ASIM CENGİZ GÜR


TAKVİM

TAKVİM


Kıymetli okuyucular. Yüce Allah’ın izniyle bu Pazar gününü pazartesiye bağlayan akşam ezanı ile birlikte yeni bir yıla girmiş olacağız. 29 Zilhicce 1434 günü bu senenin son günü olacak ve pazartesi günümüz 1 Muharrem1435, hicri yılın ilk günü olacak. Bu vesile ile bugünkü notumuzu takvim konusuna ayırdık. Takvim, zamanı günlere, aylara, yıllara bölme metodudur. Her milletin ve toplumun kendisine esas kabul ettiği bir takvim vardır ve zaman içinde gerek kültürel etkileşimle gerek güçlü kültürlerin diğerlerini etkisi altına alması ile değişik millet ve toplumların kullandığı ortak takvimler de vardır. İnsanlar zamanı ölçerken, ölçü aracı olarak güneşi ve ayı kullanmışlardır. Güneşi kullananlar, dünyanın güneş etrafındaki bir tam dönüşünü esas almışlardır. 365 gün 6 saat. Bu şekilde oluşturulan takvimlere ``güneş takvimi” diyoruz. Ay`ı kullananlar ise ayın dünya etrafında 12 kez dönmesini, 12 x 29.5 = 354 günü esas almışlardır. Bu şekilde oluşturulan takvimlere “ay takvimi” diyoruz. İlk güneş takvimini Mısırlılar, ay takvimini ise Sümerler oluşturmuşlardır. Her toplum kendi takvimini oluştururken, kendileri için önemli saydıkları bir günü başlangıç olarak almışlardır. Romalılar, Roma’nın kuruluşunu, Hıristiyanlar, Hz. İsa (a.s.)’ın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul etmişlerdir. Hz. İsâ`nın doğumunu tarih başlangıcı olarak kabul eden Milâdî Takvim, temeli Mısırlılar’dan gelen, güneş hareketlerini esâs alan takvimdir, İyon ve Yunanlılar kanalıyla Batı’ya aktarılmıştır. Romalılar, Sezar zamanında, "Jülyen Takvimi" olarak düzenlemiş ve kullanmıştır. Yeni çağda Papa XII. Gregor tarafından düzenlenerek "Gregoryen Takvimi” olarak anılmıştır. Gregoryen Takvimi, 1926 yılından itibaren Türkiye`de kullanılmaya başlayan ve Batı dünyasında en yaygın kullanılan takvimdir. `Artık-yıl` hesaplamasındaki ufak bir fark dışında Jülyen Takvimi ile aynıdır. Jülyen takvimi `artık-yıl` hesaplamasında, her 128 yılda bir günlük kayma oluşturduğundan Gregoryen Takvimi kullanımına 16. yüzyıldan itibaren geçilmiştir. Yani bugün kullandığımız, Miladi Takvim diye bildiğimiz, 31 Ekim 2013 gününü yaşadığımız takvim, Gregoryen Takvimi diye anılıyor. Eski Mısırlılar’dan gelme bir takvim. Batı dünyası 16. yüzyıldan itibaren Jülyen Takvimi’ni biraz değiştirerek kullanmaya başlamış. Jülyen Takvimi ile bunun arasındaki fark, artık-yıl hesaplamasında her 128 yılda bir günlük kayma oluşuyor, Jülyen Takvimi’nde… Papa XII. Gregor tarafından bu değiştirilmiş, 16. yüzyıldan itibaren Gregoryen Takvimi olarak Miladi Takvim kullanımı Batı dünyasında devam etmiştir. Biz de 1926 yılındaki kanun değişikliğiyle bu takvimi kabul edip bu takvimi uyguluyoruz, Türkiye olarak. Hicrî Takvim, Ay’ın hareketlerine göre zamanı hesaplayan Sevgili Peygamber Efendimiz (S.A.S.)`in Medîne’i Münevvere’ye hicretini tarihin başlangıcı olarak kabul eden takvimdir. Kur`ân-ı Kerim mesajının tamamı Ay Takvimi esasına göre inmiştir. Her biri zaman mefhumuna dayalı olan İslamî kavramlar, Ay Takvimi’ne göre düzenlenmiştir. Temel ibadetlerimizden Hacc’ın ifası,orucun ne zaman başlayacağı ve biteceği, mübarek kandiller ve bayramlarımız, hangi gece veya gündüzlerin diğer gecelerden üstün olduğu veya feyiz ve bereket açısından daha önemli olduğu hep Hicrî Takvim esasına göre belirlenmiştir. Dolayısıyla Müslümanlar da hayatlarında yer teşkil eden önemli tarihleri Hicrî Takvim’e göre belirlemeli ve Hicri Takvim’e göre törenlerini düzenlemelidirler. Dualarını ve hediyeleşmelerini o günlerde arttırmalıdırlar. Haccın ne zaman başlayacağı, temel ibadetlerimizden orucun ne zaman başlayacağı, hangi gece veya gündüzlerin diğer gecelerden üstün olduğu veya feyiz ve bereket açısından daha önemli olduğu hep Hicrî Takvim esâsına göre belirlenmiştir. Her ayın “eyyamı bîyd” denilen 13,14,15’i Hicri Takvime göre hesaplanır, Miladi Takvime göre değil. O günlerde oruç tutmak çok sevaplıdır. Ramazan ayının başlangıcı Hicri Takvime göre hesaplanır, Miladi Takvim’de yoktur. Her sene değişir. Haccın başlangıcı Zilhicce ayı yine Miladi Takvim’de yoktur. Hicri Takvime göre hesaplanır. Bütün Kur’an-ı Kerim mesajları Hicri Takvime göre düzenlenmiştir. Madem ki, dinimizin ve (tüm hayatı kuşatması sebebiyle) hayatımızın Yüce Allah’ın rızasına uygun yaşanabilmesi için hicri takvimi de takip edebiliyor olmalıyız. Yüce Allah (c.c.) nasib eder ise bu Pazar günü eski bir yılı uğurladığımız ve akşamında yeni bir yıla merhaba diyeceğimiz bir gün olacak. Dönüp baktığımız zaman geçen sene birlikte yeni yıla girdiğimiz nice tanıdık-bildiklerimizin bizimle olmadığını görüyoruz. Bir gün, emr-i Hakk bizim için de gerçekleşecek ve biz de sevdiklerimizden ayrılacak ve asıl yurdumuza gideceğiz. Ancak bir imanımızın gereği olarak ‘Ahiret/hesap Günü’ olduğunu da biliyoruz. O halde, geçmiş günlerimize yönelik bir muhasebe ve murakabe yaparak yeni yıla girmeliyiz. Aslında bunu hergün yapmalıyız. Allah dostu, büyük veli İmam-ı Gazali (Allah ondan razı olsun), “bir Müslüman, her akşam yatağına girince, o günün muhasebesini yapmalıdır” buyuruyor. Hani esnaf her akşam kasasını, mevcudunu gözden geçirir ve günün muhasebesini yapar ya. Bizler de, kendi adımıza, ailemiz, milletimiz, islam dünyası ve insanlık uğrana neler yapabilmişiz/yapamamışız; asıl yurdumuz için önden neler göndermişiz bunun muhasebesini yapmalıyız. İnşaallah önümüzdeki iki gün Muharrem ayı ve salih ameller ile ilgili notlar aktaracağız. Yüce Allah (c.c.) sağlık, sıhhat ve afiyetle nice yıllara hayırla kavuşmayı nasib etsin.