H. Ali YILDIRIM


SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ

YENİ DÜNYA - H. Ali YILDIRIM


Suriye, Suriye, Suriye, gına geldi, içimiz bayıldı, neredeyse Suriye dünyanın merkezi oldu. 2011’den beri olanlar berbat. Batı orada, Rusya orada, İsrail üstü örtülü orada, bilmem kaç adet terör örgütü orada, devletleri yoksa da Japon, Koreli, Endonezyalı, Çinli, Afrikalı ve daha kim varsa orada. Kim bilir kaç istihbarat örgütü orada cirit atıyor. Güya Süper Güç Daeş’i yenmişmiş. Başkanı bas bas bağırıyor, Daeş’i biz kurduk diye. Beyaz Saray önce ‘çekiliyoruz’, sonra ‘600-800 asker kalacak’ diyor. Anlaşılan iç siyasette iki farklı görüşü de memnun etmek zorunda kalıyor. Avrupa kanadı sadece izliyor, sanki bir güç onları mum gibi hizada tutuyor. Suriye Rusya’nın liderliğine kaldı gözüküyor. ‘Der Spiegel’ dergisi Avrupa’nın Daeş tehlikesinden bahsediyor. Bu korku Avrupa’da ırkçı akımları körüklüyor, ırkçılık ta Avrupa Birliğini temelden bozuyor. Böyle giderse AB bir devlet olamaz. Nereden nereye, Suriye meselesi hiç te basit bir denklemmiş gibi durmuyor…

Suriye dediğimiz ülke, 185.000 km2 lik yüz ölçümü ile (İç Anadolu Bölgesinden (165.000 km2) biraz geniş), Türkiye’nin yaklaşık ¼’ü kadardır ama 911 km ile en uzun ortak sınıra sahibiz. Sınırın tamamını 2009 yılında sıfır noktasında inceledim. Bu sınır I. Dünya Savaşının 1918’de bizim için yenilgi olarak sonlanması ile birlikte aleyhimize çizilmişti. Öyle bir hattan geçirildi ki tel örgü ve mayın tarlaları aileleri ve akrabaları birbirinden ayırdı. Fikir sahibi olmak için Sinan Çetin’in yönettiği 1999 yapımı ‘Propaganda’ filmini izleyebilirsiniz. Bu coğrafya eskiden Osmanlı’ya Şam Vilayeti olarak bağlıydı, Suriye (Syria) olarak isim değişikliği de bir üstün akıl oyunu olabilir, maksat tarih ve coğrafya algısını bozmak. Belli ki bu şekilde Asurlulara (MÖ:2000-612) atıfta bulunmuşlar (İngilizcede Suriye=Syria, Asur=Assyria, Süryani=Assyrian olarak yazılıyor). Asur haritası kabaca Mısır, Güneydoğu Anadolu, Suriye’nin kuzeyi, Mezopotamya, Irak ve Basra Körfezini kapsayan yeri gösteriyor. Başkenti Musul civarında Ninova imiş. Bugün yapılmaya çalışılan İpek Yolu projesi gibi Doğu-Batı ticaretini kullanarak zengin olmuşlar. Kayseri-Kültepe de imparatorluğun ticaret kolonisi (Karum) imiş. Hakikaten üstün bir akıl Suriye’yi Asur’un devamı olarak mı görmek istiyor? Gizem burada mı saklı? Asur İmparatorluğu MÖ 612’de yıkılmış, yıkılmadan 100 yıl önce de o zamanki İsrail Devletine kesin bir son vermiş. İsrail ve Suriye arasındaki ezeli düşmanlık bu yüzden midir acaba?

Suriye’nin Toprak bütünlüğünü savunmanın mantığı basit; Komşu huzurlu olursa biz de oluruz. Bu görüş ‘ABD, Rusya ve diğer Batı ülkeleri neden orada’ demeyi gerektirir, ama 8 yıldır bu tür bir söylem olmadı. Toprak bütünlüğü konuşulurken, bazı kesimler hemen ardından Esad söylemini de getiriyor ve bu hiç sekmiyor. Yoksa kast edilen Esad’ın toprak bütünlüğü müdür? Esad’ın attığı varil bombaları ve kimyasaldan sonra yatacak yeri mi var ki toprağı bütün olsun. (Esad iradesi dışında başka güçlerin silah denemiş olabileceğini de hatırlamak gerekir.) Ancak bizi hasta eden sivrisinekleri yıllarca Esad ve babası beslemiştir. Türk Milleti tam 35 yıldır şehit vermekten, ağlamaktan, üzülmekten yorulmuştur. 1984’ten beri şehit ailelerinin gözyaşları dinmedi. Yani Suriye, ortak geçmişimize rağmen hep kötü komşumuz oldu. Atasözü: ‘Kötü komşu insanı ev sahibi yapar’…

ABD Başkanının ‘Daeş’i biz kurduk’ demesi Suriye kaosunun yapay olduğunu gösteriyor. Ama etkin güçler çözüm değil kaos istiyor çünkü kaos onlara kâr demek, kaos uzadıkça kârları artıyor. Ülke 8 yıldır harap oldu, enkaza döndü, 21.Yüzyıla uygun imarını da muhtemelen ‘İpek Yolu’ projesi kapsamında Çin üstlenecektir. Bize düşen oyunu düzgün oynayıp yüzyılın kaybedenleri konumuna düşmemektir, bu da biraz milli dayanışma gerektiriyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü gereklidir ancak; Mayıs 2013 Gezi Denemesi, Aralık 2013 Darbe Krizi, 2015 Hendekli Kanton Denemesi, Temmuz 2016 İç Kargaşa Denemesi, 2017 Irak’ın kuzeyinde Bağımsızlık Denemesi, arada ekonomik saldırılar, 2019 Suriye Sınırı Kanton Denemesi söz konusu olmuşken, tartışılacak şey Esad’ın tahtı mıdır, Türkiye’nin bahtı mıdır? Bunu Nasreddin Hoca’ya sormak gerekir, sorup aldığım cevabı haftaya iletirim…