ASIM CENGİZ GÜR


İSLAM/BARIŞ-4

İSLAM/BARIŞ-4


İslam’ın barış ve güvenlik demek olduğunu, gayesi olan barış, huzur ve güvenlik içinde yaşama ve mutlu sona erme hedefine ulaşmak için güzel söz, alay etmemek ve başkalarının kutsalına hakaret etmeme konusunda özen gösterilmesinin gerekliliğini ifade etmiştik, birkaç günlük notlarımızda.

Müslümanlar dinlerine, Allah’ın ayetlerine, Allah’ın elçisine, İslam’ın kutsal addettiklerine dil uzatılmadığı sürece kendi düşüncelerini ifade etmeleri sebebiyle gayri Müslimlere ilişmezler ve birlikte yaşamayı sürdürebilirler. Aksi olursa, Müslümanlar ne yapacaklardır. İslam’ın ilk tebliğ yıllarında, müşrik Mekke idaresi altındaki Müslümanlar, müşriklerin İslam’a karşı olan alay ve eğlence etmelerine karşılık verme düşüncesinde olan Sevgili Peygamber Efendimize ve Mü’minlere En’am suresinde mealen şöyle emrediliyordu:

“Âyetlerimiz hakkında (biçimsiz ve alaylı sözlerle) münasebetsizliğe dalanları gördüğün zaman, onlar başka bir konuya geçinceye kadar onlardan yüz çevir (tavır göster, karşı savunmanı yap veya müslüman olmanın gereği olarak orada durma). Eğer şeytan, sana (bunu) unutturursa, hatırladıktan sonra (hemen kalk) artık o zalimler topluluğu ile oturma!” Bugün de Müslümanlar, alay ve hakaretlere karşı engel olamıyorlarsa, onlar bu davranışlarını sonlandırıncaya kadar onlarla birlikte olmamaları gerekir. Onlarla birlikte olmakta, oturmakta, aynı safta olmakta tehlike vardır ve Kur’an Nisa suresinde mealen şöyle ihtar etmektedir:

“(Allah) size, Kitab(ı’n)da: “Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar (bu sözü bırakıp) başka bir söze dalıncaya kadar (bu sırada onlara karşı gelemezseniz, bari) onlarla beraber oturmayın (böylece tepkinizi gösteriniz). Çünkü (onlarla oturduğunuz) o zaman siz de onlara benzemiş olursunuz.” diye (bu âyeti) indirdi. Hiç şüphesiz Allah, münâfıkların ve inkârcıların hepsini cehennemde toplayacaktır.”

Müslümanlar uyanık olmalı ve Allah’ın “zalimler topluluğu” olarak ifade ettiği insanlarla birlikte olmamaya, onlara destek vermemeye, inanç-ifade-basın özgürlüğü adı altında faaliyetlerini sürdürmelerine yardımcı ve vesile olmamalıdırlar. Bir “unutma” ya da yanılma ile bu işte bulunmuşlar ise, farkına vararak o ortamdan/gruptan uzaklaşmalıdırlar ki, cehennem ateşi kendilerine de dokunmasın. Kendilerini Müslüman olarak ifade edenlerin bu hususa dikkat etmeleri gerekir. Kur’an-ı Kerim bu gerçeği şöyle ifade ediyor:

“Dinlerini bir oyuncak, bir eğlence edinen, dünya hayatı kendilerini aldatan kimseleri (kendi hallerine) bırak. O (Kur’an) ile şunu hatırlat ki, bir kimse kazandığı (günah)tan dolayı felâkete/helake düşmeye görsün; artık onun için Allah’dan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. (Kurtulmak için) her türlü fidyeyi verse de, yine ondan alın(ıp kabul olun)maz. İşte onlar, kazandıkları (günahları) yüzünden helake atılan kimselerdir. Nankörlük etmelerinden/küfre sapmalarından dolayı onlara kaynar bir içecek ve acıklı bir azap vardır.”

İnsanların değeri, ibadet ettiği (ya da taptığı) şeylerin değeri kadardır. Müslümanlar’ın mabudu Yüce Allah’tır ve izzet Allah’a inananlarındır. Müslümanların dinlerin herhangi bir esasına saygı göstermeyenlere ya da düşmanlık edenlere karşı sevgi besleyemezler. Bir kalpte hem Allah ve Rasulü’nün ve hem düşmanlarının sevgisi yer alamaz. Kur’an-ı Kerim’de:

“Her kim (ki) Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikail’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkar edenlerin düşmanıdır” ve bir Kuds-i Hadis’te de Allah (c.c.): “Kim benim dostlarımdan birine düşmanlık ederse, ben ona harp ilan ederim” buyurmaktadır. O halde, başta Müslümanım diyenler olmak üzere insanlar, bu değerlere saygı göstermek zorundadırlar. Bırakın kasten, şaka yollu dahi olsa bu değerler küçümsenmemeli, hakarete uğramamalıdır.

Bu tür bir hakarete maruz kalan Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’deki: “İyilik(ler) de eşit değildir, kötülük(ler) de. Sen (kötülüğü) en güzel olan (hareket)le sav. O zaman (görürsün ki) seninle kendisi arasında bir düşmanlık olan kimse, sanki yakın/candan bir dost (oluvermiş)tir” emri ve Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in “Kararsız olmayın, insanlar iyilik ederse biz de iyilik eder, haksızlık yaparsa biz de karşılık veririz demeyin. Kararlı olun ve insanlar iyilik yaparsa siz de iyilik yapın; kötülük yaparsa mukabilinde siz kötülük yapmayın” emri gereği davranmalı ve bu tür faaliyetleri baskılayabilecek kültürel, siyasi, ekonomik ve askeri güce ulaşma yolunda var güçleri ile çalışmalıdırlar.

Yüce Allah (c.c.) milletimize ve devletimize “İ’lay-ı Kelimetullah için Aleme Nizam Verme” gücünü bahşetsin ve bizleri de buna vesile kılsın.