H. Ali YILDIRIM


KANAL POLEMİĞİ-2

YENİ DÜNYA - H. Ali YILDIRIM


(Önceki yazıdan devam...)

Bu arada İran'ın da bir Kanal projesi olduğundan bahsediliyor hem de 1454-1600 km uzunluğunda. Ta Hazar kıyısından Hint Okyanusuna kadar ülkeyi boydan boya yarmayı planlıyorlar ve açığa çıktıkları için Hürmüz Boğazı ile bir meseleleri kalmıyor. ('Bu kadar uzun kanal olur mu' sorusu kafaları kurcalayabilir. Bugün Unesco tarafından dünya mirası kabul edilen ve 607 yılında yapılan 1760 km uzunluğundaki  Büyük Çin Kanalını hatırlarsak bugün için çok zor olmadığını görürüz.) 2012 yılında planlanmış ve ilk olarak 2016 yılında duyurulmuş (veteranstoday.com). Finans kaynağı Çin olan bu proje Rusya'nın Akdeniz'e ulaşmak için buzlu kuzey denizinden kurtulması ve Hint Okyanusuna kolayca erişmesi demek. Dünyanın en genişi olan Rus kaynaklarına göz diken batı emperyalizmini böylece durdurabilir. Savaş halinde gemileri ile Süveyşi bile zorlayabilir...

Genel olarak yeryüzüne baktığımızda, dünya Deniz Ticaretinin kilit noktalarının denizyolu kapıları (bab), yani boğazlar ve kanallar olduğunu görürüz. Kapıyı tutan parsayı toplar! Dolayısı ile dünya deniz ticaretini elinde bulundurmak isteyen denizlerin kapılarını ele geçirmek zorundadır. Akdeniz’in kapıları, Cebel-i Tarık, Süveyş Kanalı, Bab-ül Mendep (Bab kapı demektir) ve Türk Boğazlarıdır.Okyanus su yollarını kontrol eden Cebel-i Tarık, Ümit Burnu, Süveyş ve Malaka kapıları yüzyıldır emperyal gücün kontrolünde olan kapılardır. ABD 1991’den itibaren Körfezden ve Hazar Denizinden Akdeniz’e kara geçiş kapıları olan Kuveyt’i aldı, Suriye ve Irak’ı henüz alamadı. Süveyş Kanalını Sisi Darbesiyle, Bab-ül Mendeb’i Suud-Yemen Savaşı ile ele geçirdi. Dolayısı ile Asya-Avrupa suyolu ticareti hala batının kontrolü altındadır, Çin ve Rusya ise bundan rahatsızdır, İpek Yolu için rahat geçiş kapıları aramaktadır. Yeni İstanbul su kapısı bunlardan biridir...

Böyle bakınca tüm meselenin deniz ticaret yolları ile dünyayı kontrol altında tutan, dünya nüfusunun %14'ü iken dünya enerjisinin %86'sını kullanan ve kimin açlıktan öldüğünü umursamayan, 'Beyaz'ın Üstünlüğü' (White Supremacy) ile sloganlaşan batı emperyalizminin, Çin'in İpek Yolu projesi ile sarsılmış olduğu görülüyor. Güç Batıdan doğuya kayıyor ve bu proje ile Çin şimdilik 65 ülkeye kaynakların ve mamül malların serbest dolaşımı için 'Sen de kazan ben de kazanayım' imkanı sunuyor ve batı/beyaz sömürüsünü durdurmayı teklif ediyor. Bu serbest dolaşım için kaynak ve mamül malların su yolundan serbest geçebileceği kapılara ihtiyaç var. Süveyş Sisi ile tıkalı, Boğazlar da hür değil, öyleyse yeni kapılar gerekli. Belki bu yüzden İran böyle bir kanal peşindedir. Bu gerçekleşirse ardından Hazar'ı Karadeniz'e bağlamak için bir Kafkas Kanalı yapılır ve böylece Hint Okyanusundan gelen gemiler İran Kanalından Hazar'a, oradan da muhtemel Kafkas Kanalı ile Karadeniz'e ve sonra İstanbul Kanalı ile Akdeniz'e ve Avrupa'ya serbestçe ulaşabilirler. Çünkü Süveyş Kanalı Mısır'ın, Bab-ül Mendep Boğazı Suud'un, Hürmüz Boğazı da Birleşik Arap Emirliklerinin tesiri altında, onlar da ABD emriyle hareket ediyor yani geçit zor ve zorlamalar savaş sebebi sayılabilir...

Özetle anlaşılan Çin ve Rusya, dünyaya sömürüden uzak, yeni ve adil bir ticaret anlayışı vaad eden İpek Yolu için serbest geçiş yolları bulmak zorunda ve mevcut dünya düzeninin elinde tuttuğu kapılara / boğazlarda tıkanmak istemiyor, bunun için kendi su yolunu inşa etmek zorunda gözüküyor. Pek seslendirilmeyen muhtemel İran Kanalı da bu amaca hizmet etmek için tasarlanmış gözüküyor. İstanbul Kanalı'nı da aynı çerçevede düşünmek mümkün. Bu çerçevede Çanakkale de bir kanal ister mi diye düşünmeden edemiyorum çünkü Montrö orayı da kapsıyor...