ASIM CENGİZ GÜR


HELALİNDEN-TEMİZİNDEN-3

HELALİNDEN-TEMİZİNDEN-3


Hafta başından bu yana notlarımızda Helal ve Temiz Olanlar’dan ve onlardan istifade etmekten bahsediyoruz. Bunun gerekliliğinden ve neticelerinden notlar aktarıyoruz.

Günümüzdeki yaşam biçimimiz bütün günümüzü koşturmakla geçiyor. Bir telaş, bir koşuşturmaca içinde geçen bu sürede de haram nerede başlıyor bitiyor, helal nerede başlıyor bitiyor farkına varamıyoruz veya daha ağır bir tespitle aldırmıyoruz.

Önceki notlarımızda da aktardığımız gibi yediklerimiz içtiklerimiz beden ve ruh sağlığımızı etkiliyor. Maneviyatımızla direkt alakalı olduğuna ilişkin hadis-i şerifler ve Allah dostlarının sözlerinden de aktarımlarda bulunduk.

İmanımızın kuvveti, kemalatı sınırlarında hassasiyet gösteriyoruz bu konulara. Allah korkusu, ibadet arzusu, yardımlaşma duygusu daha az sarmalıyor bizi. Hayatımızda din, bir aksesuar, yemeğe konulan bir sos gibi kalıyor. Din, sanki hepimizin sahibi ve yaratıcısı olan Yüce Allah; başımız sıkıştığında müracaat edip rahatlayacağımız, huzur ve sükuna vardığımızda bir kenara koyacağımız bir obje haline dönüşüyor. Bunun hayatımıza yansımasının bir ayağı da yediklerimiz-içtiklerimiz konusundaki tutumlarımızdır.

Bu acı ama gerçek sözleri herhangi birisini, birilerini kınamak ve kendi nefsimizi temize çıkarmak için aktarmıyoruz. Ama bir tespit, bir teşhis yapmak zorundayız ki hastalığımız anlaşılabilsen ve böylece bu hastalığa nasıl bir tedavi uygulayabileceğimizi düşünebilelim.

Sevgili Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) uyarısından biliyoruz ki :

“Şüphesiz şeytan, insanoğlunun içinde, kanın damarlarda dolaşması gibi dolaşır, durur”.

Şeytan için Kur’an bizi uyarıyor :

“Ey iman edenler! Hepiniz (çekişmeyi bırakıp Kur’an’ın prensiplerinde toplanarak İslam ile, toplumsal ve evrensel) barışa/güvenliğe (tam anlamıyla İslam’a) girin, şeytanın (ve benzerlerinin) izinden gitmeyin. Çünkü o, size apaçık bir düşmandır”.

“Ey Âdemoğulları! Şeytana kulluk etmeyin/tapmayın, çünkü o, sizin apaçık düşmanınızdır. Bana kulluk edin, işte doğru yol budur”.

“Şüphesiz şeytan, size (apaçık) bir düşmandır. Siz de onu düşman sayın. O, kendi taraftarlarını ancak alevli ateş ehlinden olmaları için çağırır”

Peki, bu şeytandan nasıl korunacağız? Alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor :

“Kişi evine girerken ve yemek yerken Besmele çekerse, şeytan askerlerine : ‘Burada ne geceleyebilir ne de yemek yiyebilirsiniz’ der. Eğer o kimse eve girerken Besmele çekmezse, şeytan onlara: ‘Geceyi geçirecek bir yer buldunuz’ der. O şahıs yemek yerken Besmele çekmezse, şeytan yine askerlerine : ‘Hem barınacak yer, hem de yiyecek yemek buldunuz’ der.

Evet, insanoğlu bilinçsizce beslenirken, apaçık düşmanımız olan şeytan, yediklerimiz vasıtasıyla, kanımızda içimizde dolaşıyor. Yine Kur’an’ın ifadesi ile :

“Şeytan, kime arkadaş olursa, artık onun ne kötü bir arkadaşı vardır!”.

Dünkü notlarımızda Allah dostlarının helal-haram lokma hususundaki görüşlerini aktarmış ve gerek madden (temiz) ve gerek manen (helal) olmayan şeylerin mizacımızı değiştirdiğini ve imanımızın kemalatına engel olduğunu hatırlatmıştık. Farkında olmadan tükettiğimiz onca şeyin bizden neler götürdüğünün farkına varamadığımızı belirtmiştik.


Helalinden ve temizinden de olsa yemenin-içmenin de bir adabı, bir hududu haddi olmalıdır. Besmele ile yenilen-içilen şeylerin faydası ve şifası, besmelesiz yenilen-içilen şeylerin derdi-tasası, gafleti olduğunun bilinci ile hareket etmeliyiz. Yeme-içme süresince, bunları bizlere veren hakiki Rızık Verici yüce Allah’ı düşünmeli ve şükrümüzü eda için çalışmalıyız.

Haram ve pis olanlardan kaçınmak kadar, helalinden ve temizinden de olsa, belli bir ölçüde yememizin gerekliliğini, tıka-basa dolu bir midenin bedensel ve manevi hastalıklara kapı açtığının bilincinde olmalıyız. Yemek yerken acele etmemek ve çokça yememek de tavsiye edilmiştir.

Yüce Allah (c.c.) : “Yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz” buyurmaktadır. Bize bildiğimiz ve bilmediğimiz türlü türlü nimetler sunan Yüce Rabbimiz, helal ve temiz olanlarından ve israf etmeksizin faydalanmamızı emir buyuruyor. Maalesef biz, doyduktan sonra da yemeğe içmeye devam ediyoruz. Sonrasında ise maddi ve manevi dengelerimiz bozuluyor. Maddi hastalıklarımız için doktor ve ilaç peşinde koşuyor, bunları karşılamak için de ayrıca çalışıyoruz. Manevi hastalıklarımızın önemini ise ölüm korkusu bizi sardığı zaman keşfediyor ve kalplerimizin tabibi olacak büyük insanları arıyoruz.

Yüce Allah (c.c.) maddi-manevi hastalıklara uğratacak haram ve pis/murdar gıdalardan uzak durma konusunda bilinçli ve azimli olmayı, tüketim hırsına kapılmaksızın, gerektiğince ve uygun olanlarla ihtiyacımız kadarını sarf etmeye bizleri muvaffak eylesin.