ASIM CENGİZ GÜR


RIZA-İ BÂRİ

RIZA-İ BÂRİ


Yaradılış gayemiz “Allah’a kulluk” etmek gerçeğini unutmadan yaşamak ve Allah’ın rızasını kazanmak yönünde gayret sarf etmeliyiz.  Bu dünyaya “hangimiz daha iyi kulluk yapacağız”, bu bizim tarafımızdan da bilinsin diye gönderildik. Eğer, bu yüksek gayeyi hiç aklımızdan çıkarmaz ve yaşamımızı buna göre belirler isek, Yüce Allah’ın lütfuna ermemiz, cennet ve cemali ile mükafatlanmamız mümkün olacaktır.

Tasavvuf erbabı, yaptıkları işlerde, hatta Allah’ı anarken/zikrederken bile arada dururlar ve “İlahi ente maksudi ve rıdake matlubi (Allah’ım! Benim maksadım sensin ve ben senin rızanı talep ediyorum)” derler. Bu bir farkındalık faaliyetidir. Tüm bu yaptıklarım başka bir amaçla değil, ancak senin rızana erme amacıyla yapıyorum demektir. Farkındalık yaptıklarımıza değer katar. Neyi, niçin yaptığının bilgisine ve farkındalığına sahip olmayan çok ibadet edenden, neyi niçin yaptığını bilen ve farkında olanın yaptığı az ibadetin daha faydalı ve faziletli olduğu söylenmiştir.

Her birimiz, Yaradanımız Yüce Allah’a karşı fert fert sorumluyuz. Öncelikle Hakk’ın, doğrunun, aydınlığın ne olduğunu kavramaya, anlamaya çalışmalı ve o yolda da yürümek için gayret sarf etmeliyiz. Namazlarımızın her rekatinde “İhdinas sıratal müstakim (Bizi doğru yola hidayet et)” diye dua ediyoruz ve Yüce Allah (c.c.) bizim gayretimiz nisbetinde de bunu ihsan ediyor.

Kur’an-ı Kerim bize :

"Allah kâfirlere hidayeti vermez" diyor. Çünkü, Allah’ın  varlığını, birliğini kabul ve ikrar etmedi, Yaradan’ın hükümlerine boyun eğmedi diye.

Kur’an-ı Kerim bize:

 "Allah fasıklara da hidayet etmez" diyor. Çünkü, Allah`ın emrinden çıkmak, yoldan sapmak, kaymak büyük bir suçtur ve Allah günahından pişman olup, dönme azmi göstermedikçe hidayet vermiyor. Bunun için fasıkların/günahkarların günahı bırakması, isyanı bırakması, hatasını, suçunu anlaması ve pişmanlıkla dönmesi lazım ki, Yüce Allah’da hidayet verecek.

Yine Kur’an-ı Kerim bize:

"Allah zalimlere de hidayet etmez" diye bildiriyor. Aslında insan, en büyük zulmü kendisine yapar. Kur’an-ı Kerim’in tabiri ile “Zalimin linefsihi (Kendi nefsine zulmetmiş insan”lardan haber veriyor.

Kur`an-ı Kerim`de Allah-u Teâlâ Hazretleri bize hidayeti, zalim olmazsak, fâsık olmazsak vereceğini bildiriyor. Kendimize de zulmetmeyeceğiz, başkasına da zulmetmeyeceğiz. Allah`ın emrinden de dışarıya çıkmayacağız, aykırı gitmeyeceğiz. Allah o zaman bizi sevecek, merhamet edecek, hidayet edecek ve yolunda sabit kılacak.

Notlarımızın başında da belirttiğimiz gibi insanın gayesinin Allah`ın sevgisini kazanmak, Allah`ın rızasını kazanmak olması lazım.

Eğer bu gayeden yoksun isek, kötü sona hazır olmamız lazım. O gün, defterlerimiz açıldığı, küçük büyük herşeyin tek tek sayıldığı hesap gününde hesabımız zor olacaktır, Allah böyle bir sondan korusun.

Ne yapmamız lazım, Allah’ın rızasına erebilmek için:

Öncelikle Yüce Yaradanımız’ı hakkıyla bilebilmemiz lazım. Farkında olduğumuz ve olmadığımız nice nimetlerin farkında olabilmemiz lazım. Bizim emrimize sunduğu şeylerin farkında olabilmemiz lazım. İnsan, imanı ve islamı iyi bilmeli; kendisine hitap eden mesajları ihtiva eden Allah’ın kitabını bilebilmeli, nasıl yaşayacağımız hususunda bize eşsiz bir örnek olan Allah’ın Elçisi’nin hayatını ve mesajlarını iyi bilmeli ve tüm bu bilgileri de hayatına uygulayabilmelidir.Bu bizi Allah’ı layıkı veçhiyle sevmeye götürecektir.

Bu bilgiler ve sevgi, bizi Allah’a karşı isyandan; Allah’ın emir ve yasaklarına aykırı hayat sürmekten men edecektir ki, buna “takva” deniliyor. Takvalı kullara da “muttaki”. Yani; sakınarak, çekinerek, düşünerek, taşınarak güzel iş yapmak duygusuna sahip olmak demek. Gelişigüzel yaşayarak, hiç düşünmeden, hiç çalışmadan, hiç bilgilenmeden gelişigüzel yaşamak değil; "Aman Allah beni sevsin, aman Allah`ın gazabına uğramayayım, aman Allah`ın sevmediği bir durumla düşmeyeyim!" diye korkarak yaşamak. Bu korku olmayınca, bu takvâ duygusu olmayınca; insan o zaman işte eğlenceyle vaktini geçiriyor, gafletle vaktini geçiriyor, günahla vaktini geçiriyor.

Kur’an-ı Kerim bize : Allah ancak takvâ sahiplerinden kabul edeceğini” haber veriyor. Sonra insanın ihlas’lı olmaya da çalışması lazım. Yani İnsanın kalbini temizlemesi, niyetlerinin güzel ve Allah’ın rızasını kazanmaya yönelik olması lazım.

Koca Yörük Yunus Emre (Allah O’ndan razı olsun) diyor ki:

“Okumaktan maksat ne?

Kişi Hakk’ı bilmektir.

Çün okudun bilmezsin,

Bu kuru bir emektir”.

Allah (c.c.), kendisini layıkı ile tanıma, bilme konusundaki azmimizi arttırsın, bizleri hidayet üzere bulundursun ve ahirette cennet ve cemaliyle şerflendirsin.