CANSU DENİZ


HAYAT O´NU SEVMEKTİR!


İnsan diğer yaratılmışlar gibi tüm evrenin bir parçası, ve hatta en değerli parçasıdır. İnsan insana, insan doğaya, insan görünen ve görünmeyen tüm evrene; insan esasında her şeyi Yaratan Allah´a kalpten bağlıdır. Bu bağ sonsuz bir enerji kaynağına ilahi bir kablo ile bağlı olmak gibidir.
İnsan ne zaman bu bağları görmezden gelir, bu halkada kendisini kul değil de yalnız mahluk haline getirir o vakit hayat denen yolculukta bocalama başlar. Bu bocalama, insanda derin bir mutsuzluk ve arayışı beraberinde getirir. İnsan; evrenin halkasın da, halkta Hakk´ı göremediği gibi, aynada da yalnızca suretini, suretinin hizmetkarlarını süslemekle meşgul olur. Sevgisini nefsine hizmetkar eder.
Oysa sevilmeye layık olan yalnız Allah olmakla birlikte, tüm yaratılanlar Allah için sevilmelidir. Kalp; yalnız ve yalnız Hakk´ın ziyaretine ve -ne kutlu bir saadet olur ki- ev sahipliğine yaraşır şekilde temiz tutulmalıdır. Bu yolda; "Yere ve göğe sığmam, fakat mümin kulumun kalbine sığarım" hadis-i şerifi kulun rehberi, kalbi bu hadis üzerine korumaksa Adem´in en önemli vazifesi olmalıdır. O kalp ki;doğumla dağlar arasından çıkan ilk su gibi tertemiz olup, geçtiği yollar, aldığı yaşlar sularını bulandırmaktadır.
Çok sevdiğim bir misalde şöyle anlatılır;Vaktin birinde padişah oğluna muazzam bir saray hediye eder. Bu sarayda yaşamasının şartı; saraydan içeri dilenci almamasıdır. Padişahın oğlu bu şartı kabul eder. Gider sarayına yerleşir. Aylar geçer kapısına bir dilenci gelir. Padişaha verdiği söz üzerine dilenciyi içeri almaz şehzade. Ardından tekrar kapısı çalınır. Şehzade dilencinin haline çok üzülür. Yemek vermeye gider, döndüğünde bakar ki dilenci kapıdan içeri geçmiş, oturur. Gönderemez dilenciyi artık, her gün orda ona yemek verir. Daha sonra dilencinin akrabaları, tanıdıkları, çocukları gelir. Saray o kadar kalabalık hale gelir ki artık şehzadeye yer kalmaz, sözü geçmez, perişan hale düşüp, saraydan dışarı atılır.
Hikayede anlatılan padişah pek tabi ki Allah´tır. Saray, gönülü temsil etmekle birlikte orası yalnızca Allah´a ait olmalıdır. Verilen söz; Allah´a bezm-i elestte verdiğimiz sözdür. Dilenci bu dünyaya dair tüm nefsani arzulardır. Kapıdan içeri alınan her mahlukat kalple kurulan ilahi irtibata büyük zararlar verir. Tam olarak bu noktadan düşer insan kendi karanlığına. Mahluk kula hizmetkarken, kul mahluka hizmetkar olur. Bu hikayenin, belki de yaşamın şifresi yalnız Allah´ı sevmek, yalnızca Allah için sevmektir.
Allah, bizleri sınavımızdan muradı gibi çıkmayı, iman edenler, iyi işler işleyenler, sevenler, sevdirenlerden olmayı nasip etsin. Gönlümüzü yalnızca kendine mekan eylesin.
İyiden, doğrudan, güzelden ayrılmasın yolumuz.