ASIM CENGİZ GÜR


İSLAM/BARIŞ -1

İSLAM/BARIŞ -1


Gerek kitabımız Kur’an-ı Kerime ve gerek Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatına/siyerine ve gerekse İslam Tarihi’ne baktığımız zaman İslam’ın, tüm insanlığı huzur ve sükuna, saadet ve selamete davet ettiğini görürüz. İstisnasi olarak, kendisine yapılan bir saldırıya karşı bir “meşru müdafaa” veya beliren yakın tehlike karşısında “önleme” ve “güvenliği sağlama” maksadıyla savaşa izin verildiğini de görmekteyiz.

Nisâ Sûresinde:

“(Ey müslümanlar!) Size ne oluyor da: “Ey Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan bu şehirden çıkar, bize katından bir sahip gönder, bize katından bir yardımcı lütfet.” diyen, ezilen zavallı erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?” buyurulmuş ve zulme ve haksızlığa uğrayan çaresiz Müslümanlara yardım edilmesini ve gerekirse onları kurtarmak için savaşılmasını istemiştir. Müslümanlar bu vazifelerini bulunduğu şartlar ve imkanlar ölçüsünde yerine getirebilmelidir. Hatta denilebilinir ki, Müslümanlar, dünyada hak ve adaleti tesis edecek ve sürdürecek kültürel, siyasal, askeri ve ekonomik güce sahip olabilmek için de çalışmalıdırlar. Ecdadımız buna “İ’la-yı Kelimetullah için Nizam-ı Âlem Davası” diyorlardı, “Allah’ın adını yükseltmek, (O’nun hükümlerini cari kılmak için) âleme düzen verme davası”.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Ey insanlar! Düşmanla karşılaşmayı temenni etmeyin. Allah’tan afiyet (esenlik ve barış) dileyin. Fakat (buna rağmen) düşmanla karşılaşınca da sabredin. Çünkü cennet kılıçların gölgesi altındadır” buyurmuşlardır.

Hac Sûresinde mealen:

“Kendilerine savaş açılan (mü’min)lere, zulme uğradıklarından dolayı, (artık savaş için) izin verildi. Şüphesiz ki Allah, onlara yardım etmeye elbette kâdirdir. O (mü’min) kimseler, sırf: “Rabbimiz Allah’tır.” dediklerinden (putlara inanmadıklarından) dolayı, haksız yere yurtlarından çıkarıldılar. Eğer Allah, bazı insanları (azgınlığını ve şerrini) diğer bazısıyla defetmeseydi, içlerinde Allah’ın ismi çok anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescidler muhakkak yıkılıp giderdi. Allah kendi (dîni)ne yardım eden (onu hayata hâkim kılmak için gayret eden)lere elbette yardım eder. Şüphesiz ki Allah çok kuvvetlidir, her şeye galiptir” buyurulmaktadır. Allah’ı ve herhangi bir dini tanımayan kimseler veya Allah’ı tanıyoruz deseler bile O’nu hakkı ile tanımayan insanlar ya da Allah’ı tanıyoruz deseler de O’nun hüküm ve hakimiyetini kabul etmeyen müşrikler; Allah’a ibadet edilen yerlere/ibadethanelere hep düşmanlık etmişler ve onları ortadan kaldırmak istemişler ve Yüce Allah (c.c.) onların bu niyetlerinin veya uygulamalarının karşısına sadık kullarını musallat etmiştir.

İslam, gerekli şartların oluşması halinde savaşılır ise, haddi aşmamayı da tavsiye ve telkin etmiştir. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) :

“Allah’ın adıyla, Allah’ın yardımını dileyerek ve Resulullah’ın dini uğruna savaşa gidin. Yaşlıları, küçük çocukları ve kadınları öldürmeyin. Hıyanet etmeyin. Ganimetlerinizi toplayın ve her şeyi düzgün yapın. Allah her şeyi, iyi ve güzel yapanları sever” buyurmuşlardır.

Tevbe suresinde de:

“Eğer (anlaşmanıza uymayan, size ve dininize saldıran) müşriklerden biri senden eman isterse, onu himaye et. Tâ ki bu sayede Allah’ın kelâmını işitip dinlesin (ve düşünsün). Sonra (eğer müslüman olmazsa) onu emniyette olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar, (hakikati) bilmeyen bir topluluktur” da buyurulmaktadır. Bu emrin gereği olarak İslam’ın hakim olduğu topraklarda yaşayanlar, istekleri ile İslam dini’ne girmedikleri taktirde, Müslümanlardan farklı olarak uygulanan bir vergi sistemi ile, o ülkelerde güven içinde yaşamışlardır.

Müslümanların, gayri Müslimlerle barış içinde yaşaması veya gayri Müslimlerin Müslümanların elinden emin olmaları, yaptıkları anlaşmaya verdikleri söze uymaları, Müslümanlara ve islam’a ve Müslümanların kutsallarına saldırmamaları sayesinde sürdürülebilmektedir. Bu süreci etkileyecek unsurları ve faaliyetleri engellemek huzur ve sükun içinde yaşamak isteyen her insanının (dini, mezhebi, görüşü ne olursa olsun) üzerine bir vazife olmaktadır.

Yüce Allah (c.c.), şeytanın apaçık bir düşmanımız olduğu farkındalığına ve şeytanın izinden gitmemeyi temin edecek iradeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.