ASIM CENGİZ GÜR


ORUCUN SIHHATİ


Kıymetli okuyucularımız!
Niyet, her iş karşılığında kazancımızın kıymetini belirler. İbadetlerde ise niyet, o ibadetin kabulünün ön şartıdır. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ?Ameller niyetlere göredir? buyurmuşlardır. Niyetsiz yapılan amel ibadet değeri kazanmaz. Niyetin asıl gerçekleştiği yer ise kalbtir, yani bilinçtir. Niyetin dil ile söylenmesi, kalben yapılan niyetin dışa vurulmasıdır ve mendup görülmüştür. Mendup, bilindiği gibi, sevilen, yapılması uygun olan, işlenmesi teşvik edilen iş demektir. Dinen yapılması iyi sayılmakla birlikte yapılmamasında sakınca olmayan ve Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´)´ın bazan yapıp, bazan terkettiği işlerdir. Bu sebeple dil ile niyet ifade edilmese de sadece kalp ile yapılan niyetle tutulan oruç, oruçtur.
Oruca ne zaman niyet edilir? Akşam namazının vaktinin girmesiyle öğle namazına bir saat kalaya kadar niyet edilebilinir. Başta ramazan boyunca oruç tutmaya niyet etmek, oruç tutmak için sahura kalkmak, sahura kalkılamasa bile akşamdan veya sabah kalkınca oruç tutma kararlılığında olmak, hep niyetlenmek sayılır. Ancak şunu hatırlatmak gerekir ki, ramazan orucunun kazası veya kefareti için oruç tutulacak ise o zaman akşam namazının vakti ile imsak vakti arasında niyet edilmelidir.
Oruc hangi süre ile tutulur? Oruc ramazan ayının denk geldiği mevsim ve günlere göre değişir. Değişmeyen şey sınırlardır. Oruc süresinin sınırları ?fecr-i sadık? denilen tan yerinin ağarmasından güneşin batmasına (akşam ezanı vaktine) kadar devam eder. Oruca başlama anına imsak, orucu açma anına ise iftar denilir. Yaygın kullanılan dil yanlışlıklarından birisi de ?iftar açmak? tır, doğrusu ?oruç açmak? veya ?iftar etmek?tir.
Sahura kalkılması sünnettir ve büyük ecirleri vardır. Bu yüzden ihmal etmemeli, hiç olmaz ise biraz yattıktan sonra kalkılarak biraz su içilip veya biraz yiyecek yenilip yatılmasında çok fayda vardır. Ancak yine de sahura kalkmamak üzere ve oruç tutmaya niyetlenerek yatan kişiler, imsak saatinden önce kalkarlar ise yine de yiyebilir, içebilir, oruç süresince yasaklanmış işleri yapabilirler.
Ramazan ayında tutulamayan oruçların ve başlanıp da bozulan oruçların kaza edilmesi gerekenlerin bu oruçlarını ara vermeksizin tutmaları şart değildir. Ara ara da tutarak borçlarını ödeyebilirler. Ancak yine de bu kaza oruçların bir an evvel tutulması yerinde bir davranış olur. Eğer emr-i hak vaki olup da bu dünyadan ayrılma durumu hasıl olur ise, Yüce Allah, borcu ödeme azmi ve gayreti içinde olup olmadığımıza bakacak ve bizi öyle değerlendirecektir.
Şoförlük, kaptanlık, hosteslik, tren vesair vasıtalarda görevli olmak gibi sebeplerle mesleği gereği sürekli yolculuk yapan kimseler nasıl oruç tutacaklardır? Oruçla ilgili ayeti kerimede yolculara (seferilere) oruç tutmayabilme ruhsatı verilmiştir. Dolayısı ile devamlı olarak bu durumda olanlar için ruhsat devam edecektir. Bu kimseler, eğer yolculuk kendilerine meşakkat vermiyor ise oruçlarını tutabilirler. Bazen tutar bazen tutmayabilirler. Yıllık izinlerinde eksik kalan oruçlarını kaza edebilirler. Hiçbir hal ve şartta bu durumdan kurtulamayacaklar ve bu görevleri esnasında da oruç tutamayacaklar ise (ki çok zor bir ihtimaldir) bu durumda tutamadıkları her gün için bir fidye vermeleri gerekir. Ancak ruhsat verilmiş olanların, mümkün mertebe oruç tutmaya çalışmaları kendilerine daha hayırlıdır.
Orucu bozan şeyler : (unutma olmaksızın) imsak-iftar arasında yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmaktır. Bunlardan bir kısmı gününe gün kazayı gerektirirken, bazıları da hem kazayı hem kefareti gerektirir.
Yolculuk, hastalık, ileri derecede yaşlılık gibi dince kabul edilen bir mazerete dayanarak oruç bozulur ise gününe gün kaza etmek gerekir. Ayrıca hiç niyetlenmeden tutulmayan günler de ramazan sonrasında gününe gün kaza edilir. Ancak mü´minlerin ilk hedefi ramazan ayı içerisinde her gününü oruçlu geçirmek olmalı ve buna gayret etmelidir. Çünkü daha sonra kaza edilen oruç, ramazan ayı içerisinde tutulan oruç kadar kıymetli olmaz.
Oruç kefareti, ramazan ayı orucu için geçerlidir ve ramazan orucunun herhangi geçerli bir mazeret olmaksızın bozulması sebebiyle uygulanan cezadır. Ramazan dışında herhangi hicri iki ayda veya otuzgünde ara vermeksizin peş-peşe oruç tutmayı ifade eder. Kadınların hayız/adet günlerinde oruç tutmazlar. Bu sebeple oruç adet haline denk gelirler ise bu günlerde kefaret oruçlarına ara verirler ve bu durumdan çıktıktan sonra 60 güne tamamlarlar. Eğer kefaret borcu olan kişi, hastalık, düşkünlük, devamlı seferilik gibi mazeretlere sahip ise bu durumda kefaret olarak 60 fakiri bir gün veya bir fakiri 60 gün doyurması gerekir.
Oruç bozmayan şeylere gelince: unutarak yemek, içmek orucu bozmaz. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.): ?Bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer, içerse orucunu tamamlasın, bozmasın. Çünkü onu, Allah yedirmiştir, içirmiştir? buyurmuşlardır. Ancak, oruçlu olduğunu unutarak yiyen-içen bir kimse, oruçlu olduğunu hatırlarsa veya birisi ona hatırlatırsa yeme-içmeyi kesmesi lazımdır. Devam eder ise orucu bozulur. Ramazanda oruçlu olduğunu bildiğimiz ama bir şeyi yer-içerken gördüğümüz kişiye nasıl davranmalıyız. Bu kişiye bakılır, eğer orucu devam ettirmekte zorlandığı anlaşılır ise bir miktar yeme-içmesini bekleyip, sonra hatırlatmakla ona, Allah´ın bahşettiği kolaylıktan istifade etmesini ve orucu tamamlamasına kuvvet bulmasını sağlayabiliriz.
Bir kimse, kendiliğinden kusarsa orucu bozulmaz ama kendi isteği ve zorlaması ile kusarsa ve miktarı ağız dolusu olur ise orucu bozulur.
Kan aldırmak orucu bozmaz. Bunun delili Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in oruçlu iken kan aldırması ve ?üç şey vardır ki orucu bozmaz: Kan aldırmak, kusmak, ihtilam olmak? sözleridir.
Basın yayın organlarında müftülüğe gelen yüzlerse soruyu görmekte, okumaktayız. Buda sorulur mu diye hayret ettiklerimizde oluyor. Ancak bu, bir yönüyle sevindirici bir husus olarak da görülebilir. Demek ki mü´minler, ibadetlerine özen gösteriyorlar ve onun zedelenmesini istemiyorlar diye düşünebiliriz.
Aslında orucu bozmayan ama onu zedeleyen bir çok husus, çoğumuzun dikkatinden kaçmaktadır. Oruç ibadeti ile Yüce Rabbimiz diğer zamanlarda helal olan, yasaklanmamış olan şeyleri imsak ve iftar arasındaki sürede yasaklamaktadır ve bizler bu durumdan kendimizi korumaktayız. Ancak dikkatimizden kaçan bir husus, diğer zamanlarda da yasaklanmış olan gıybet, haksızlık, adaletsizlik, hak gasbı gibi bir çok fiilin, oruçlu iken de işlenmeye devam ediliyor olmasıdır. Halbuki, oruçlu iken bu hususlara diğer zamanlardan daha çok dikkat etmek gerekmektedir.
Yüce Allah (c.c.), Ramazan-ı şerif ile ihya olmayı ve bağışlanmış olarak Bayram´a erişmeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.
Bir güzel söz:
?Cahiller için son çare Allah´dır. Arifler içinse, tek çare Allah´dır.?