Yüce Allah´ın lütuf ve keremi ile bir hicrî yılı daha bugün bitiriyoruz. Nasib olur ise bugün akşam ezanı vakti ile birlikte yeni bir yıla 1439. Hicri Yıl´a ve Muharrem ayına kavuşmuş olacağız. Yüce Allah (c.c.), nice yıllara sağlık, sıhhat ve afiyetle ve sevdiklerimizle birlikte huzur ve saadetle kavuştursun.
Geçen günkü notlarımızda, milletlerin kültür ve yaşamlarına etki eden unsurlardan birinin de TAKVİM olduğunu nakletmiştik. Gerçekten de, miladi-batı uygulamasına göre gün 24:00´de başlar iken, İslâm kültüründe gün akşam ezanı vakti ile birlikte girer ve ertesi gün akşam ezanına kadar devam eder. Bu sebeple Ramazan ayı gelince birinci günün teravihini kılıyor, sonra sahura kalkıyor ve sonra niyetlenerek oruç tutuyoruz ve ertesi gün akşam ezanı ile birlikte gün bittiğinden orucumuzu açıyoruz. Yüce Allah´a karşı görevlerimizin yanı sıra, hayatımızın her işlemini de aslında bu esasa göre düzenlemek ve yaşamak gerekiyor.
Bugün akşam ezanı vakti ile birlikte bitireceğimiz bu son gün ve yeni yılın ilk gecesini bir muhasebe yaparak geçirmeye ne dersiniz? Bugün bitecek olan bu yıl boyunca ve öncesinde nasıl bir hayat sürdür. Hayatımıza, davranışlarımıza yön veren şeyler nelerdi? Bunlardan kazancımız ve zararımız neler oldu. Hazreti Ömer (r.a.)´ın dediğinden hareketle ?Bu yıl Allah için ne yaptık??. Yaptıklarımızın ne kadarı Allah´ın rızasını ve hoşnutluğunu elde etmek için di, ne kadarı nefsimizi tatmin ve memnun etmek içindi. Bu yıl boyunca dargın ayrıldığımız ve aramızda olmayan kimler var? Bu yıl boyunca hangi sevdiklerimizi düşman, hangi düşmanlarımızı dost kıldık. Her an teslim edebileceğimiz can emanetimizi ve hesabımızı vermeye hazır mıyız? Hazırlık yapmak için daha kaç yıl geçmesi ve kaç yaşına gelmemiz gerekecek.
Evet, haydi bugün ve yeni yılın ilk gecesinde sağlam bir kafa ve dingin bir kalp ile bu ve benzeri soruları kendimize soralım ve cevaplar arayalım. Ömrümüzden eksilen bir yılın daha muhasebesini yapalım inşaallah. Dünya da ve asıl yurdumuz ahirette kâr/zarar hesabım nasıl acaba diye endişelenelim. İnsan olmamız hasebiyle hata, kusur ve günahlarımız için tövbe ve istiğfar edelim. Asıl tövbe ve istiğfarın, yapılan hataların farkına varmak, bundan pişmanlık duymak ve o hataları tekrarlamamak için gayret göstermek olduğunu unutmayalım. Tabi bu hata, kusur ve günahlarımız bazı insanlara bir hak borcu oluşturmuş ise onlarla helalleşebilmeliyiz.
Böyle bir muhasebe aynı zamanda, önümüzdeki günlerde, aylarda, senelerde nasıl bir hayat süreceğimizi belirleyen bir yol haritasını da ortaya çıkaracaktır. Tabi, insan oğlu hatadan münezzeh değildir, zaman zaman yine hata, kusur ve günahlara düşebileceğiz ama her düştüğümüzde, bir pişmanlıkla ve ders almış olarak ayağa kalkacak ve yola devam edeceğiz. Unutmayalım ki, Yüce Yaradan´ın bizlerden istediği şey, hayat boyu doğru yol üzerinde yaşamaya gayretli olmamızdır.
Yüce Allah (c.c.) bizlere akledebilen, kendi kararını verme ve uygulama hürriyeti bahşetmiştir. Bunun karşısında da sorumluluk sahibi kılmıştır. Kendi nefsimize, ailemize, bakmakla ve yönetmekle yükümlü olduğumuz kişilere, içinde yaşadığımız topluma, milletimize, mü´minlere ve tüm insanlara ve hatta daha da ötesi tüm canlılara ve doğaya karşı sorumluluklarımız ve yükümlülüklerimiz var. Hata ve kusurlarımızı şeytana yüklemek ne bu dünyada fayda sağlayacaktır ne de ahirette. Bunu göz önünde tutarak ve unutmayarak bir yaşam sürmeye gayret etmeliyiz. Bu hayatı sürerken iyiler-kötüler, iyilikler-kötülükler kıyaslaması her zaman önümüze çıkacak. Yüce Allah´ın, indirdiği Kitab´ın ve gönderdiği Elçi´nin söyledikleri doğru ve iyidir, Hakk´dır. O halde ve belki de en öncelikli iş Hakk´ın ne olduğunu bilmek ve hayatımızı buna göre tanzim etmek olmalıdır.
Evet, bu akşam ezanı vakti ile birlikte yeni bir yıla ve yeni bir Muharrem ayına giriyoruz inşaallah. Hazreti Ali (kerramallahü veçhe) Efendimize, adamın birisi geldi ve "Ramazandan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersin?" diye sordu. Hazreti Ali (r.a.) efendimiz şöyle cevapladı: "Ben bu soruyu Resulullah`a soran kimseye rastlamamıştım. Nihayet bir adam sordu. O zaman ben de yanlarında idim. O adam dedi ki: "Ey Allah`ın Resulü! Ramazandan sonra hangi ayda oruç tutmamı tavsiye edersiniz?" Şu cevabı verdiler: "Ramazan dışında da oruç tutmak istersen muharrem ayında tut. Çünkü o Şehrullah (Allah`ın ayı)dır. O ayda bir gün vardır ki, Allah onda bir kavmin günahlarını affetti, bir başka kavmin günahını da affedecek"
Yüce Allah (c.c.), zamanın bilincinde olarak ve o anın gereklerini bilecek bilgiyi ve onu yerine getirecek davranışı göstermeye yetecek iradeyi hepimize nasib eylesin. Nice senelere, rızasına uygun bir hayat sürerek kavuşmaya ve yüksek ecirler elde etmeye muvaffak eylesin. (âmin).