Kıymetli Okuyucularımız!
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), şaban ayının son günlerine doğru, şöyle buyurmuşlar:
"Size Ramazan geldi. Bir bereket ayı. Bu ayın içinde Allah sizi rahmetiyle kaplar, rahmetine daldırır. Rahmeti üzerinize indirir. Hataları, günahları, daha önce işlemiş olduğunuz cürümleri kaldırır, siler. Ve duayı bu ayda (fazlasıyla) kabul eder. Allah, bu aydaki hayra yönelik davranışlarınıza (oruç tutmanıza, namaz kılmanıza, Kur´an okumanıza, hayır ve hasenatlarınıza, teheccüd ve teravih namazları kılmanıza) nazar eyler. Ve ´Bakın benim kullarım ne güzel ibadet ediyorlar!´ diye meleklerine sizlerle iftihar eder. Allah için hayır (davranışlarda bulunun, hayırlar yapın) ki Allah da sizin hayrınızı görsün. Asi, isyankar olan kimse, bu ayda Allah´ın rahmetinden mahrum kalan kimsedir. Allah´ın rahmetine erememiş olan kimse, gerçekten bedbaht, eşkıyadan kötü, berbat bir insan demektir."
Kıymetli kardeşlerim! Ramazan ayı gerçekten de bereket ayıdır. Maddi olarak baktığımız zaman sofralarımız her zamankinden daha bereketlidir. Manevi açıdan da feyizler olur. İman ile şereflenen biz mü´minlerin, Müslümanların bu maddi ve manevi bereketten istifade etmek için gayretli, çaba içinde gerekir.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ramazan ayında cennetin kapılarının açıldığını ve cennetlerin süslendiğini; cehennem kapılarının kapandığını ve şeytanların azılılarının zincirlere vurulduğunu, kulları azdırmalarının önüne setler çekildiğini bildiriyor.
Yine Efendimiz (s.a.v.), Yüce Rabbimizin bu ayda çok günahları, evvelce işlenmiş hataları afv ve mağfiret edeceğini, bağışlayacağını; iftar vaktinde Yüce Rabbimizin birçok insanı affettiği, mağfiret eylediği, lütfuna erdirdiği kullar safına geçirdiğini haber veriyor.
Bugünlerde her zamankinden daha çok duaya muhtacız. "Allah bu ayda duaları (çokça) kabul eder" buyuruluyor. Bu çok önemli. Çünkü hem kendimizin, hem ailemizin, hem çevremizin, hem ülkemizin, hem İslam aleminin ve hem insanlığın dualarımıza çok ihtiyacı var. Dua edilecek birçok konu var. Bu sebeple, bereketin gönderilmesi, ekonomik ve siyasi bunalımların hayırla neticelenmesi, ülkemiz başta olmak üzere islam beldeleri üzerinde planlar yapan, tuzaklar kuran düşmanlarımızın fırsat bulamamaları, kötülük yapamamaları için bu mübarek iklimde gece-gündüz duadan uzak durmamamız lazımdır, bu fırsatı değerlendirmemiz lazımdır. Yazımızın başındaki hadis-i şerifte tavsiye edildiği gibi, kendimizden hayır namına ortaya bir şeyler koymalıyız. Neler yapabilirim diye düşünmeli ve Yüce Allah´ın rızasına erdirecek hayırları, hasenatları, ibadetleri, amelleri ve işleri yapmaya gayret etmeliyiz. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) hadis-i şerifin sonunda ikaz ile:
"Ramazandan istifade edemeyenler, Allah´ın rahmetine eremeyenler; işte asıl bedbahtlar, şakîler, haydutlar, eşkıya, bahtsız, mutsuz insanlar bunlardır? buyurmaktadır.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) duası red olunmayacak kişileri sayarken: ?İftar edinceye (orucunu açıncaya) kadar oruçlunun duası reddolunmaz" buyurmaktadır. Bu fırsatı da değerlendirmeli ve kendimiz ve yakınlarımız ile ülkemiz başta olmak üzere oruç süresince ve iftarımızı yaparken dualarımızda yer vermeye gayret etmeliyiz.
Hemen her sene bazı oruç tutmayan kardeşlerimizi de görüyoruz. Kardeşlerimiz diyorum çünkü mü´min ve Müslüman olduklarından şüphe yok. Kendileri böyle olduklarını söylüyorlar, camide, cumada, bayramda, teravih´de beraber oluyoruz. Ama Ramazan ayı geldiği zaman üzerlerine farz olan oruç tutmak konusunda gevşek davranabiliyorlar. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadis-i şeriflerinde :
"Kim Ramazandan bir günü (hastalık ve seferilik gibi dinen geçerli) bir mazereti olmadan oruç tutmadan geçirirse; savm-ı dehr (denilen yılın her gününü, bütün senesini ömrü boyunca oruçlu geçirse) tutsa, bu ona karşı gelmez" buyurmaktadır. Yâni üzerine farz olan zamanda, Ramazanda kaçırdığı bir günü, ondan sonra artık telâfi etmek imkânı olmuyor. Neden? Kaza ederek, sonraki günde tutarak bu farz borcundan kurtulacak olsa bile, bu mevsimin feyz ve bereketinden, manevi ikliminden faydalanamamış oluyor.
Tutulamayan oruç borçlarımızın yükünden kaza ederek kurtulabiliriz belki ama, her şeyin vaktinde, yerinde yapılması lazımdır. Yüce Allah nasıl emretmiş ise, Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) nasıl uygulamış ise öylece yapmak lazımdır. Rabbimiz! Senin emrin bana ulaştı, ben de senin kulun olarak emrine uygun bir davranış içinde olacağım, üzerime görev kıldığın ibadetleri, yine senin razı olacağın şekilde yapacağım demek lazımdır. Hatalarımız, kusurlarımız, eksikliklerimiz için de pişmanlık duymalı, Allah´tan afv ve mağfiret dilemeli, bunun hüznünü kalbimizde duymalı ve en kısa zamanda bu eksiklikleri tamamlamak için gayret içinde olmalıyız.
Yüce Allah, güzel kulluk yapmayı hepimize nasib ve müyesser eylesin. Yarın akşam namazı ile başlayacak olan Ramazan-ı Şerifi´de, feyz ve bereketlerinin farkında olarak, maddi-manevi istifadelerle geçirebilmeyi nasib eylesin. Hastalarımıza ve hastalıklarımıza şifalar, dertlerimize ve dertlilerimize devalar ihsan eylesin. Ülkemizi ve islam beldelerini savunan kardeşlerimizi, güvenlik kuvvetlerimizi görünür ve görünmez orduları ile desteklesin. Zulüm altında bulunan ve kendisine ibadet yapılmasının önüne engeller çıkartılan kardeşlerimize de yardım elini uzatsın ve bu yardımlarına bizleri de vesile kılsın.