H. Ali YILDIRIM


KENDİN OLMAK

Yeni Dünya - H. Ali YILDIRIM


Kendilik diye bir terim var, tercüme olduğu için biraz tuhaf gibi dursa da davranış bilimlerinde sıkça kullanılıyor. Bilenler için orijinalini söylersek: ?Self?. Bu bizim içimizdeki bizim biz olduğumuzu tanımladığımız yerdir. Yunus Emre´nin ?Bir ben var bende benden içeri? dediği yer. Onu, biz inşa ederiz, yalnızca hislerimizle tanırız, istesek te kelimelerle ifade edemeyiz, yazamayız. O bir iç imgedir, iç dünyamızda bir resim gibidir, sadece hissedilir, konuşulmaz, yazılmaz. Orada vicdan ve bir de iç ses vardır. Sürekli muhakeme eder ve neyin bize göre olduğunu neyin olmadığını fısıldar? 

Bir de dış uyaranlar vardır, bunlar arasında, fikir akımları, medya, yayımlar,  propagandalar, olaylar ve hatta kişiler sayılabilir. Bu uyaranların da duyulan ya da hissedilen bir sesi vardır ve bazen amacı insanları etkileyerek onlara nasıl düşünmeleri gerektiğini anlatmak, yani bir kimlik sunmaktır. Eğer kanallarımız çok açık ve iç sesimiz biraz titrek ise bu dış uyaranlara teslim olmamız mümkündür. Gereğinden fazla maruz kalırsak dış uyaranları ?Üst akıl´ haline bile getirebiliriz. Bu durum iç huzurumuzu yok edebilir. Çünkü iç değerler yok sayılmış, ?kendilik´ rahatsız edilmiştir. Oysa esneklikle birlikte her daim kendimiz olmak durumundayız. Mesela, bir diziden yaşanmış tecrübe alabiliriz ama dizideki kahraman olmamız, yaşantımızı diziye benzetmemiz, reklam şımarttı diye mutlaka ürünü almamız gerekmiyor, alamayınca da bir yanımız eksilmiyor. Nasıl olacağımıza biz karar veririz, söylemek istediğim bu?

Burada kendimiz kalmak önem arz ediyor. Bunun için kendi içimize bakabilmeyi (İç görü) ve ona sahip çıkmayı, hatta gerektiğinde düzeltebilmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Bu da kişinin heves ve becerisi ile mümkün. Bunu yaparken hatırlanması gereken en önemli his bence şu;

?Değerlerime uygun rol modelim var ancak ben o değilim. Başka birisi beni bana tarif edemez. Kendimi ben içimde tarif ederim. Bunu yaparken, çevre, inanç, aile ve toplum değerleri ile uyum içerisinde yaşarım. Olumluyu örnek alırım, sürekli yenilenerek gelişen şartlara uyum sağlarım. Gerisi yaşamın bana biçtiğidir. Didişmem, yaşamla her zaman barışık olurum.?

Dış uyaran olarak kişileri ele alırsak, bazıları kimliğindeki iyiyi sahiplenip kötüyü satmak ister. Birisi size sürekli nasıl olmanız gerektiğini söylüyorsa, kendiniz olmaktan vazgeçmenizi istiyor yani ?kimlik dayatması´ yapıyordur. Durum buysa bilin ki içindeki hoşlanmadığı bir yanını size satmak istiyordur. Buna ?yansıtma´ deniyor. Yani kişi kendine göre kötü bildiği yanını sizin sahiplenmenizi istiyordur. Örneklersek, üstünlük taslayan birinin size ?Nasıl elit olunacağı? konusunda nutuk attığını varsayalım. Muhtemelen, sıfırdan başlayarak bir yerlere gelmiş bu kişi sevmediği günlerini yok saymaya / silmeye çalışıyor ancak imkânsız olduğu için bu ?kimlik parçasını´ size satmak istiyordur. Sonunda siz onun tarifine göre ?elit olma? telaşesiyle boğuşursanız, onun negatif duygusunu sahiplenmiş olursunuz. O da kendine göre negatif olan bir yanından kurtulmuş olur. Bu bir ?Negatif enerji transferi´ dir. Oysa gerçek elit bu şekilde uğraşmaz, herkesi olduğu gibi kabullenir, kimliği özgür bırakır?

Kişi durumun farkında ise bir yolunu bulup havayı değiştirecek, değilse ya öfke duyacak ya da sinecektir. Çünkü konu işgal altında olmaktır. Eğer dayatılan şeyi kabullenir ya da öfkelenirseniz o rahatlamış siz çökmüş olarak evinize gideceksiniz, sonra da kişinin yansıttığı ona göre ?kötü parçayı´ içinizde taşıyacaksınız demektir. Ne öfkelenip ne de kabullenmeden anlamsız ama dirayetli bakış gönderebilirseniz, yani kendiniz kalmaya devam ederseniz, yansıtma yapan yeni bir hedefe doğru yelken açacaktır?