ASIM CENGİZ GÜR


İYİ YÖNETİCİ

İYİ YÖNETİCİ


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.):

“Kim ki Müslümanların işlerinden birine tayin olunursa ve :Kalbi, niyeti güzelse, Müslümanların gönlünde ona bir sevgi-saygı hasıl olur; vazifesinde Müslümanlara faydalı işler yaparsa halk tarafından sevilir; Müslümanların ekonomik gücünü arttırırsa, Allah da ona bir zenginlik verir; kuvvetlinin karşısında zayıfın hakkını korursa Allah da onun gücünü arttırır; Adaletle hükmederse Allah da onun ömrünü uzatır” buyurmuşlar.

Evet, kim ki Müslümanların işlerinden, topluma ait resmi görevlerden, hizmetlerden birine tayin olunursa, seçilirse; bir yere müdür, başkan, yönetici, bakan vesair olur ise şunlara dikkat etsin ki, hayırlara erişsin denmiş oluyor.

Bu makama gelen/getirilen kişi :

“İç dünyası, gönlü, niyeti, kalbi güzel ise; yâni art niyetli değilse, kötü niyetli değilse”; eğer kalbi bozuksa o zaman hiçbir iyi şeye erişemez. Çünkü her amelde dikkat edilmesi gereken husus “niyet”tir. “Ameller niyetlere göredir” buyurmuş efendimiz (s.a.v.). Bu sebeple kalbinin, içinin, niyetinin iyi olması olmazsa olmaz şart. İnsanlar dışarıdan, uzaktan iyi görünebilirler ama esas olan kalptir, niyettir. Efendimiz (s.a.v.): “Allah sizin kıyafet ve davranışlarınıza bakmaz, ama O, sizin kalplerinize bakar” buyurmuşlardır. İşte bu insanın o iç dünyası güzelse, yâni niyeti iyiyse, "Müslümanların gönlünden o kimseye karşı bir saygı, bir böyle onu yüce görme, iyi görme duygusu hâsıl olur. Allah mükâfata olarak müslümanları ona saygılı davrandırtır. Yâni müslümanların gönlünde heybetli bir kimse olur”. Kim? Müslümanların herhangi bir işinin başına getirilmiş ve niyeti iyi insan.

"Eğer o tayin olunduğu işten müslümanlara elini iyilik yapmaya uzatırsa, yâni işin cinsine göre müslümanların hayrına, iyiliğine; onların kişisel olarak veya toplumsal olarak iyiliğine elini uzatırsa, iyilik yaparsa onlara, halk tarafından sevilir. Allah halkın gönlüne onun sevgisini verir, o kimseye halk tarafından sevilme nimetini bahşeder; sevilir, sayılır." Bir öncekinde, saygı duyulan, hürmet edilen, heybetli bir durumda iken şimdi bu hususu da gerçekleştirince, halk tarafından sevilme durumu da ortaya çıkmış oldu.

"Eğer yaptığı faaliyetlerle ekenomik bakımdan müslümanlara faydalı olursa, onların zenginliğini artırırsa, mallarını artırırsa..”. bir bolluk, bereket, zenginlik meydana geliyorsa; “bu yöneticiye de, Allah zenginlik verir, malını çoğaltır". Tarih, geldiği makamın imkanlarını kullanarak halkın parasını gaspetmiş ve dünyasını daha da önemlisi ahiretini heba etmiş nicelerini yazdığı gibi, geldiği makamın gereği olarak halkın hak ve menfeatine halel getirmemek üzere gayret sarfetmiş, özel işlerinde devlet mumunu söndürmüş, dünya ve ahiret saadesine ermiş nicelerini de yazmaktadır. Devlet malından haksız yere almamak çok önemli. Ama kimisi Allah rızası için hiç para almadan çalışmış tarihte, hep başka işler yaparak kazancını sağlamış, hizmeti hasbeten lillâh, Allah rızası için yapmış. Allah böyle başkasının zenginleşmesine, mallarının artmasına sebep olan yöneticinin malını artırır, onu da zengin eder.

"Eğer kuvvetlinin karşısında zayıfa adaletle muamele ederse...". Evet, şimdi kim kuvvetliyse onun sözünün geçtiği bir devredeyiz. Ama İslam’ın hakim olduğu zaman ve yerlerde böyle değil. Kim haklıysa o tutulur İslâm`da. Zayıf haklı; karşısındaki adamın ensesi, kulağı yerinde, kuvvetli, kavmi, kabilesi kalabalık, ictimâî mevkii yüksek, hatırlı bir insan. Haklı olan kimse, zavallı bir fakir bile olsa, yoksul bile olsa o tutulur. Efendimiz (s.a.v.) "Kuvvetli durumda olan kimsenin karşısında adalet edip de, haklı olan zayıfın tarafını tutabiliyorsa, zayıfı ezdirtmiyorsa, haklıya sen haklısın, diyebiliyorsa, haksıza da güçlü kuvvetli bile olsa haksızsın diyebiliyorsa; o zaman “Allah-u Teàlâ Hazretleri böyle bir yöneticinin mevkiini, makamını, gücünü, kuvvetini arttırır. Kuvvetlendirir yâni. Bunu ictimâî yönden, siyâsî yönden, askerî yönden, her yönden kuvvetlendirir" buyuruyorlar.

Demek ki bu yönetici hakkı tuttuğu zaman, adalet ettiği zaman, haklı olan zayıfı, haksız olan zenginin karşısında tutabilecek kadar yüreklilik gösterdiği zaman, haktan yana olduğu zaman, zayıfın yardımcısı, yardım isteyenin imdadına koşucusu olursa; Allah da mevkiini makamını sağlamlaştırır, gücünü kuvvetini artırır, saltanatını, nüfuzunu çoğaltır.

"Ve bu yönetici eğer ahâli üzerinde vazifesini yaparken onlara adaletle muamele ediyorsa, yâni eşitlikle, hakkàniyetle, teraziyle, dürüstlükle, hakkı tutarak muamele ediyorsa, Allah lütfeder, o kişinin ömrünü de uzun eyler. Yâni ömrüne bereket verir, ömrünü uzatır, sağlıklı, afiyetli, uzun ömürle yaşar."

 

 

Hadis-i şerifi böylece aktardıktan sonra bir hisse çıkarmamız gerekir ise : Müslümanların işlerini idare etmek üzere işbaşına gelen/getirilen kişiler :

Bir kere içi, niyeti temiz olacak. “Ben hizmet etmek ve böylece halkın ve Hakk’ın rızasını kazanmak istiyorum” diye düşünecek. Halkın iyiliğine işler yapacak, onların mallarını artıracak tedbirleri bulacak, yapacak, onları zenginleştirecek; haksız olan güçlünün karşısında, haklı olan güçsüzü tutabilecek bir mertliği gösterecek ve adaletle hükmedecek. Böylece : Allah da Müslümanların gönlünde o yöneticiye karşı bir saygı, sevgi oluşturacak; kendisine de zenginlik, güç ve uzun ömür verecek.

Yüce Allah (c.c.), her birimize (ki çoğumuz bir kısım insanların amiriyiz), güzel neticeleri alacak güzel davranışlar sergilemeyi nasib ve müyesser eylesin.