ASIM CENGİZ GÜR


İYİLİKLE EMREDERKEN (2)

İYİLİKLE EMREDERKEN (2)


Dünkü notlarımızda Yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerim’de mealen :

"Siz insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Kitabı okuyup dururken, okuduğunuz halde, hiç akıl etmeyecek misiniz? Hiç akıllanmayacak mısınız? Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?" buyurduğunu ve açıklamalarını aktarmıştık.

Her insan sohbet, vaaz, nasihat edebilir, dini öğretebilir ama öncelikle kendisinin bunları tutmasının beklendiği de anlaşılıyor bu ayet-i kerimeden. Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlar ki:

"İnsanlara hayrı, doğru yolu, güzel şeyleri, Allah`ın rızasına uygun ahkâmı öğreten, ama kendisi onu işlemeyen alim neye benzer? Kendisi yanıp, etrafı aydınlatan kandile benzer".

Yaşı müsait olanlar hatırlarlar. Kandilin içinde yağ vardır, fitil vardır. Fitil yağı çeker, yakar. Sonunda yağ da biter, fitil de biter. Hà, böyle başkasına öğretip de kendisi tutmazsa bir insan, kandil gibidir. Evet etrafı aydınlatıyor ama, yanarak, kendisini yakarak, kendisini mahvederek aydınlatıyor. Onun için bu durumda olmaması lâzım!

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) mirac’a çıktığı zaman görmüş olduklarını daha sonra ashabına anlattı. Buyurdular ki:

"Ben Mi`raca çıkartıldığım gece, bir takım insanların yanından geçtim. Orada baktım ki, ateşten makaslarla bazı insanların dudakları kesiliyor, kopartılıyor.

`Bunlar kimdir?` diye sordum. Denildi ki:

`Bunlar senin ümmetinden ehl-i dünya olan bazı hatiplerdir ki, ümmetine bunlar hitâp ettiler, söz söylediler ama kendileri ehl-i dünya. Yâni ahireti değil de dünyayı elde etmeye çalışan, dünyalık peşinde koşan, kaygıları ahiret olmayıp dünya olan insanlar. Bunlar insanlara iyiliği emrediyorlardı ama, kendilerini unutuyorlardı. Kitabı okudukları halde, kendileri yapmıyorlardı. Onların hiç mi akılları yoktu, hiç mi akletmemişlerdi?" diye böyle cevap verildi.

Demek ki, "Alimlerin ilmiyle âmil olmayanları, sözünü kendisi uygulamayanları cezalandırılacak". Bir başka hadis-i şeriflerinde de :

“Kıyamet gününde bir adam ortalığa getirilir. Ve ceheneme atılır. Barsakları karnından patlayıp çıkar. Bir ucu karnında, bir ucu patlamış, uzamış gitmiş; bu bağırsakları yere dökülmüş vaziyette, ateşin içinde, değirmene bağlanıp da değirmeni döndüren merkebin döndüğü gibi böyle döner. Cehennem ehli de onların etrafına toplanırlar, kuşatırlar onları; adıyla sanıyla tanıyanlar sorarlar:

"Ey filânca! Ne oldu, nedir bu senin başına gelen hal? Sen bize emr-i ma`ruf yapmaz mıydın, kötülükten men etmez miydin; bu ne hal?" diye sorarlar.

"Evet ben size iyilik yapın diye söylerdim ama, iyiliği kendim yapmazdım. Kötülükten kaçının derdim, ama kendim kaçınmazdım." diye cevap verdiğini Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) haber veriyorlar.

Dünkü notlarımızda aktardığımız gibi bu ayet-i kerime her ne kadar, Yahudi alimlerinin başkasına iyi şeyleri söylediği halde kendisi yapmayanları hakkındaysa da, bu hükmün bütün dinlerde ve bizler için de geçerli olduğunu gösteriyor. Bu ayetin hükmünün umûmî olduğunu gösteriyor.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diğer bir hadis-i şeriflerinde bildirdiklerine göre :

Cennet ehlinden bazı kişiler, cehennem ehlinden bazı insanlara şöyle yukardan bakarlar. Kendileri cennette ama, ötekilerin durumunu Allah gösteriyor. Ve onlara yukardan sorarlar ki:

"Siz ne yaptınız da cehenneme düştünüz? Vallàhi biz cennete, sizin söylediğiniz sözleri uygulayıp girdik. Yâni siz niye cehenneme girdiniz?" diye sorarlar.

O cehennemdekiler de bu, kendilerine soru soran cennettekilere derler ki:

"Evet biz söylüyorduk ama uygulamıyorduk, yapmıyorduk" derler. Tüm bu aktardıklarımızdan insanların birbirlerine iyiliği emretmeleri gerektiğini öncelikle anlamalıyız. Allah`a kullukta iyilik; yâni takvâ ehli olmak, Allah`a güzel, iyi kulluk etmek. Ana babaya iyilik; yâni ana babaya güzel muamele etmek. Halka karşı iyilik, güzel muamele yapmak, tüm bunlardan geri durmamamız gerekiyor. Ancak bunun yanında ve belki de bundan daha önemlisi ise insanın bildikleriyle amel etmesi gerekiyor.

Allah’tan layıkı ile korkun, O’na layıkı ile kulluk edin, Hazreti Peygamber Efendimiz’e uyun, ibadetlerinizi yapın, günahlardan kaçının, ahlakınızı güzelleştirin derken ve yukarıda da bir kısmını saydığımız iyiliklerde bulunun diye tavsiye ve telkin ederken, kendi nasihatlerimize öncelikle bizim uyuyor ve bu yönüyle de örnek oluyor olmamız gerekmektedir.

Ayet-i kerime’yi mealen tekrarlar isek, Rabbimizin :

"Siz insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Kitabı okuyup dururken, okuduğunuz halde, hiç akıl etmeyecek misiniz? Hiç akıllanmayacak mısınız? Aklınızı başınıza toplamayacak mısınız?" uyarısını hatırlamak gerekiyor.

Yüce Allah (c.c.), kendisine güzel kulluk yapabilmemizin yolunu açacak bilgileri, ilmi bize ihsan eylesin. Bildiklerimizle de amel ederek rızasına ermeye muvaffak eylesin. Cennet ve cemaliyle müşerref eylesin.