ASIM CENGİZ GÜR


KURBAN KESİN EY MÜSLÜMANLAR!-6

KURBAN KESİN EY MÜSLÜMANLAR!-6


Bugünkü notlarımızla birlikte kurban’a ilişkin meseleleri bitirecek ve yarından itibaren arefe ve bayram’a ilişkin notlarımızı aktaracağız. Yüce Allah (c.c.), kendisine yaklaştıracak amel ve ibadetleri hepimize nasib ve müyesser eylesin.

“Kur’an’da Kan Akıt­mak Yok­tur” di­yor­lar. Bu Doğ­ru mu?

“Kur’an’da kan akıt­mak yok­tur.” di­ye bir id­di­adan söz edi­li­yor. Bu­nun­la in­san ka­nı kas­de­dil­miş­se bu doğ­ru­dur. Hak­sız ye­re bir ca­na kıy­mak, Kur’an’a gö­re bü­tün in­san­la­rı öl­dür­mek ka­dar bü­yük bir ci­na­yet sa­yıl­mış­tır. “Kur’an’da kan akıt­mak yok­tur.” ifa­de­siy­le kur­ban ka­nı kas­de­dil­miş­se bu doğ­ru de­ğil­dir. Çün­kü Al­lah Kur’an’da her mil­let için kur­ba­nı em­ret­ti­ği­ni Kev­ser su­re­sin­de de çok açık bir şe­kil­de kur­ban ke­sil­me­si­ni is­te­di­ği­ni bi­li­yo­ruz. Kur­ban ke­si­lin­ce kan akar. Far­z e­de­lim ki Kur’an’da kur­ban kes­mek­le il­gi­li açık ve net bir de­lil bu­la­ma­dı­nız. Kur’an’ı bi­ze ge­ti­ren ve Onu her­kes­ten en iyi an­la­yan Pey­gam­ber Efen­di­mi­zin Kur­ban Bay­ra­mın­da kur­ban kes­me uy­gu­la­ma­la­rı­nı na­sıl gör­mez­lik­ten ge­le­cek­si­niz?

Hz. Pey­gam­ber (s.a.v), he­men he­men her yıl kur­ban ke­si­yor. Ba­zen iki koç ke­si­yor. Bi­ri­ni ken­di­si ve ai­le­si adı­na, bi­ri­ni de üm­me­tin­den kur­ban ke­se­me­yen­ler adı­na ni­yet­le­ne­rek ke­si­yor­du. Ve­da hac­cın­da ise yüz de­ve kur­ban et­ti­ği­ni, bun­lar­dan alt­mış üç ta­ne­si­ni biz­zat ken­di­si alt­mış üç yıl­lık öm­rü­ne be­del kur­ban kes­ti­ği­ni, di­ğer­le­ri­nin ke­si­mi­ni ise baş­ka­la­rı­na ha­va­le et­ti­ği­ni ta­rih kay­de­di­yor.

“Kur­ban Kes­mek Sün­net­tir, Ke­sil­me­se de Olur” di­yor­lar. Doğ­ru mu?

Kur­ban kes­mek hanifi mezhebine göre vacibdir. Baş­ta Şa­fii ol­mak üze­re ba­zı imam­la­ra gö­re sün­net­tir, ama on­la­rın bu sün­net hük­mü, İmam-ı Azam’ın “va­cib” hük­mü­ne denk bir sün­net­tir. Terk edil­me­si müm­kün ol­ma­yan sün­net­ler­den­dir. Şe­air gi­bi bir sün­net­tir. İmam Mu­ham­med bu­na: “Ter­ki­ne ruh­sat ol­ma­yan sün­net” de­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la zen­gin olup da kur­ban kes­me­yen hem Al­lah’ın em­ri­ni, hem de Hz. Pey­gam­be­rin emir ve uy­gu­la­ma­la­rı­nı gör­mez­lik­ten gel­miş olur ki bu da bir çe­şit gü­nah­tır. Eğer kur­ban kes­me­yen gü­na­ha gir­me­miş ol­say­dı, Ha­dis-i şe­rif­de: “Ha­li vak­ti ye­rin­de olup da kur­ban kes­me­yen­ler bi­zim na­maz­gâ­hı­mı­za yak­laş­ma­sın.” de­nil­mez­di.

Kur’an’da anlatılan Habil ve Kabil olayından dolayı, kurban kesmek için takva sahibi olmak şart mıdır?

Kurban ibadetini yerine getirmenin şartlarından biri takvâ değildir; takvâ genel olarak müminlerin elde etmeleri ve geliştirmeleri gereken bir vasıftır. "Kurban ibadeti vaciptir, sünnettir; kesmezsem Allah`a itaatsizlik etmiş, Hz. Peygamber`in sünnetini terk etmiş olurum" düşüncesi bir takvâdır ve bu düşünce de hemen her kurban kesende vardır.

Hz. Âdem`in iki oğlunun kurbanları konusu Kur`an`da açıklanmıştır (Maide. 5/27-31). Buna göre oğullardan birinin kurban ibadetinin kabul edilmemiş olmasını, diğer (kurbanı kabul edilen) oğul "takvâ" ile açıklamakta, "ibadetin ancak takvâ sahibi olanlardan kabul edileceğini" ifade etmektedir. Burada takvânın ne mânaya geldiği de âyetin devamından anlaşılmaktadır: Kurban`ı kabul edilmeyen oğul, kıskançlık yüzünden kardeşini öldürmek istemektedir. Bir kulun Allah`a bağlılığı, O`na karşı sevgi ve saygısı, itaatsizliğin sebep olacağı kötü sonuçlardan korkması (takvâ) onun kıskançlık duygusunu veya başkaca nefsani arzularını yenmesine yetmiyorsa takvâsı eksik demektir; takvâsı eksik olanların itaatı (kulluğu) da eksik olur, ibadetlerini Allah için değil, başka saik ve sebeplerle yapmış olabilirler ve ibadetin kabul edilmemesi işte bu "niyet ve saik" kusuruna bağlıdır. Ayrıca bir kimse diğerinde takvâ olup olmadığını bilemez, kendisinde takvâ duygusu ve buna bağlı davranışların bulunup bulunmadığını ise bilir. Allah emrettiği, Hz. Peygamber de yaptığı için ödev bilerek kurban kesen kimsede -bu mânada- takvâ vardır.

“Ölü­ler İçin Kur­ban Ke­sil­mez!” di­yen­ler Var. Doğ­ru mu?

Ölü­le­re Al­lah rah­met et­sin, de­ni­lir­miş de se­va­bı on­la­ra ba­ğış­lan­mak üze­re kur­ban ke­sil­mez­miş, id­di­ası da man­tık­lı ve tu­tar­lı bir ifa­de ol­ma­dı­ğı gi­bi, ay­nı za­man­da mu­te­ber kay­nak­la­ra da ay­kı­rı bir açık­la­ma­dır. Ön­ce man­tık­lı ol­ma­dı­ğı­nı arz ede­yim: Ölü­ler için “Al­lah rah­met et­sin” de­mek, bir du­adır. Bu­nun an­la­mı şu­dur: Bu dua se­be­biy­le ölen şah­sa Al­lah’ın rah­me­ti ka­vuş­sun, o bun­dan men­fa­at­len­sin, ra­hat et­sin. Bu du­anın so­nu­cu­nu rah­met ve ra­hat ola­rak ölü­ye ka­vuş­tu­ran Al­lah’tır. Bu se­va­bı, do­la­yı­sıy­la bu rah­me­ti ve ra­ha­tı ölü­ye ka­vuş­tu­ran Al­lah, se­va­bı ölü­le­re ba­ğış­lan­ma­sı umu­duy­la ken­di rı­za­sı için ke­si­len ve fa­kir fu­ka­ra­ya da­ğı­tı­lan kur­ba­nın se­va­bı­nı, do­la­yı­sıy­la on­la­rın du­ala­rı­nın so­nu­cu­nu bir rah­met ve ra­hat ola­rak, bir hu­zur ve mut­lu­luk ola­rak ne­den ka­vuş­tur­ma­sın? Bu Al­lah’ın kud­re­ti­ne ağır ge­lir mi? Kal­dı ki kay­nak­la­rı­mız da di­ri­le­rin yap­mış ol­duk­la­rı ha­yır ve ha­se­nat­tan ölü­le­rin ha­yır gö­re­ce­ği­ni, hat­ta ehl-i sün­ne­te gö­re se­vap­la­rı­nın da on­la­ra ka­vu­şa­ca­ğı­nı ifa­de et­mek­te­dir­ler.

Za­ten kur­ban kes­mek de bir çe­şit du­adır. İba­det­le­rin hep­si fi­ili du­adır. Söz­le ve fi­il­le dua ya­pan­la­ra se­vap ve­ril­di­ği gi­bi bu du­ala­rı ya­pan­lar, baş­ka­la­rı­nı da ni­yet ede­rek dua et­se­ler, dua et­tik­le­ri kim­se­le­re de se­vap­la­rın­dan pay ay­rıl­ma­sı Al­lah’ın lut­fun­dan ve rah­me­tin­den­dir. Hem de o du­ala­rı, ha­yır ve ha­se­na­tı ya­pan­la­rın se­va­bın­dan bir şey ek­sil­me­den.

Me­se­la İbn-i Ömer (r.a), Hz. Pey­gam­ber’in (s.a.v.) ve­fa­tın­dan son­ra her han­gi bir va­siy­yet de ol­mak­sı­zın de­fa­lar­ca um­re ya­pıp se­va­bı­nı Hz. Pey­gam­be­re ba­ğış­la­mış­tır. Ve yi­ne se­va­bı­nı Hz. Pey­gam­be­re ba­ğış­la­mak üze­re İb­nü’l-Mu­vaf­fak yet­miş hacc yap­mış, İb­nü’l-Ser­rac on­bin­den çok ha­tim oku­muş­tur. Ce­nab-ı Hak, Pey­gam­be­ri­ne rah­met et­ti­ği­ni bi­ze ha­ber ve­ri­yor, bi­zim de ona rah­met ve şe­fa­at da­ire­si­nin ge­niş­le­me­si, o da­ire­nin bi­zi de içi­ne al­ma­sı için dua et­me­mi­zi, Ona Al­la­hum­me sal­li ala Mu­ham­med di­ye­rek sa­lat ve se­lam oku­ma­mı­zı is­ti­yor. Ahi­re­te gi­den­ler için se­vap ulaş­ma­ya­cak ol­say­dı Al­lah bun­la­rı is­ter miy­di? Sev­gi­li Pey­gam­be­ri­miz, sık sık Cen­ne­tü’l-Ba­kî’ kab­ris­ta­nı­na gi­dip ve­fat eden­ler için du­alar oku­yordu. Onlara faydası olmayacak olsaydı, bunu yapar mıydı?

Bu sebeple ölü adına veya sevabı ölüye bağışlanmak üzere kurban kesilebilir. Bir kimse, sevabını ölmüş bulunan anne veya babasına yahut diğer yakınlarına bağışlamak üzere, çeşitli hayır kurumlarına, fakir ve muhtaç kişilere bağışta bulunabileceği gibi, kurban da kesebilir. Sevabı Peygamberimiz (s.a.v.)`ın mübarek ruhuna veya başka mübarek zatların ruhuna bağışlanmak üzere kurban kesmek caizdir.