Yüce Allah´a sonsuz hamd ve senalar; Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´e ve O´nun al ve ashabına salat ve selam olsun.
Kıymetli Müslümanlar!
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuşlar:
“Bir kul bir hasene/bir iyi iş yapmaya niyetlenirse, onu yapamasa bile; Allah o kula tam bir iyilik yapmış sevabı yazılır”.
Çünkü “Mü´minin niyeti amelinden daha hayırlıdır”. Mü´min çok şeyler yapmak ister ama gücü, kuvveti ve imkanı o hayal ettiği, arzu ettiği iyi şeylerin hepsini yapmaya yetmez.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in bu müjdeleri bizim için ne büyük nimettir. Yüce Rabbimiz sadece düşünmek, sadece niyet etmekle ve bedeni-mali herhangi bir şey sarf etmemekle birlikte kuluna bu ikramlarda bulunuyor. O´na ne kadar hamd etsek, şükretsek azdır.
Aziz Kardeşlerim!
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu hadis-i şeriflerinde devamla şöyle buyuruyor:
"Eğer kul o niyet ettiği iyiliği yapmaya kalkışır, himmetini sarf eder, davranır ve yapabilir/fiiliyâta da geçirebilirse, Allah bu onun yaptığı iyiliği kendi indinde on iyilik sevabı olarak yazar; yedi yüz misline kadar fazla yazar; yedi yüzden de fazla, çok çok miktarlarda o sevabı yazabilir”.
Bir iyilik için kat kat sevab verilmesinin sevabı, her yapılan iyiliğin tesirinin farklı olmasındandır. Bir iyilik ne kadar çok kişiyi ilgilendiriyor, ne kadar fayda sağlıyor ise sevabı da o ölçüde büyük olmaktadır. Bu durumu ibadetlerde de görmekteyiz. Tek başına kılınan namaz ile, cemaat ile kılınan namazın sevabları farklı olduğu gibi; herhangi bir camide cemaatle kılınan namaz ile Mescid-i Nebevi´de, Mescid-i Haram´da kılınan namazların sevabları da farklıdır. Hatta bilinçsiz yapılan ibadet ile, bilinçle ve takva üzere yapılan ibadetlerin de sevapları farklıdır.
Yüce Rabbimize ne kadar hamd etsek, şükretsek azdır. Yüce Mevlamız bize türlü bahanelerle, vesilelerle ikramlarda bulunmaktadır. Bu hadis-i şerifin devamında yine Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyuruyor:
"Bir kul bir kötülüğü yapmaya niyet etmiş ama sonra Allah´tan (ve günaha düşmekten) korkarak kendisine hakim olup o kötülüğü yapmaz ise, Allah Teala bunun karşılığında ona tam bir iyilik yapmış gibi sevap verir". Evet, Yüce Rabbimiz, akıl ve irade nimeti vermiş olduğu kulunun bu nimetleri kullanarak, kendi çizdiği sınırları aşmak konusundaki düşüncesi/niyeti için onu cezalandırmıyor ve o düşüncesinden vazgeçmesi sebebiyle de bu hareketini bir iyilik olarak görerek onu mükafatlandırıyor. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v) devam ediyorlar:
"Düşündüğü o kötülüğü/günah işi yaparsa, o zaman Allah, ona bir günah yazar”. Bir iyiliği düşündüğü ya da bir kötülükten vazgeçtiği için bir sevab; düşündüğü iyiliği yaptığı zaman bire on, bire yediyüz veya daha fazla miktarda veren Yüce rabbimiz bir kötülük yaptığı zaman, kuluna sadece bir kötülük olarak yazdırıyor. Onun için “Ey Rahmeti Bol Padişah” denilmiştir Yüce Rabbimize. O rahmetinin genişliğini bize böyle haber veriyor. Ve kullarına :
“Eğer sen bir imtihan sahası olan bu dünya hayatını bitirip, hesaba çekilip de sonunda cehenneme gitmeyi hak ediyor isen, sen buna müstehaksın. Bak sana her kötülüğüne bir günah, her iyiliğin için sonsuza uzanan sevaplar yazdırmış olmama rağmen; demek ki hayatı boş vererek yaşamış ve bunu hak etmişsin” demiş oluyor.
Kıymetli Kardeşlerim!
O halde zihnimize yerleşene kadar gözümüzün gördüğü hemen her yere “Bugün Allah İçin Ne Yaptın?” yazısını asalım. Böylece her yeni güne başlarken, “Bugün Allah rızası için ne iyilikler yapacağım?” diye düşünelim ve bunlardan sevablar alalım; imkanlarımız elverdiğince bunları gerçekleştirelim ve onlar, yüzler, hesaba gelmez katlarca da sevablarımızı çoğaltalım. Her gün yatmadan önce “Bugün Allah rızası için ne yaptım?” diye bir muhasebe yapalım ve yarınımız için kendimizi hazırlayalım.
Böylece ömrümüzün muhasebesini, kârlı bir ömürlü zararda bir ömür mü sürdüğümüzün muhasebesini yapmayı alışkanlık hale getirelim. Böylece zararda olduğumuzu ya da zarara/iflasa doğru gittiğimizi erkenden fark ederek, tedbirli tüccarlar gibi iflastan kurtulma yollarını arayalım ve gayret edelim. Atalarımızın "Hesapsız kasap, ne bıçak bırakır, ne masat" dediği gibi, hesabımızı kitabımızı doğru yapalım ve ahirette iflas etmiş bir insan olarak Yüce Rabbimizin huzuruna varmayalım.
Aziz Kitabımızda “Gerçek şu ki inananlara ve Rablerine güvenip dayananlara şeytanın tesir gücü yoktur. O (şeyta)nın tesir gücü, ancak (Allah yerine) onu dost edinenlere ve onunla Allah´a ortak koşanlaradır” buyurulmaktadır. Kötü düşünce ve düşüncelerin hayata geçirilme arzularımızı, nefisimizi ve şeytana dizginleyerek sağlayabiliriz. Ölüm bize gelene kadar Yüce Rabbimize iman, itaat ve ibadetle bir ömür sürmeye gayret etmeliyiz. Ömrümüzü hem kendimize, hem ailemize, hem milletimize, hem de ümmet-i Muhammed´e en faydalı, en hayırlı tarzda ve bir anını bile boşa geçirmeden, verimli, hayırlı bir şekilde geçirmeye gayret etmeliyiz.
Dikkat edin ki; Sözün en güzeli, Nizamın en kapsamlısı, Aziz, Mülk sahibi ve Her şeyi bilen Allah´ın kelamıdır. Kerim Kitabımızda şöyle buyuruluyor:
“Kim (Allah´a) bir iyilik (ve tevhid)le gelirse, kendisine onun on misli (sevap) vardır. Kim de bir kötülükle gelirse o, sadece onun dengiyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar”.