VELİ ALTINKAYA


OSMAN BAYDEMİR: KAYSERİ’DEN İLHAM ALALIM

GÜNDEM - Veli ALTINKAYA - Tekrar Yazıları


Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nin geleneksel ödül törenine katılmak üzere TGF Genel Başkan Yardımcısı sıfatı ile cuma günü Diyarbakır’a gittim.

Şehri ilk defa görüyordum. Askeri bir havaalanına indik. Havaalanından Cemiyet Genel Sekreteri Aytaç kardeşim aldı beni. Aytaç TRT Diyarbakır bürosunda çalışıyormuş. Cemiyet binasına gidinceye kadar şehirle ilgili sorular sordum Aytaç’a... Bizim TV ekranlarında gördüğümüzün aksine şehir genelde sakinmiş. Sadece belli günlerde havaalanının hemen çıkışındaki Bağlar Mahallesi’nde yaşanıyormuş olaylar. Ama bu ülkeye sanki Diyarbakır’ın her yanında olaylar varmış gibi yansıyormuş...

GGC, Büyükşehir Belediyesi’nin bir park içinde tahsis ettiği tek katlı binada faaliyet gösteriyor. Cemiyete vardığımızda arkadaşlarımızın hummalı bir şekilde masa-sandalye taşımakla meşgul olduklarını gördüm. GGC Başkanı  Mehmet Veysi İpek biraz sonra geldi. Ayaküstü sohbet ettik. Ben İstanbul’ dan uçmuştum.TGF’nin diğer Genel Başkan Yardımcısı Alanya Cemiyet Başkanı Mehmet Ali Dim ise Ankara’dan geliyordu ve benden bir saat kadar sona inecekti...

Mehmet Ali ile Cemiyet’te buluştuk, otelimize geçtik ve üzerimizi değiştik. Ödül töreni 18.00’daydı. Ancak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın törene 18.30’da katılacağı söylendi. Tören alanına ilk gelen Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir oldu. Baydemir bizim misafir olduğumuzu anlayınca “Hoşgeldiniz” dedi. Kendimi tanıttım...

- Başkanım hoş geldin... Siz hemen gitmeyin birkaç gün Diyarbakır’da misafirimiz olun. Kayseri’den ilham alalım. Bir şeyler öğrenelim... dedi. Osman Baydemir’e halkın sıcak ilgisine şahit oldum. Ancak buna rağmen bölücü örgütün Baydemir’i daha radikal bulmadığı için yeniden aday göstermeyeceği duyumunu aldım.

Bülent Arınç, Mehdi Eker birçok siyasetçinin yaptığı gibi tören alanına bir saat kadar gecikmeli geldi. Bakanları beklerken yan yana oturduğumuz Basın İlan Kurumu Genel Müdürü Mehmet Atalay’la uzun uzun sohbet etme imkânı bulduk.

Veysi, ev sahibi olarak, Mehmet Ali TGF adına mesleğimizle ilgili güzel birer konuşma yaptılar. Osman Baydemir Kürtçe başladığı konuşmasını Türkçe devam etti. Akan kanın durdurulmasını istedi. Barış ve kardeşlik çağrısı yaptı. ”Bu topraklara askerin de, polisin de, gerillanın da bedeni düşmesin. Aynı Allah’a, aynı Peygambere inanan insanlar olarak bu acıyı dindirelim” dedi.

Baydemir’in konuşması herkesten alkış aldı... Kürsüye daha sonra CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu geldi. Tanrıkulu salt bir siyasi konuşma yaptı. Daha usturuplu söylenebilecek cümleleri süzgeçten geçirmeden sarfetti. Olumsuz bir hava oluştu. Sonra kürsüye Diyarbakır’ın genç valisi çıktı. Vali’yi beğendim. Atak, girişken, yürekli, cana yakın...

Tarım Bakanı Mehdi Eker kısa bir konuşma yaptı. Tanrıkulu’na diplomatik cevap verirken barış adına güzel şeyler söyledi... “Bu topraklarda ne zaman hayırlı bir adım atılsa, bir barış projesinden bahsedilse hain bir saldırı oluyor. Barış ve kardeşliği hep birlikte kırmadan dökmeden inşa edelim” diyen Bakan sözlerini Kürtçe bir cümle ile bitirdi. BİK Genel Müdürü Mehmet Atalay hem Baydemir konuşurken, hem de Bakan’ın kürsüden inmesi esnasında “Bize bir kulaklık lazım” diye espri yaptı.

Bülent Arınç iyi bir hatiptir. Cümleleri iyi kurar. Güzel bir konuşma yaptı. İktidarlarının on yılda bölgeye yönelik özgürlük çalışmalarını aktardı. Kürtçe TV, lisans, kurs, ders vs noktasında yapılanları aktardı. Sezgin Tanrıkulu ile polemiğe girmeyeceğini söyledi. Tutuklu gazetecilerle ilgili Terörle Mücadele Yasası’ ndan bahsetti. Gazetecilerin yıpranma hakkı konusunda Çalışma Bakanlığı’nın çalışmasını hatırlattı.

Ödül töreninden sonra Mehmet Ali ile yürüyerek otelimize geçtik... Ana caddeler kalabalıktı. Veysi, tedbir için tali ve karanlık sokaklardan geçmememizi tembih etti. 20 saat kadar kaldığım Diyarbakır’da belediyecilik hizmetlerinin yeterli olmadığını gördüm. Meslektaşlarımdan aldığım bilgiye göre Baydemir’i Ankara değil, terör örgütünün adeta çalıştırmadığını öğrendim. Şehirde yokluğu gördüm. İnsanların bir bölümünün de yabancılara biraz mesafeli olduklarına şahit oldum. Orta yaşın üstündekilerin dini değerlere daha eğilimli olduklarını müşahede ettim.

 

MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRÜ İSTİFA MI ETTİ?

Hafta içinde bir öğretmenle ilgili sıkıntıyı görüşmek üzere Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan’ı aradım. Dönmedi. Sonra kulağıma hiç de hoş olmayan şeyler geldi.

Erdoğan Ayata’yı severdim. Bu cihetle İbrahim Ceylan’la değiş-tokuş yapmalarına üzülmüştüm. Ama İbrahim Ceylan Kayseri’de gayretli çalıştı. Bu şehrin bir evladı gibi milli eğitime damga vurmak istedi.

Peki ne oldu da çalışkan bir bürokrat olan İbrahim Ceylan istifanın eşiğine geldi. Hatta duyumlarıma göre istifa ederek Ankara merkeze alınmasını istedi.

Bildiğim bazı şeyler var. Ama resmen teyit edemediğim için alenen yazamıyorum.

Mesela Müdürle bir büyüğümüz arasında 30 küsür okulun kadrosuyla ilgili bir tartışma yaşandı mı?

Hatta bu diyalog, tartışmanın da ötesinde tatsız bir hal aldı mı?

Yine bir süre önce bir anaokulu açılışında İbrahim Ceylan’ın yerinde bir konuşma yapmasından sonra, aynı büyüğümüz yanındaki yardımcısına “Bundan sonra benim olduğum yerde il müdürleri konuşmasın” talimatı verdi mi?

Ve bazı atamalarda yaşanan sıkıntılar. Kayseri’deki yetkililere ait yetki için, Ankara’nın adres gösterilmesi... Hem de tatsız bir şekilde... Hatta normalin üzerinde imam-hatip okulu açılmasına rağmen bunun bile bazı çevrelerce yetersiz bulunarak Müdürün “28 Şubatçı gibi” takdimi.

Özetle Milli Eğitim Müdürü İbrahim Ceylan bu saatten sonra Kayseri’de görev yapmaz yapamaz...”Yapmazsa yapmasın” diyebilirsiniz. Ama hastalığın kaynağına inilmezse Ceylan’ı rahatsız eden, ürküten olayların birçok üst düzey bürokrat içinde sahnelenmek üzere olduğunu söyleyebilirim. Yazıyı güya örtülü yazdım. Ama ne söylemek istediğimi, neyi kastettiğimi anlayan anlamıştır... Bir süredir şehrin önde gelen isimlerinin iki kişilik konuştuğu olaylar-diyaloglar yakında halk efsanesi olarak kulaktan kulağa şehre yayılmakla kalmaz, Ankara’da en yüksek yerlere kadar da ulaşır... Sonra ne olur bilmem. Bildiğim İbrahim Ceylan’a yazık olduğudur.