SAMİ DAYANGAÇ


KÂBE BASKINI

GÖZLEM - Sami DAYANGAÇ


Bundan 42 yıl önce İslam dünyasının en kutsal yeri ve kalbi olan Kâbe, Suudi rejimine karşıt yaklaşık 500 kişilik bir grup tarafından basılmış, yüzden fazla insan rehin alınmış, 2 hafta boyunca kuşatma altında kalmış ve akabinde ilginç olaylar zinciriyle teröristlerden temizlenmişti.

20 Kasım 1979 sabahı, Kâbe'ye sabah namazını kılmaya gelenler bir anda "Allahu ekber" nidaları ve silâh sesleri işittiler. Baskıncıların Kâbe'deki ses sistemini ele geçirmelerinden hemen sonra, liderleri mikrofonun başına geçti. Mehdî'nin geldiğini söyledi, Suudi rejimini şeriatı terketmekle suçladı, yanında bulunan kayınbiraderi Muhammed el Kâhtânî isimli genci ‘Mehdî’ olarak tanıttı ve Mehdî'ye biat edilmesini istedi.

Liderin ismi, Cuheyman ibn Muhammed ibn Seyf el Oteybî idi. Baskının hazırlıkları çok önceden başlamış, Kâbe'nin altında bulunan eski devirlerden kalma yüzlerce metrelik dehlizlere aylar boyunca gizlice silâh, mühimmat ve yiyecek depolanmış, dehlizlerin şehre giden uzantıları, meselâ Ecyad Kalesi'ne uzanan yeraltı yolları da tutulmuş ve baskından sonra güvenlik kuvvetlerinin Harem-i Şerif'e girmeleri imkânsız hale getirilmişti.

Minarelere çıkan baskıncılar, Kâbe'yi çeviren Suudi askerlerin her hareketini görebiliyor ve alınan her tedbire kurşunla karşılık veriyorlardı. Birliklerin avluya girebilmelerini bir tarafa bırakın, Harem-i Şerife yaklaşmaları bile mümkün değildi. Kâbe'nin arka tarafına hâkim olan Ebu Kubays Dağı da baskıncıların elindeydi, yani Kâbe tamamen işgal altındaydı. Olup bitenleri kendi başlarına halledemeyeceklerini farkeden Suudi yönetimi, Pakistan'dan destek istedi ama Mekke'ye sevkedilen Pakistan askerleri de hiçbir şey yapamadılar. Bunun üzerine, Fransa'dan antiterör birlikleri talep edildi. Ama gayrimüslimlerin Mekke'ye girmeleri dinen yasaktı.

Yasak, Mekke Kadısı Bin Bas'ın verdiği bir fetva ile halledildi, Fransız askerlere Mekke'ye varmalarından önce kâğıda yazılmış Kelime-i Şahadet okutuldu, böylece güya Müslüman oldukları kabul edildi ve Mekke'ye getirilerek Kâbe'nin etrafına yerleştirildiler.

 

Baskın, işte bu Fransız birlikleri tarafından ama akla zor gelecek bir şekilde sona erdirildi. O günlerde Mekke'nin su şebekesi yenileniyor ve şehrin her tarafına geniş borular döşeniyordu. Su şebekesinin planları değiştirildi, borular Kâbe'ye ve Harem-i Şerif’in altındaki dehlizlere uzatıldı, sonra içeriye tonlarca metreküp su basıldı, suya elektrik verildi ve antiterör timlerine suda yüzmeye başlayan cesetleri toplamak kaldı.

Yakalanan işgalcilerin önce kolları, sonra ayakları ve son olarak kafaları kesildi.

Suudiler, baskının lideri Cuheyman el Oteybî ile birkaç adamını sağ olarak ele geçirdiler ve Bin Bas'ın fetvası ile taksit taksit doğradılar. Önce kolları, sonra ayakları ve en nihayet kafaları kesildi ve iki hafta devam eden baskın böylece şeklen son bulmuş oldu.

Ama 1979'un 20 Kasım'ında başlayan olayın sebepleri ve ardında kimlerin bulunduğu hiçbir zaman resmen açıklanmadı. Sonraları, işin içerisinde bazı Suudi prenslerinin de yer aldığı, ama zamanın kralı Halid'in prensleri cezalandırmaktan çekindiği ve bazılarını sadece sürgüne göndermekle yetindiği öğrenildi, hepsi bu kadar. Kâbe'de 1979 senesinin Kasım'ı ile Aralık'ında yaşananların üzerindeki esrar perdesi hâlâ örtülü duruyor ve aralanacağı günü bekliyor.