VELİ ALTINKAYA


SINAİ MARKALARIMIZ

Gündem - Veli Altınkaya


Bir şehrin, bir ülkenin markaları (değerleri) aslında sadece o şehre, o ülkeye ait değildir. Evrenseldir. Şehir ve ülkelerin markaları genel değer itibariyle değil, maddi olarak da evrenseldir. Ülkemizden ve şehrimizden bir örnek: Koç veya Sabancı markalı işletmeler veya İstikbal, Bellona gibi markalar sadece şehrimizin, ülkemizin değerleri midir? Veya bu işletmeleri kuran veya yönetin ailelerin, şahısların malları-mülkleri midir?

Değil...

Bir şairin kabul görmüş şiiri, bir yazarın kaleminden çıkmış ülkesinin ders kitaplarında yerine almış eseri, bir mimarın müellifi olduğu bina ve bir veya bir kaç ismin ortaklaşa kurduğu markalaşmış ülkeye mal olmuş işletmeler ve o işletmelerde üretilen mamüller, şüphesiz o ülkenin topyekün değerleridir... Bu değerler, şehirlerin, ülke sınırlarını aşmışsa, katiyetle evrenseldir. İnsanlığın malıdır...

Bu genel girişten sonra gelelim?Kayseri´ye... Kayseri 6 bin yıllık tarihi ile bir yandan ?Kralların Şehri´, diğer yandan da, ?Pazar Şehir´ yani ticaretin şehridir.

Bu şehirde nice markalar oluştu, nice değerler yetişti. Kayseri´de ticaretin mazisi çok eski olmakla birlikte, sanayi yaklaşık 100 yıllık bir tarihe sahiptir... Sanayinin en önemli ayağını oluşturan elektrik ve dolayısıyla motor-makine ile şehrin tanışıklığı ancak 100 yıldır. 100 yılı küçümsemeyin, Avrupa´nın birçok ülkesinde de bu tarih 200 yıl kadardır.

Kayseri´yi Cumhuriyetle birlikte ülkemizin kalkınmakta olan sanayi şehirlerinden biri yapan Atatürk´ün talimatı ile kurulmuş iki temel işletme var. Bunlardan biri, makine alının da faaliyet gösteren 1926´da kurulan?Tayyare Fabrikası, diğeri ise 1934´te faaliyete geçen tekstil alındaki örnek işletme Sümer Bez Fabrikasıdır...

CHP´nin tek parti ve devletçi iktidarından sonra,  DP´nin liberal, müteşebbisi destekleyen politikaları ile birlikte bu iki fabrika makine ve tekstil alanında onlarca fabrikanın hayata geçmesini sağlamış. Bu fabrikaların birçoğunun açılışını bizzat DP yöneticileri yapmış. Başbakan?Menderes Birlik?Mensucat, Orta Anadolu, Kayseri Şeker, Sarıyıldız Un Fabrikası gibi işletmelerin, ya temelini atmış, ya da kurdelasını kesmiştir...

CHP´nin o gün ki şartlarda doğru yaptığı devlet eliyle yatırım hamlesi, 1950-1960 arasında DP iktidarı ile sanayiden tarıma her alanda makineleşmenin ve özel sektörün önünü açmış...

Elbette bu süreçte DP kurmaylarının da hatası olmakla birlikte, Türkiye´de bir kalkınma hamlesinin başladığını gören  emperyal güçler, 1960, 1971 ve nihayet 1980 darbeleri ve bu 20 yılda tohumlarını ektikleri ve kışkırttıkları  bölücü ve yakıcı faaliyetlerle ülkede kalkınma hamlesini durdurup kaos yaratmak istemişler, maalesef bundan da muaffak olmuşlar.

Sonra Özal adlı ?ufuklu bir adam´ gelmiş. Türkiye´ye yeni yeni hedefler göstermiş. Türkiye  küçük sanayi sitelerinden, organize sanayi bölgeleri ile tanışır olmuş... İhracatı öğrenmiş vs...

Bu dönemde yazının girişinde ifade etmeye çalıştığım gibi, Kayseri´nin de şehre, millete mal olmuş markaları oluştu. 1950-1990 arasında oluşan ticari-sınai markalarımızın neredeyse birçoğu bugün yok. Oysa bunları yaşatmalıydık. Küresel markalar haline dönüştürmeliydik.

Kayseri sanayinin temelini oluşturan Tayyare Fabrikasından geriye ne kaldı? Ya Sümer?Bez Fabrikası... Ondan geriye binaların dışında ne var?

Şükür ki 50´li yılların ortalarında kurulan Şeker Fabrikası, Kayseri Orta Anadolu faaliyetlerini sürdürüyor.

Peki ya diğer markalarımız?

Farklı farklı tarihlerde hayata geçmiş dahi olsalar, benim çocukluk ve gençlik yıllarımdan hatırladığım Birlik?Mensucat, Soley, Lüks Kadife, Atlas, Saray, Sermest, Atlantik halı fabrikaları... Binlerce halı tezgahı... Dünyanın dört bir yanına gönderilen el dokuması ipek halılar...

Karsu Tekstil, Kayseri Tekstil, Saygın?Tekstil, Katartaş?Tekstil, Ulutaş?Tekstil, Çetinkaya Tekstil, Bünyan?Battaniye, Hema, Ulubaş, Yuvam, Asya Emaye, Emsa, Hisar Şekerleme, MİO, HES?Kimya, Tamet, Asil?Deri vs. vs. vs?

Bir çırpıda aklıma gelen sınai işletmelerin bir bölümünü saydım. Elbette unuttuklarım var. Yukarıdaki işletmelerin birçoğu şu anda kapanmış durumda, çok az bir kısmı ise zor şartlarda üretmeye devam ediyor.

Yine şükür ki eski işletmelerimizden Erbosan, HES?Kablo üretimini sürdürüyor. Devletin kurduğu, sonra özelleşen TAKSAN ve Çinkur (Çinkom) kuruluş gayesine uygun özel sektör tarafından  ayakta tutulmaya çalışılıyor...

Meysu, Meybuz fabrikaları kapansa da şükür ki Meysu adı Gülsan tarafından yaşatılıyor. Garipsu  kapandı. Yine kamu eliyle kurulan Kemsan, özelleştikten sonra Erciyes?Yağ Sanayi (Eryağ) adıyla  bisküvi, çikolata yağı ve margarin üretimini yerli tüketim ve ihracat odaklı sürdürüyor.

?Bu şehirde on binlerce konut, işyeri vs yapmış inşaat şirketlerimizi, mazisi çok eski olan tüccarlar tarafından kurulmuş ticari işletmeleri saymıyorum.

Elbette bazı işletmeler şu veya bu gerekçelerle kapanırken yeni yeni markalarımız oluştu. Onlar bugün dünyanın 160´dan fazla ülkesine ihracat yapıyor. 250 binin üzerinde doğrudan veya dolaylı istihdam yaratıyor.

Eski firmalarımız tek tek kayboldu, isimleri unutulur hale geldi, dilerim ki mevcutları yaşatalım. Bu işletmelerimizin ürettiği markaların, yazının girişinde belirttiğim gibi, ticaret sicilinde kayıtlı bulunan gerçek veya tüzel kişilere ait olmadığını, şehrin, milletin malı olduğunu bilelim...

Yukarıdaki satırları niye yazdım?

Bayramdan bir kaç gün önce yine şehrimizin markalarından olan (1975´de  Öztur Mobilya adıyla kurulmuş) ve bugünlerde kısmi bir mali darboğaza giren Boldera Mobilya´nın, kuzen olan yönetim kurulu başkanı ve başkanvekili ziyaretime geldi. Bu iki sanayici ile ilk defa karşılaştım. Bu vakte kadar bir bardak çaylarını içmiş, fabrikalarından içeri girmiş değilim. Onlarla sohbet ederken böyle bir yazı yazmayı kafama koymuştum...

Evet Boldera Mobilya veya bir başkası, şu veya bu gerekçe ile ekonomik bir darboğaza girmiş olabilir. Keşke olmasaydı.

Şu veya bu gerekçe ile sıkıntı yaşayan işletmeleri toparlanma sürecinde mutlaka desteklemeli, hiçbir şey yapamıyorsak bile onlara en azından moral vermeliyiz.

İster bir kişi, isterse bin kişi çalıştırsın, bir işletmenin ekonomik sıkıntı yaşamasının, bu ekonomik sıkıntıyı daha da derinleştirecek adımlar atmanın kimseye yararı yok. Ecdadımız, ?Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın´ diye güzel bir dua edermiş...

Bürokrasiden, meslek örgütü başkan ve yöneticilerine, gazeteciden siyasetçiye kadar herkes şehrinin, ülkesinin markalarını gözetmeli, kollamalı, ayakta kalmasını, hatta değişim ve dönüşüme ayak uydurarak gelişmesine katkı vermeli...