ASIM CENGİZ GÜR


PİYANGO ve DİYANET

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Her aralık ayı girdiğinde medyanın hazır haberlerindendir. Isıtılır ve sofraya konulur. ?Diyanet Fetvayı Verdi: Piyango Haram?, ?Vatandaşlar Ayakta ? Diyanet Fetvasına Tepki?, ?Laik Bir Ülkede Diyanet Fetvası mı? ve benzeri manşetler yerlerini alır. Piyango hakkındaki hüküm ne imiş bir bakalım:

?Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, ?Şans faktörüne dayalı olan piyango, toto, loto, iddia, müşterek bahis, ganyan gibi tertip ve oyunlar kumardır ve haramdır. Bu tür kumarların, geniş kitlelerin iştirak etmesi sebebi ile zararı daha da yaygın olmaktadır. ? Taraflardan birisinin kazanıp diğerinin kaybetmesi esasına dayalı bütün şans oyunları kumar kapsamında değerlendirilip haram kılınmıştır. Zira bir taraf kaybederken, diğer taraf da hak etmeden kazanmaktadır. Buna göre şans faktörüne dayalı olan piyango, toto, loto, iddia, müşterek bahis, ganyan gibi tertip ve oyunlar da kumardır ve haramdır. Bu tür kumarların, geniş kitlelerin iştirak etmesi sebebi ile zararı daha da yaygın olmaktadır. ? Bu tür oyunların hasılatından bazı kuruluş ve hayır kurumlarının yararlanması, onları meşru hale getirmez ve haramlık hükmünü değiştirmez. Bu yollardan birisiyle elde edilen kazançlar, sevap beklenmeyerek yoksullara veya hayır kurumlarına verilmelidir. Hz. Peygamber bu tür haram kazançların harcanmasının ve güya sadaka olarak verilmesinin mümkün olmayacağını haber vermiştir?.

Bu seneki haberlere malzeme olması için konu hakkında bir çok kişiye sorular yöneltilmiş. Bunlardan birisi de Başbakan Yardımcısı Fikri Işık. Haber şöyle:

?Diyanet İşleri Başkanlığı´nın Milli Piyango haramdır fetvasına yönelik tartışmalar devam ederken Başbakan Yardımcısı Fikri Işık´ın Diyanet İşleri´nin fetvasıyla ilgili söyledikleri tartışmayı derinleştirdi. Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu geçen günlerde ?Şans faktörüne dayalı olan piyango, toto, loto, iddia, müşterek bahis, ganyan gibi tertip ve oyunlar kumardır ve haramdır. Bu tür kumarların, geniş kitlelerin iştirak etmesi sebebi ile zararı daha da yaygın olmaktadır? açıklaması yaptı.

Başbakan Yardımcısı Işık´a bu açıklama sorulduğunda ise kendisi, ?Fetvalara biz ?Anayasa´ya uygun mu, değil mi?´ diye bakmayız, ?Dinin temel hükümlerine uygun mu, değil mi?´ diye bakarız? yanıtını verdi?. Bu uygun ve doğru cevap üzerine gazete bunun böyle olmadığını ispat babında başka kişilerden de görüş almış. Buyurun okuyalım:

?Laik bir ülkede bir devlet kurumunun, devletin kontrolünde yürütülen bir uygulamayı din esasına göre değerlendirip bunu fetva biçiminde sunması kabul edilebilir bir uygulama mı? Bu sorunun yanıtı meselenin hukuki ve politik arka planını açıklıyor.

Ankara Barosu Başkan Canduran´a ?Diyanet´in fetvasının Anayasa´ya uygun olması gerekmez? sözlerini sorduğumuzda şu yanıtı verdi: ?Bu açıklamaların bilinçli yapıldığını düşünüyorum. İnanan, inanmayan; dine göre yaşayan, yaşamayan tarzı ayrımlar toplumda ?başarıya´ ulaştı. Bunu maalesef başardılar. Aynı şeyi hukuken de yapmak istiyorlar. Bir kere laik bir devlette yasalara ait bir hususun dine uygunluğu ya da uygunsuzluğu tartışılmaz. Bunun kabul edilebilir yanı yok. Şöyle açmakta fayda var: Yasalarla yaşamı yönettiğiniz bir alanda dinsel olgularla karar veremezsiniz.? Canduran hukuk kuralları ile toplumsal işleyiş arasındaki ilişkiyi de şu sözlerle açıkladı: ?Bu ülkenin hukuk kuralları ve yasaları gereği Milli Piyango yasaldır. Bunun üzerine dini kuralı koyamazsınız. Ama bir dini kural üzerine hukuki yorum yaparsınız. Dini kural, laik hukuk devletinizi ve cumhuriyetinizi zorlarsa bunun çeşitli yorumlarını yapar burada düzenlemelere girişebilirsiniz. Bakın bunu siyaseten söylemiyorum bir hukukçu olarak söylüyorum.? Toplumu dini açıdan ayrıştırmanın temellerinin atıldığına işaret eden Canduran, bunun hukuksal açıdan sakıncalarına şu ifadelerle değindi: ?Burada dinsel olgularla, toplumda bir ayrımın temeli atılıyor. Şöyle de bir gariplik var. Milli Piyango´dan bilet aldınız. Aldığınız bilete büyük ikramiye çıktı. Bu ikramiye ile cami yaptırdınız. Diyanet bu konuda diyor ki haram para ile yapılan camide ibadet etmek değildir. Bu tarz fetvalar ve açıklamalar toplumdaki ayrışmayı derinleştirmek, insanları karşı karşıya getirmek dışında bir anlam taşımaz. Burası İslam cumhuriyeti olsaydı ve Kuran temel anayasa olsaydı o hukuk sisteminde bu fetva ?yasal bir anlam´ taşıyabilirdi. Burası laik bir cumhuriyet ve din kurallarının toplumda belirleyiciliği olamaz. Toplum din kurallarına göre dizayn edilemez. Laik bir ülkede din bireylerin dünyasındadır. İsteyen birey toplumsal düzeni bozmamak kaydıyla bireysel olarak istediği dini yaşayabilir ibadetini gerçekleştirebilir. Bunun hukuksal olarak da garanti altına alınması gerekir ancak toplumsal kurallar bu şekilde düzenlenemez, hukuk kuralları din referanslı ele alınamaz. Hukuk bunu söyler.?

Sosyal antropolog ve Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Prof. Dr. Tayfun Atay ise şu yorumda bulundu: Diyanet´in bu tarz açıklamalarına alıştık. Dinbaz bir bakış açısı söz konusu. Siyasal İktidarında bu bakış açısının taşıyıcısı olduğunu biliyoruz. Bu fetvalar, açıklamalar boşuna yapılmıyor. Din üzerinden toplumun dönüştürülmesi buradan çeşitli adımların atılması söz konusu. Din temelli bir siyasi anlayışı var etmek isteyenlerin hayatın her alanında olduğu gibi Diyanet vb alanlarda da bu bakışa uygun adımlarını görüyoruz. Burada samimiyet yok, burada çıkar esaslı, kapitalist bir bakışla kendilerini zengin etmeye yönelik bir uygulama var?.

Evet, ?laiklik? konusunu başka bir notlarımızda paylaşırız ama şunu bugün söyleyelim: Diyanet İşleri Başkanlığı, yasama ve yürütme organlarına bir talimat ver(e)miyor ama yine kanunla kendisine verilen görevi yapıyor. Bu konuda hukuk ne söylüyor, baro başkanının aksine: 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun´un 1.maddesi Diyanet İşleri Başkanlığının görevi ve kuruluş amacı ile ilgilidir. Bu madde : ?İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur? diyor. Diyanet´in bu konuda sessiz kalması düşünülemez. Kerim Kitabımızda: ?İşte bu (kıyamet), ?kesin gerçek´ olan gündür. O halde dileyen Rabbine (iman ve itaatle) bir dönüş yolu edinsin. Çünkü biz, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, ellerinin önden gönderdiği şeylere bakacak ve kâfir de: ?Keşke ben (bu azabı görmeyip) toprak olsaydım!? diyecektir? buyuruluyor.

Yüce Allah (c.c.), koymuş olduğu sınırları gözeterek bir hayat sürmeye bizleri gayretli eylesin. (âmin).