H. Ali YILDIRIM


KIRIK CAMLAR TEORİSİ

YENİ DÜNYA - H. Ali YILDIRIM


Tam tercümesi “Kırık Pencereler Teorisi” olan bu kavram 1980’lerin başında sosyologlar James Wilson ve George Kelling tarafından “Broken Windows Theory” adıyla ortaya atılmış. Suç bilimi (Kriminoloji) ile ilgili olarak kullanılan bu teori, suçun nasıl yaygınlaştığını açıklıyor. İşlenen bir suçun ortaya çıkardığı zarar hemen telafi edilmez ise benzer suçların devam edeceği fikrini savunuyor. Örnek olarak bir binanın kırılan pencere camı hemen onarılmaz ise bu durum yavaş yavaş o çevrede normalleşiyor ve binanın diğer camları da kırılıyor çünkü onarılmayan cam ‘zararın kabulü’ anlamı taşıyor bu da binayı günah keçisi haline getiriyor. Peki, camı niye kırıyorlar? Sokak hayvanlarına niye eziyet ediyorlarsa o yüzden kırıyorlar, onun daha hafif hali…

Aynı şekilde, binanızın duvarına sprey boya ile duvar yazısı yazılmış ise ve siz onu kısa zamanda silmezseniz bu durum diğerleri için rıza anlamına geliyor ve sonraki duvar yazılarına davetiye çıkarmış oluyorsunuz. Önceki yazı silinmediği sürece diğerleri de o duvarı bir yazboz tahtası olarak görmeye başlıyor. Bunu anlamak için sabah evinizin ya da apartmanınızın önüne bir çöp poşeti bırakın ve görevliye almamasını tembih edin, çok geçmeden, belki de akşama kadar başkalarının da oraya çöp poşeti bıraktığını gözlemlemiş olacaksınız. Diğer yandan otobüsün yırtık döşemesini birden fazla kez görenler bu durumu normalleştirecek ve meyilli ise bir yırtık ta kendisi yapmaya çalışacaktır. Örnekler çoğaltılabilir. …

Kırık camlar teorisi biraz süslü gibi duruyor ve bizde durumu daha iyi anlatan bir karşılığı var zaten, atalarımız basitçe özetlemişler: “Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur”. Ancak konunun kişi için de aynı olduğuna dikkat çekmek istiyorum. İçimizdeki kırık camları kısa sürede onaramaz isek bu çabucak normalleşecek ve yakında başka camlarımız da kırılacak demektir. Bu duruma maruz kalan kişi yaygın ismiyle “günah keçisi” olacak ve üzerine kusur eklenmeye devam edilecektir. Bunu istemiyorsak, ruh dünyamızı her gün onarmak zorundayız ki yeni camlarımız kırılmasın ve üstümüze yeni çöpler atılmasın, yani günah keçisi olmayalım…

Fıkra bunu anlatıyor:

Kâbe Nerede?

Köyün birinde çok hareketli iki kardeş varmış ve bir gün komşunun bahçesinden elma çalmaktan dolayı babalarına şikâyet edilmişler ve babadan azar işitmişler. Daha sonra mahallede ne çalınsa şikâyet aynı adama gelmiş ve baba her seferinde çocukları azarlamış ama çocuklar suçluluk duygusuyla kendilerini savunamamışlar. İş uzayınca baba çocukları köyün imamına ahlak dersine göndermiş ve imam ilk derste büyük kardeşe dönüp “Söyle bakalım Kâbe nerede” diye sormuş. Çocuk afallayıp cevap veremeyince imam “Söylesene evladım Kâbe nerede” diye ısrar etmiş, çocuk ta ürküp kardeşinin kolundan tuttuğu gibi dışarı fırlamışlar. Koşarken küçük kardeş: “Abi n’oldu, niye kaçıyoruz?” diye sorunca, büyük demiş ki: “Sus len koşmaya devam et, Kâbe’yi çalmışlar onu da bize yıkacaklar”…