ASIM CENGİZ GÜR


KİMDEN İSTEYELİM

KİMDEN İSTEYELİM


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), İbn-i Abbas’a (Allah ondan razı olsun) :

"Bir şey istediğin vakit Allah`tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah`tan dile!” buyurmuşlardır.

Her ihtiyacımızda, huzuruna varıp "Bana da ver!" diye el açacağımız tek kapı Mevlâmız`ın kapısıdır. O bize sayısız nimetler vermekle beraber her zaman lutfunu dilememizi tavsiye buyurmuş ve dilek kapısının her an açık olduğunu haber vermiştir. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de:

"Size bahşetmesini Allah`tan dileyiniz. Çünkü Allah kendisinden bir şey dilenmesinden hoşnut olur" buyurmuştur.

Bu durumda, Allah`a el açarken `Acaba istediklerimi verir mi?` diye tereddüt etmemeli veya `Acaba olur olmaz zamanda bir şeyler isteyerek Cenâb-ı Hakk`ı rahatsız eder miyim?` diye çekingen davranmamalıdır. Yüce Rabbimiz kendisine el açılmasından hoşnut olduğuna göre bu fırsatı ganimet bilip her zaman O`na ihtiyacımızı arz etmeli, lutfuna muhtaç olduğumuzu belirtmeli ve kesinlikle O`na karşı bir istiğnâ havasına girmemelidir.  Efendimiz (s.a.v.) bir başka hadis-i şeriflerinde de:

"Allah Teala’nın, kendisinden bir şey istemeyen kimseye gazap buyurduğunu" haber vermiştir. Bu durum kulun kendi acziyetinin ve Yüce Allah’ın kudretinin, ihsan ve ikramının idrakinde olmamasından kaynaklansa gerektir.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sahabesi ile otururken (Allah onlardan razı olsun) :

“Allah`ın elçisine biat etmeyecek misiniz?” diye sordu. Onlar da:

“Ey Allah`ın Resûlü biz sana (daha önce) biat ettik ya!” dediler. Efendimiz (s.a.v.) biraz sonra aynı soruyu tekrar sorunca, yeniden biat etmek üzere hemen ellerini uzatıverdiler. Sevgili efendimiz (s.a.v.), bu sahâbîlere Allah`a itaat etmek ve namaz kılmak gibi birkaç tavsiyeden sonra "Kimseden bir şey istememek üzere biat etmelerini" istedi. Onlar da Allah’ın Elçisi’ne bu şartla biat ettiler ve verdikleri söze öylesine bağlı kaldılar ki, görenlerin anlattığına göre, binitleri üzerindeyken kamçıları yere düşse onu kimseden istemez, yere inip kendileri alırdı.

İnsanlardan bir şey istemek bir nevi yüz suyu dökmek, onlar yanında bir tür değer ve sevgi kaybına uğramaktır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hadis-i şeriflerinden birinde bu duruma şöyle işaret buyurmuştur:

"Dünya ve dünyalıklardan yüz çevir ki, Allah seni sevsin; halkın elinde olandan yüz çevir ki, insanlar seni sevsin".

Birinden bir şey isteyeceğimiz zaman kapısına gitmemiz, kapısında adamları varsa, onları geçip huzuruna girmemiz gerekir. Bu da yetmez; dileğimizin gerçekleşmesi o zâtın keyfine, anlayışına ve insafına kalır. Halbuki, dualarımızı/taleplerimizi kabul edeceğini ve bize bizden yakın olduğunu bildiren Yüce Allah’a yönelmek daha kolaydır.

Şöyle bir kıssa anlatırlar :

“İki kör, Ümmü Cafer’in yolunun üzerine otururlar. Ümmü Cafer keremi, cömertliği ile bilinen bir kadındı. Amalardan biri ile evli ve çoluk-çocuk sahibi, digeri ise bekar. Çoluk - çocuk sahibi olan kör, şöyle dua eder:

"Ey Allah’ım! Bana çok geniş olan fazlı kereminden rızıklar ihsan et." Bekar olan ise, şöyle dua eder:

"Ey Allah’ım! Ümmü Cafer’in fazlından bana rızık ver."

Ümmü Cafer, rızkı Allah’tan isteyene her gün iki dirhem gönderir. Kendi fazl u kereminden rızık isteyene ise, iki pide, bir de içine on dinar koymuş olduğu pişmiş tavuk verir. Bunu istemeyen kör, diğerine:

"Bu iki pide ve tavuğu al, bana iki dirhemi ver" der.

Diğeri de buna razı olur. İki dirhemi verir. İki pide ve pişmiş tavuğu alır. Bu hal böylece bir ay devam eder. Bir ay geçtikten sonra Ümmü Cafer bekar köre adam gönderip:

"Bizim ihsanımız onu zenginleştirmedi mi?" diye haber ister. Kör şöyle cevap verir:

"Ona ne verdin? diye sorun. Gelip Ümmü Cafer’e sorarlar:

"Üç yüz dinar verdim" diye cevap verir. Kör:

"Hayır, Allah’a yemin ederim ki, bana o her gün iki pide ile bir tavuk gönderirdi. Ben onları arkadaşıma iki dirheme satardım" der. Ümmü Cafer:

"Adam doğru söylüyor. Çünkü öteki Allah’tan istedi. Allah da onu ummadığı yerden zengin etti. Bu ise rızkı bizim fazlımızdan istedi. Allahü Teala insanların fakir ve zengin olmasının Allah’tan olduğunu bilmeleri için bunu rızıktan mahrum etti. Allahü Teala’nın takdir buyurduğu her şey mutlaka olur."

Aslında her gün enaz kırk kere, her rekatte fatiha’yı okurken:

"Yalnız sana kulluk ederiz ve yalnız senden yardım dileriz" diyoruz. Yüce Allah (c.c.), her iş ve amelimizi idrak ile yapmaya, kendisinden başkasından medet ummamaya bizleri muvaffak eylesin.