CANSU DENİZ


SİNESİ GÜL KOKANLARDAN OLMAK DUASIYLA!


Yeri ve göğü birleştiren, âlemlere rahmet Peygamber Efendimiz buyurur ki; ?Kişi dostunun dini üzerinedir. O halde kiminle dost olduğunuza dikkat edin.?
Peygamberimizin işaret ettiği gibi; insan edindiği dostlarla şekillenen, cümle kâinata bakış açısı edinen sosyal bir varlıktır. Özel alanımıza taşıdığımız, hayatı paylaştığımız her insandan farkında olarak ya da olmadan davranışlar ediniriz. Bu davranışların tekrarı da zamanla karakterimiz haline gelir.
Günümüz toplumunun değerlerindeki bu denli yozlaşmasının sebeplerinden biri de; sözümüzle-davranışlarımızla; iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırt edememekten ve birbirimize güzel örnek olamamızdan kaynaklanmaktadır.
Bu yanlış etkileşimde birbirimizi aşağı çekmekte, kendi yolumuza engeller koymaktadır.
Şeyh Sadi Hz. bizlere bu hadise dair bir misal bırakır; ? Hazret, bir gün hamamda insanların, bir taşın içine koydukları pek güzel kokulu çamuru başlarına sürdüklerini görür. O çamur o kadar güzel kokmaktadır ki, Şeyh Sadi Hz. Çamuru eline alır ve hal dili ile sorar; ?Ey çamur bu şerefe nasıl kavuştun, gönül alan kokunla mest oldum.? O çamur parçası da şöyle söyler; ?Hakir bir toprak parçasıydım. Lakin bir süre gül ile birlikte bulundum. Gülün kemali ve güzelliği içime işledi. Güle yakınlığım sayesinde güzellerin baş ve sakallarında yer buldum. ?
Yani bir olduğumuz insanlar Muhammed bahçesinin gülleri ise; sinemiz, sözümüz, hayata bakışımız gül kokar, Hakk´ın ışığı gözlerimizde yanar. Yoksa kıssalarda misal verildiği gibi demirci dükkânında oturur gibi oluruz. Demirden çıkan kıvılcım ateşlere atmasa da demirin kokusuyla hemhal oluruz. Dilimizden çıkan dedikodunun, kalbimize gelen suizanların kokusu siner sinemize. Bize bakan dünyayı hatırlar, biler nefsini bizim masatımızda. O mu ateş, biz mi toz karışırız birliğimizin yenilgisinde.
Oysa bir kulun en kutlu muradı; ona bakıldığında Allah´ın hatırlanması değil midir?
İslam´la şereflenmiş insan, öyle güzel- öyle güzel olmalıdır ki, tüm zamanların en güzel gülü Muhammed hatra gelmelidir. Sözleri, duruşu, bakışı, cümle fiilleri yalnızca o gülden kokmalıdır.
Peygamber kokusunu duymuş, O´na bezenmiş her gönül bu sayede Muhammedi ipten tutunup, yer ile göğü ?bir´ edip kendi miracına ulaşmayacak mıdır?
Şimdi soralım kendimize; bizim adımlarımız demirci dükkanına mı, gül bahçesine mi?
Sözümüz, gönlümüz, yaşayışımız hatra kimi ve neyi getiriyor?
Nasıl etkiliyoruz birbirimizi? Dostumuz kim olmuş?
YÂRİMİZ ALLAH MI?

?Sözlerim kendimedir, gayra değildir.
Cümlesi hayradır, şerre değildir.?
Tayyar Baba