ASIM CENGİZ GÜR


SABRETMEK


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlar ki:
"Üç şey kul tarafından yapıldığı takdirde o kul dünyanın ve ahiretin her türlü mükâfatına nâil olur. Dünyada da ahirette de büyük mükâfatlara erer. Maddî, manevî çok büyük kazançlar sağlar. Belâya sabretmek; Allah´ın mukadderâtı olarak alnına yazmış olduğu yazıya, başına gelen olaylara (kazaya) rıza göstermek, isyan etmemek, Allah´a karşı gelmemek, itiraz etmemek; İhtiyacı olmadığı, sıhhatli olduğu, keyfi yerinde olduğu genişlik zamanında da Allah´ı unutmayıp dua etmek.?
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dünyanın ve ahiretin büyük mükafatlarına ereceği üç şey sayıyor ve müjdeliyor.
Bu hadis-i şerifle Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in bize bildirdiği önemli, güzel, mükâfat kazanmaya sebep olacak şeylerden birincisi belâya sabretmek. Belâ Arapça´da sözlük mânâsıyla imtihan demektir. Yâni bizim anladığımız mânâda, insanın başına gelip çatmış tatsız olay demek değildir; imtihan demektir belâ.
Hayatta başımıza gelen olayları, aslında Allah bize nasib ediyor. Yâni kaderde varmış da şu olacakmış, bu olacakmış. Yâni alnımızın yazısı, böyle oluyor. Bunlar birer hayatın cilvesi diyoruz.
Bu olaylar, çeşitli olaylar; bazen üzücü olay, bazen başkalarının da imrendiği, ah benim de olsa diye özendiği olaylar. Meselâ bazısı zengin oluyor, güzel arabası oluyor, evi oluyor da başkaları da imreniyor:
"Benim de arabam olsa şöyle, benim de bu kadar güzel evim olsa..." filân diyor.
Bunlar da imtihan. Allah o zaman zenginlikle imtihan ediyor: "Ben buna güzel şeyler verdim, bakalım bu imtihanı başaracak mı; bunun karşısında şımarmadan iyi bir kul olarak kulluğunu yapacak mı?" diyor, o da bir imtihan oluyor.
Bazen ihtiyaç ve fakirlik hâli olabiliyor; o da bir imtihan. Bazen hastalık oluyor, hastalık da bir imtihan. "Bakalım sabredecek mi, yoksa, ´Bana bu hastalığı niye verdin yâ Rabbi?´ diye ağzını açıp, gözünü yumup ileri geri konuşacak mı?" Bu da bir başka imtihan.
Hayatta karşılaştığınız sevindirici veya üzücü olaylar bizim imtihanımız. Bize öyle geliyor. Allah bizim o olayın karşısındaki davranışımızı değerlendirecek. Ya sevap alacağız iyi karşılıkta bulunursak; ya da feveran eder, isyan edersek, ağzımızı, kafamızı, davranışımızı bozarsak; o zaman da günaha gireceğiz..
Biz mü´minler, kadere inanmış insanlar, Allah´a inanmış insanlar, ahirete inanmış insanlar, dünyanın bir imtihan yeri olduğunu bilen insanlar, her hareketimizin bizim sorumluluğumuza ait olduğunu, omuzlarımızdaki meleklerin iyilikleri, kötülükleri yazdığını bilen insanlar olarak: üzücü olayların karşısında da maneviyatımızı bozmadan, sağlam durmamız lâzım! Biz Allah´a inanmış insanlar, dünyada imtihan edildiğimizi biliyoruz. Hayat bir imtihandır. Karşılaştığımız her olay bir imtihandır. Biz bu imtihanda eğer hoşumuza gitmeyen şeylerle karşılaşmışsak, Allah´la aramızı bozmamalıyız.
Allah insanları imtihan ediyor. Kaybeden insandır. Sabrederse, sabrın mükâfatı olur. Şükrederse, şükrün mükâfatı olur. Şükretmezse, şükürsüzlüğün cezası olur. Sabretmezse, sabırsızlığın cezası olur. Kesin. Peygamberleri dahi böyle hayatlarından biliyoruz, başlarına zorlu imtihanlar gelmiştir. Peygamber Efendimiz´in hayatının hiç de konforlu bir hayat olmadığını biliyoruz. Ne kadar sıkıntılı bir hayat olduğunu hepimiz biliyoruz. Nuh (a.s.)´ın sıkıntılarını biliyoruz. Mûsâ (a.s.)´ın Firavun´dan ve kavminden çektiklerini biliyoruz. İbrâhim (a.s.)´ın Nemrut´tan ve kavminden neler çektiğini biliyoruz. Her peygamberi biliyoruz.
Bu hadis-i şeriflerinde sevgili Peygamber efendimiz (s.a.v.)´in birinci nasihatı :
?Sabırlı olun! Başınıza bir hal gelirse cıyak cıyak bağırmayın, feryad etmeyin, metin olun! Sağlam durun, bilin ki Allah sizi imtihan ediyor. ´Bu da geçer, bu da bir imtihan; sabredeyim´ deyin!"
İnsan böyle sabredilecek bir olayla karşılaştığı zaman diyecek ki:
(İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn) "Biz Allah´ın kullarıyız. Allah´ın huzuruna döneceğiz" diyecek, diyeceğiz, sabredeceğiz.
Kur´an-ı Kerîm haber veriyor : "Hiç şüphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir". Yâni sevdiği için yanındadır, onların cephesindedir, onları tutar manasında bir müjde.
Başka bir müjde : "Herkese mükâfatları sayıyla ölçüyle verilirken, sabredenlere mükâfatları ölçüye sığmayacak kadar, tarif edilmeyecek kadar çok verilir".
İslâm´da bir müslümanın çok sevap kazanması yollarının, geniş imkânlarının bir tanesi sabırdır. Sabır tarafında insanın sevap haznesine güldür güldür billur gibi sevap gelir. İnsan sabredecek. Çünkü hayat karmaşık, karışık bir olaydır. Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in bildirdiği gibi ?Hayatın yarısı sabır, yarısı şükürdür?. Hayatın bu karışık olaylarının bazısı tatlıdır, bazısı tatsızdır. Ne yapalım? Tatlılarını ayırıp da tatsızlarını itemeyiz. Hepsi beraber gelir. Allah bize tatlı şeyler verirken onunla dost olup da, acı şeylerle karşılaştırdığı zaman ona isyan etmek, kulluğa yakışmaz. Onun için sabırlı olacağız.
Hele kavuşmakla büyük bir mutluluğa erdiğimiz ramazan ayında, oruç ibadetlerimizi yerine getirirken sabra ne kadar da ihtiyacımız var. Efendimiz (s.a.v.), olumsuzluklar karşısında sabretmeyi, hatta kendisine söven, hakaret eden bir kimseye bile karşılık vermeyip ?Ben oruçluyum, ben oruçluyum!? demeyi tavsiye etmesi ne kadar dikkate şayandır.
Yüce Allah (c.c.) hoşumuza gitmeyen durumlara ve bunlarla birlikte, kendisine ibadet ve itaat hususunda sabırlı olmayı ve böylece cennet ve cemali ile mükafatlandırılmayı hepimize nasib ve müyesser eylesin.
Bir güzel söz:
?Yıllar, Ramazan´lar, tatiller, fırsatlar geçer gider de sen hâlâ ham, hâlâ habersiz, hâlâ faydasız kalırsan halin nereye varacak, Rabbi´nin huzuruna ne yüzle çıkacaksın??