VELİ ALTINKAYA


STAR HABER, ALİ VE MEHMET

Gündem - Veli Altınkaya


Rahmetli Ali Ceran´ı 1982´de Hasan Yılmaz´ın sahibi olduğu Kayseri Olay Gazetesi´nde tanıdım. Vefat ettiği yaklaşık iki yıl öncesine kadar ?gardaş´ gibiydik. Elverdiği oranda ben O´nun, O benim derdimle dertlenmeye çalıştı.

Günlük gazeteler 2014 yılından itibaren ciddi bir sıkıntı yaşamaya başladı. Bu sıkıntı, Ali´nin sahibi olduğu Kayseri Star Haber Gazetesi´ni de etkilemişti. Bugün de birçok gazetenin durumu aslında çok farklı değil. Rahmetli henüz hastaneye düşmeden ?evladı gibi gördüğü´ gazeteye ortak aramaya başladı. Hatta bir ara bırakın ortağı satmaya bile razı oldu. Gazeteyi satmak veya ortak olmak için yaptığı bazı görüşmelerin içinde ben de bulundum. Gazetenin bir bölümünü Vedat Ali Özışık ´a satmak istemişti. Hatta vefatından 10 gün önceye kadar?Vedat Bey´le bu minval üzere görüşmeler yaptı. Meslektaşımız Erkinbeğ´in önerdiği bir isimle de Kızılay Hastanesi civarındaki işyerinde üçümüz birlikte görüştük.

Olmadı, ne ortak buldu ne de gazeteyi satabildi Ali...

Sonra hak vaki oldu. Hani dedik ya ?gardaş gibiydik´ diye. O hukuk, sorunlarla ilgilenmeyi gerektiriyordu. Gazetenin mali müşaviri yüksek okuldan arkadaşımdı. Vefattan bir süre sonra ?gazetenin borcu- alacağı nedir?´ diye bir liste çıkarttırdım. Vergi ve SGK borçları 600 bin lira kadardı. (İki yıl önceki ekim rakamlarını söylüyorum) 150 bin lira kadar da çalışanların tazminat alacaklarını çıkartmıştı resmi muhasebe... Ayrıca kağıtçıya, mülk sahibine(kira dolayısıyla) borçlar da vardı... Tazminatları da hesapladığınızda karşımıza 750-800 bin lirayı bulan bir borç yükü çıkmıştı...

Bu borç karşısında merhumun eşi ve çocukları ile şaşırdık. Bir borcun olduğunu biliyorduk ama hiçbirimiz bu kadar borç tahmin etmiyorduk.

Ali´nin naaşını defnettikten 4 gün sonra bir meslektaşımız senetli 20 bin lira alacağı dolayısıyla Basın İlan Kurumu hesabına haciz koydurdu. Basın İlan´dan para alamayacağı için maaşları dahi ödeyemeyecekti gazete. Haciz koyduran gazeteci arkadaşımız da zor durumdaydı. Sağ olsun beni kırmadı, kefil oldum, dosyasındaki harçları cebimden karşılayarak haciz işlemini durdurdum. Kefil olduğum parayı da (gazete ve aile alakası yok) bir ay sonra ödedim. Şahitleri yaşıyor...

Maliye, vergi, sigorta, ödenmemiş maaşlar vs. gazete döndürülemiyordu. Fiilen çalışan arkadaşlarımız biraz da gazetenin yaşadığı ekonomik sıkıntı nedeniyle iş barışını da bozmuşlar. Sürekli birbirleriyle didişiyorlardı. Hatta bir ara bu didişme daha ileri boyutlara gitti.

Yine o günlerde, bugün olduğu gibi Basın İlan Kurumu´nun ?Borcu yok belgesi´ istemesi konusu gündemdeydi. Aile, gazetenin ?resmi ilan hakkını´ bir yakınına devretti. Borcu yok belgesi istenmesi meselesi de Bakanlık kararıyla ertelenmişti ya...

Hem çalışanların birbirleriyle didişmeleri hem de parasızlık nedeniyle maaşların ödenmesinde zorluk yaşanıyor, bırakın maaşları sembolik zaruri giderler bile karşılanamıyordu.

Özetleyerek aktarmaya çalışıyorum; ortada para pul yoktu. Aile fertlerinin ve rahmetli Ali´nin maaşları üzerinde ya haciz vardı ya da kredi çekildiği için banka ipoteği. Yani hem aile hem gazete ekonomik olarak darboğazın içerisine girmişti. Gazetenin basıldığı matbaa çalışmıyor, farklı tarihlerde gazeteyi rica-minnet bastırmaya çalışıyorduk...

Bu arada birbiriyle didişmekten ve düzenli maaş alamamaktan dolayı çalışan arkadaşlarımız resmi muhasebenin çıkarttığı tazminat ve diğer alacakları kesinlikle kabul etmiyor ve ısrarla, maaşlarını eksik aldıklarını ya da hiç almadıklarını, hatta rahmetliye bilmem ne kadar borç vs. verdiklerini söylüyorlardı.

Bunların doğruluğunu bilmem mümkün değildi. Aile fertleri de bilmiyordu. Rahmetli Ali bu işlerde biraz ketumdu. Bu süreçte detayına girmek istemem, iş barışı tamamen bozulmuş, 4-5 çalışan ?filan işe gelirse ben gelmem´ noktasına gelmişti. Hatta saç- saça birbirine girmişlerdi...

Çalışan arkadaşlarımızdan Ali (Altuntaş)?Sabah´ın da muhabirliğini yaptığı için ısrarla, ?Abi mümkünse benim tazminatımı gerekirse taksit taksit verseniz, ben nisan başı itibariyle Sabah´tan kadro alıp ayrılacağım´ diyordu. Rahmetli Mehmet? ve Sümbül de hem ekonomik sıkıntı hem de iş barışı kalmadığı için, çalışma ortamı göremedikleri gazeteden ayrılarak bir kadın arkadaşımızın yanında işe başladılar. Yani kendileri ayrıldı, gazete göndermedi. Mehmet´in ayrılması ile ben bugün hala o gazetede çalışan bir arkadaşımızı getirerek, ?Yazı İşleri Müdürlüğü´nü ve gazeteyi yürütmesini istedim. Yürüttü...

Tam bu süreçte bugün gazetenin sahibi olan şirketin yöneticisi dostumuz Cemiyet´te beni ziyarete geldi. 1995´de o gazeteyi Ali ile kurarken ve sonrasında da bu arkadaşımız Ali´ye maddi manevi çok katkı vermişti. Artık gazetenin ekonomik ve iş ortamı olarak yürütülmesi mümkün değildi. Tamamen aile fertleri ile hatta çalışanlarla istişare ederek gazetenin isim hakkının tekrar satılmasının uygun olacağına karar verildi. Kararı benimle de istişare ederek veren aile fertleridir. Aslında gazeteyi almak isteyen arkadaşlarımız da Allah şahittir ?bu işe aileye yardımcı olmak´ adına girdiler. Ben ?almayın´ desem almazlardı. Ama girişte ifade ettiğim borç yükü ile işletmenin döndürülmesi, gazetenin basılması başlı başına ciddi bir sorun olmuştu.

Çalışanlar da taraflar da bilir; bu satıştan dolayı alınmış tek bir nakit kuruş yok. Elde üç-beş ay vadeli senetler vardı. O senetler de çalışanların resmi muhasebe tarafından verilen tazminat alacakları hesaba katılarak parçalı olarak alınmıştı. Gazetenin satışı için adeta dellal çağırttık. Hatta ben çalışan arkadaşlarıma, ?siz yapabiliyorsanız aileye 200 bin lira değerinde daire verecek bir alıcı bulun, alan kişi çalışanların diğer alacaklarını da üstlensin, gazeteyi devredelim´ dedim. Bu konuşmanın şahitleri yaşıyor. İkisi de o gazetede hala çalışıyor...

Bu süreçte o tarihte gazeteden ayrılmış olan Ali, Mehmet ve Sümbül ile Cemiyet´te buluştuk. Avukatları da yanlarındaydı. Rahmetlinin eşi, kızı ve damadı da vardı. Avukatların ve ailenin huzurunda bu arkadaşlarıma resmi muhasebenin çıkarttığı rakamların 3-5 bin lira üzerinde senet vermeyi önerdim. Hem arkadaşlarımız hem de avukat hanım, senetlerin vadesinin uzak olduğunu (bir kısmı kasım aralık 2018, bir kısmı da ocak-şubat 2019 gibiydi) gerekçe göstererek kabul etmediler.

?Şeriatın kestiği parmak acımaz´ dedik ve arkadaşlarımız yargıya gittiler. Sonra gazeteyi alan dostlarımız iki arkadaşımızla uzlaştı. Rahmetli Mehmet ve Ali ile matbaacı bir arkadaşımız ve idari işlere bakan bir başka kadın arkadaşımızın açtığı dava devam ediyor.

Gazetenin bu satışı dolayısıyla ailenin aldığı tek bir kuruş yok. Çalışanların açtığı tazminat davasının rücu etme ihtimaline karşı o senetler de haklı olarak ödenmedi. Dava sonucu bekleniyor ve adeta yedieminde duruyor. Gazetenin halen yönetiminde bulunan arkadaşlarımızın dava açan rahmetli kardeşimiz dahil herkesle uzlaşmak için defalarca görüştüğünün onlarca şahidi var.

Ben ise, ?gardaşlık hukuku´ nedeniyle bu işe girmiştim. Hiçbir menfaatim yok. Hatta ilk icra girişimini bedelini ödeyerek kefil olarak kaldırtmışım. Mehmet´in vefatı üzerine algı yaratmak isteyen birkaç utanmaz, isim vermeden güya bana çatacak...

Hele biri, bu camiada ahlak, edep, emek dersi verecek en son isim olan bir utanmaz, her zaman olduğu gibi kıçından uydurduklarını gerçek gibi yazmış. Neymiş ?bu gazetenin satışı için kentsel dönüşüm masasına oturulmuş. Müdde-i iddiasını ispatla mükellef, bu iddialarını ispatlamayan namussuz, ahlaksız, şerefsizdir.

Mehmet´in vefatına elbette üzüldüm. Babasına, oğluna taziye dileklerimi ilettim. Ama sanki ortada bir para varmış da, bir meslektaşımızın alacağı ödenmemiş gibi, algı yaratmak isteyenlerin cümlesine söylüyorum: Allah´tan korkun. Bir şeyi yazarken, hiç olmazsa bir meslektaşınızla ilgili bir şeyi yazarken, açın suçladığınız karşı tarafa da sorun. İnsan biraz utanır...

Evet, ben meslek örgütü başkanı olarak, kameralar karşısında, iktidar mensuplarının huzurunda son bir yılda 3 bin basın kartı sahibi meslektaşımızın işsiz kaldığını, gazeteciler arasında işsizlik oranının % 35´leri bulduğunu bangır bangır söyleyen biriyim. Bu vesile ile bir daha söylüyorum.

İnsanların ölümü üzerine, algı yaratmaya, siyaset yapmaya, öç almaya kalkmayın. Yaptığınızı bir gün başınızda bulursunuz.

Tanıyın, tanımayın, her ölüm, özellikle vakitsiz ölüm herkesi üzer. Merhum, bizim camianın işinde-gücünde, halim-selim isimlerinden biriydi. Güzel bir arkadaşımızdı. Allah rahmet eylesin. Allah ailesine sabır versin.