ASIM CENGİZ GÜR


İDEAL İNSAN

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Yüce Allah´a sonsuz hamd ve senalar; Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´e ve O´nun âl ve ashâbına salât ve selâm olsun.

Kıymetli Kardeşlerim! Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Aziz Kitabımız´ın ifadesi ile ?Yüce Ahlak Üzere? idi. Mü´minlerin annesi, annemiz (Allah ondan razı olsun) Hazreti Ayşe´nin ifadesi ile ?O´nun ahlakı Kur´an idi?. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) terbiyecisinin kim olduğuna işaretle: ?Beni rabbim terbiye etti ve terbiyemi en güzel biçimde yaptı? ve yine : ?Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim? buyurmuşlardır.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), tebliğ vazifesini yaparken Aziz Kitabımızın: ?Rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel biçimde mücadele et? buyruğuna uyarak; hikmet ve güzel öğütle davet etmenin yanında, muhatapla mücadele etmek, tartışmak gerekiyorsa bunun da en güzel şekilde yapılması emrini birlikte yerine getiriyordu. Çünkü tebliğ, münazara, fikir tartışmasının asıl amacı karşısındakine üstün gelmek ve onu mağlup etmek değil, hakkı galip kılmak, gerçeği ortaya çıkarmaktır. Bu sebeple Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ömrü boyunca bu düsturla hareket etmiştir. Bunun birkaç örneğini hatırlayalım:

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), risaletle görevlendirildiğinde insanları Hakk´a davete başlamıştı. O yıllarda Mekke´ye gelen bir kabile reisini de İslam´a davet etmişti. Ancak bu şahıs ?Eğer bir daha kendisine böyle bir şeyi teklif eder ise, kendisini öldüreceği? cevabını vermişti. Yıllar sonra Hicret gerçekleştikten sonra, müşriklerle olan bir çarpışmada bu şahıs da esir alınmış ve Medine´ye getirilmişti. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) esirler arasındaki bu kabile reisini tanımış ve ashabına onun mescide bağlanmasını ve diğer esirler gibi ona da iyi davranılmasını emretmişti. Mescide bağlanan bu kabile reisine gün içinde kendi evinden yemek ve içecek gönderdi ve her mescide gelişinde onu yine İslam´a davet etti. O ise, Peygamber Efendimiz´e karşı gelmiş ve savaşmış olmakla aslında ölümü hak ettiğini, ancak uygun bir fidye karşılığında hürriyetinin verilmesini talep ettiğini söylüyordu. Ancak, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onu bir müddet daha o halde bıraktı ve İslam´a davetini sürdürdü. Ancak o kabile reisi inadından vaz geçmedi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v.) ashabına, onu serbest bırakmalarını ve herhangi bir fidye talep etmemelerini emretti. Serbest kalan kabile reisi Medine´den ayrıldı. Ancak çok gitmeden geriye döndü, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in huzuruna çıktı ve dedi ki: ?Ey Muhammed! Daha önce şu dünyada bana senin yüzünden daha sevimsiz gelen bir yüz yoktu. Ama şimdi senin yüzün bana en sevimli yüz haline geldi. Daha önce senin dinin kadar nefret ettiğim bir şey yoktu. Ama şimdi senin dinin bana en sevimli din oldu?. Efendimiz (s.a.v.)´ın ashabına tavsiye ve telkin ettiği gibi: ?Bir tek insanın hidayetine vesile olmak, kıpkızıl deve sürülerine sahip olmaktan, hatta dünya ve içindekilere malik olmaktan daha değerli? idi.

Mescid-i Nebevi´ye gelen bir bedevi, mescidin kumla kaplı zeminine küçük abdestini yapmıştı. Bunun üzerine sahabe-i kiram hemen duruma müdahale etmiş ve bedeviyi hırpalamaya kalkışmışlardı. Durumu gören Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) müdahale etmiş ve bedevinin küçük abdest yaptığı yere bir kova su döktürmüş ve bedeviye de ?Bulundukları yerin mescid olduğunu, burada Allah´ın zikredildiğini, namaz kılındığını ve Kur´an okunduğunu güzelce izah etmişti.

Bir başka gün, Mescid-i Nebevi´de cemaatle namaz kılınırken, henüz yeni Müslüman olduğu için namazın şartlarını bilmeyen bir sahabe namazda öksüren birisine ?Yerhamukellah (Allah sana merhamet eylesin) deyince ashab ellerini dizlerine vurarak ve başka şekillerde onu ikaz etmeye çalışmışlar ve selamdan sonra tepki göstermişlerdi. Ancak Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) o şahsı yanına çağırmış ve ?Namazda dünya kelamı söylenmez, bu doğru değildir. Namaz, teşbih, tekbir ve Kur´an kıraatinden ibarettir? buyurmuşlardı. Daha sonraları bu sahabe şöyle diyor: ?Anam, babam O´na feda olsun. Ne önce ne de sonra Resûl-i Ekrem kadar güzel öğreten bir muallim görmedim. Beni ne azarladı, ne dövdü, ne de kötü söz söyledi. Sadece namaz bitince bana nasihat etti?.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) insanlara anlayacakları şekilde, onun aklî ve zihnî yapısına uygun bir şekilde hitap ederlerdi. Devamlı konuşmak yerine, yeri ve zamanı geldiğinde ve ölçüsünce konuşurdu. Karşısındaki kişinin sözlerini, emirlerini, tavsiyelerini almaya hazır oldukları zamanları kollardı. Her zaman kolay olanı tavsiye eder, kendilerini zorluklara sokarak Allah´a yakınlaşmak isteyenleri daha sonra sürdüremeyecekleri yoğunluktaki ibadetler konusunda uyarırdı. Efendimiz (s.a.v.) ?Din kolaylıktan ibarettir? buyurmuşlar, kolaylık göstermeyi prensip edinmiş, ashabına ve ümmetine de bu prensibini tavsiye etmişlerdir. Bir başka tavsiyesi şöyledir: ?Kolaylaştırın, zorlaştırmayın. Müjdeleyin, nefret ettirmeyin?. Kerîm Kitabımız da da ?Allah sizin için kolaylık murad eder, zorluk murad etmez? buyurulmuştur.

Kıymetli Kardeşlerim! Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in hayatı; O´nun yüce ahlâkını ve yüksek şahsiyetini yansıtan sayısız örneklerle doludur. Şüphesiz ki o sadece inananlar için değil, bütün insanlık için en güzel örnektir. Kıyamete kadar da örnek olmaya devam edecektir. Bize düşen O´nu hayırla, salat ve selamlarla anmanın yanı sıra ve hatta daha fazla O´nun örnek hayatından ibretler almak, hayatımızı onun sünnetine göre şekillendirmeye çalışmaktır. Çünkü İslâm´ı en mükemmel şekilde anlayan ve yaşayan odur.

Dikkat edin ki; Sözün en güzeli, Nizamın en kapsamlısı, Aziz, Mülk sahibi ve Her şeyi bilen Allah´ın kelamıdır. Aziz Kitabımızda şöyle buyuruluyor :

?(Ey Resulüm!) De ki: ?Eğer Allah´ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir?.