ASIM CENGİZ GÜR


HAZRETİ HASAN

HAZRETİ HASAN


Hicretin üçüncü yılında doğdu. Babası, Hazreti Ali efendimiz ona Harb adını koymayı düşündü ancak Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Hasan adını verdi ve künyesini de Ebu Muhammed olarak koydu. Kulağına ezanı Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) okudu ve doğumunun yedinci gününde akika kurbanını kesti ve sadaka dağıttı.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in vefaatlerinde sekiz yaşlarında idi. Bu süre zarfında kardeşi Hüseyin ile birlikte, efendimiz (s.a.v.)’in terbiyesinde büyüdüler. O, torunları ile çok ilgilenir ve onları çok severdi. Yanından hemen hiç ayırmaz, namazlarda sırtına çıkmasına aldırmaz, yere düşmesin diye secdesini uzatırdı. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onlar için “Reyhanelerim-çiçeklerim” tabirini kullanmıştır.

Efendimiz (s.a.v.) :

"Allah`ım ben bu ikisini seviyorum, sen de sev" diye dua etmişlerdir. Onların her ikisinin de cennet ehli gençlerin efendileri olacağını da bildirmiştir. Hazreti Hasan ve Hüseyin efendilerimizin, sevgili Peygamber Efendimize benzedikleri rivayet edilmektedir. Ali efendimiz ile birlikte mescidden çıkan Ebu Bekir efendimizin sokakta Hasan efendimizi görmesi üzerine :

“Ey, Nebiye benzeyen, Ali’ye benzemeyen! Sana babam feda olsun!” diye seslenmesi ve Ali efendimizin bu sözlere gülmesi de nakledilmektedir.

Hazreti Hasan efendimiz, Hazreti Osman’ın hilafetinde kardeşi Hazreti Hüseyin efendimiz ile birlikte Horasan seferine katılmış ve Hazreti Osman zamanında çıkan kargaşalarda, Hazreti Osman efendimizi korumak için görevlendirilen gençler içinde yer almıştır. Halifeliği esnasında babası Hazreti Ali efendimizin yanında yer aldı ve yardımcısı oldu.

Hazreti Ali efendimizin şehit edilmesinin ardından, ordu komutanlarından Ubeydullah b.Abbas’ın daveti üzerine Küfe’liler Hazreti Hasan efendimize halife olarak biat ettiler. İlk biat edenlerden Kays bin Sa’ad’ın “Allah’ın kitabına, Resulullah’ın sünnetine bağlı kalmak ve isyancılara karşı savaşmak üzere” biat etmeyi istemesi üzerine Hazreti Hasan efendimiz, “Kur’an’a ve Resulullah’ın sünnetine bağlı kalmak” şartının yeterli olduğunu çünkü söylediği ve söylemediği şeylerin de buna bağlı olduğunu söyledi, biatler bu şartla gerçekleşti.

Muaviye, Hazreti Ali efendimizin şehid edildiğini ve Küfelilerin Hazreti Hasan efendimiz’e biat ettiklerini haber alınca, bir yandan Suriye, Filistin ve El-Cezire’deki kuvvetlerini birleştirerek 60.000 kişilik bir ordu oluşturdu ve diğer yandan da Küfeliler’i kendi safına çekmek için faaliyetlerde bulundu.

Hazreti Hasan efendimiz de 40.000 kişilik bir ordu ile hareket etti. Ancak karşı tarafın ordu içindeki faaliyetleri sebebiyle orduda bir isteksizlik ve itaatsizlik sezince onlara hitap ederek:

“Aslında hiçbir Müslümana karşı kötü his beslemediğini, ordu içinde birçoğunun savaşmaya arzulu istekli olmadığını gördüğünü, bu sebeple savaşmaya kimseyi zorlayamayacağını” söyleyince, daha önce Hazreti Osman ve Hazreti Ali efendilerimize de karşı gelmiş olan Hariciler’in görüşünü benimseyen bir grup “Hasan da babası gibi küfre düşmüştür” diyerek üzerine saldırdılar ve onu darp, gasb ettiler. Rebîa ve Hemdân kabilelerine mensup ve kendisine sadık askerler tarafından saldırgan grubun elinden kurtarılan Hazreti Hasan efendimiz, Medain’e hareket etti. Ancak yolda bir haricinin saldırışa uğrayarak yaralandı. Durumdan haberdara olan Muaviye, ordu komutanlarından bazılarını da safına çekti ve Hazreti Hüseyin efendimiz’e onun nezdinde itibarlı elçiler gönderdi. Hazreti Hasan efendimiz, durumun vehametini görerek Muaviyeye bazı şartlar bildirerek anlaşmaya razı oldu. Bu şartlar :

-Kendi safında yer alanlardan hiçbir kimse tutuklanmayacak

-Milliyet ve kavmine bakılmaksızın herkes emniyette olacak

-İşlenmiş sayılan suçlar affedilecek

-Emevilere gösterilen yakınlık ve ilgi Haşimoğullarına da gösterilecek

-Mescidlerde Hazreti Ali efendimize ve soyuna söğülmeyecek’ti.

Bazıları bu maddelere Muaviye’nin kendi yerine başka birini halife bırakmaması ve kendisinden sonraki halifenin Müslümanlar arasında şura ile belirlenmesi şartını da ilave ederler.

Muaviye kendisine sunulan şartları kabul eder, mühürler ve Hazreti Hasan efendimize iade eder. Hazreti Hüseyin efendimiz başta olmak üzere birçok kimse bu anlaşmaya karşı çıkmış ise de Hazreti Hasan efendimiz Müslümanlar arasındaki fitnenin ve savaşın son bulması için bu duruma razı olduğunu bildirmiştir. İslam tarihinde bu yıl “Birlik Yılı” olarak adlandırılmıştır.

Hazreti Hasan efendimiz, Medine’ye döndü ve hayatının sonuna kadar orada yaşadı. Ölmeden önce kardeşi Hüseyin efendimize, “öldüğü zaman Peygamber Efendimiz’in yanına gömülmesini bu mümkün olmaz ise Cennetü’l-Bâki mezarlığında annesinin yanına gömülmesini vasiyet etti. Çocuklarından Zeyd ve Hasan el-Müsenna yoluyla soyu devam etmiş ve soyundan gelenler Şerif-Şerife olarak anılmıştır.

Hicri 51-54 yılında içinde bulunduğumuz safer ayının 28.gününde (bu sene Salı günüdür), zehirlenmesi sebebiyle vefaat etti. Ehl-i sünnet, Hazreti Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den rivayet edilen bir hadis-i şerife istinaden Hazreti Hasan efendimizi de “Râşid halife” olarak 5.halife kabul ederler. Şii itikadında ise Hazreti Ali efendimizden sonra 2.halife sayılmakta ve vefaat ettiği gün matem günü kabul edilmektedir.

Yılbaşının gayr-i müslimler gibi geçirilmemesi, peygamberi bir tavsiyedir. Hazreti Hasan efendimizin vefaati bu sene, miladi yılbaşına tevafuk etmekte olduğundan, yılbaşı gecesini zevk, sefa ve eğlence içinde geçirmemek için bunu bir başka sebep olarak da düşünebiliriz.

Yüce Allah bizleri sevdiği ve razı olduğu has kulları ile birlikte, cennet ve cemaliyle müşerref eylesin.