oluşmasına neden olmaktadır.

Başka bir konu ise ?Eğitim? meselesi, pekiştirmek için üç kez tekrar ediliyor; ?Eğitim, eğitim, eğitim? ve bilmeden aslında öğretim yani diploma kast ediliyor. Aslında ilgisi yok çünkü öğretim bilgi kazanmayı ve kullanmayı, eğitim ise bir yeteneği uygulayarak içselleştirmeyi ifade eder. Basitçe; pasta tarifini bilmek öğrenimi, yaparak ustalaşmak ise eğitimi anlatır. İsteksizlik ve kavram yanılgısı, annelerin ?0-7? yaş görevini öğretim kurumlarına havale etmesine sebep olmaktadır. Hangi eğitimi alırsa alsın, anne güçsüz ise, çocuk bilgi, belge ve statü kazanır ama gerçek gücü kazanamaz, yazarlarımız böyle diyor. Kişi bu boşluğu statü, şöhret ya da para ile doldurabilir ve bu onu güçlü gösterebilir ama güçlü kılamaz. Çünkü doğa kuralı değişmiyor; güçlü erkeği de güçlü kadını da sadece güçlü anneler yetiştirir. NASA´da başarılı olmuş genci salya sümük çağırarak dizi dibinde oturtan ağlak ve bencil anneler değil?