ASIM CENGİZ GÜR


TARAFSIZIM

Notlar - Asım Cengiz GÜR


Bu sözü söyleyen birini duyduğum zaman bir çapanoğlu ararım. Çünkü yaşadıklarımız göstermiştir ki, ?Ben bu konuda tarafsızım?, ?Tarafsız bir gözle bakınca? diye söze başlamış olsa bile kişi, inancının, ideolojisinin, önyargısının vesair duygularının etkisi altında bir hüküm verir. Çünkü hayat taraf olmaktır.

Her insan taraf/taraflı olmalıdır. Asıl sorun, hangi tarafta olacağımız hususudur. Her mü´min ?Hakk´tan taraf olmalıdır?. Ancak bunun için öncelikli iş Hakk´ın ne olduğunu öğrenmek ve bilmektir. Sonra çıkan sorunlarda Hakk´ı tercih edebilmek için kafa yormak, seçenekleri değerlendirmek, doğruyu bulmak ve onu tabi olmaktır.

Hakk´ın yanında olmayı gerçekleştirmemizin önündeki en büyük engel ise, kayırmaya yol açacak körlüğe götüren sevgi ya da acıma duygusu ile haksızlığa sebep olacak kin ve düşmanlık duygularıdır. Belki buna, her çağın hastalığı olan çıkar sağlama ahlaksızlığını da eklemek gerekebilir.

Aziz Kitabımızın Nisa Sûresinde : ?Ey iman edenler! Kendinizin, ana babanızın veya akrabalarınızın aleyhine olsa bile, adaleti titizlikle ayakta tutan ve sırf Allah için şahitlik eden kimseler olun; (haklarında şahitlik ettikleriniz) ister zengin, ister fakir olsunlar. Çünkü Allah, her ikisine de (sizden) daha yakındır. Haktan ayrılarak heva ve hevesinize uymayın. Eğer (şahitlikte), dilinizi eğip büker (yalancı şahitlik eder)seniz veya (şahitlikten) kaçınırsanız, (bilin ki bu, kul hakkını ihlaldir, zulümdür.) Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır? buyuruluyor. Gerçekten, karşılaştığınız bir olayda, kişiler arasında tarafsız kalayım diye şahitlikten kaçınmak, haksızlığa ve zarara uğrayan kişiye yapılan bir zulüm olur. Çok sevdiğiniz birinin haksızlığını dile getirmemek bir zulüm olur. Haksız olandan bir menfaatimiz olacağı düşüncesi ile doğruyu gizlemek tarafsızlık değil zulüm olur. Burada tarafsızlık belki, şahit olduğu hususları bir yorum katmadan ve zannettiklerimizi dahil etmeden gördüklerimizi aktarmak olabilir. Aslında bu bile Hakk´a taraf olmaktır.

Taraflar ailemiz, yakınlarımız, menfaat ilişkimiz olan birisi/birileri, mensup olduğumuz grubumuz veya kabilemiz ya da düşmanımız ve nefret ettiğimiz birileri de olabilir. Herhangi bir meselede güçlüden ve sevdiklerimizden yana ve düşmanlarımızın aleyhinde olmak değil ya da aralarında tarafsız kalmak değil her hal-u kârda Hakk´dan ve haklıdan yana olmak gerekir.

Mâide Sûresinde : ?Ey iman edenler! Allah için adaleti (hakkı) ayakta tutan (hâkimler), adalet timsâli şahitler olun. Bir kavme duyduğunuz kin sizi adaletten sapmaya sevk etmesin. Âdil davranın, takvâya daha yakın olan da budur. Allah´a karşı takvâlı olun (emirlerine uygun yaşayın). Şüphesiz ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır. Allah, iman edip sâlih amel işleyenlere, kendileri için mağfiret ve çok büyük bir mükâfat olduğunu vaad etti? buyurulmaktadır.

Bu ayet-i kerimeler yanında diğer ayet-i kerimeler ve sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.)´in hadis-i şeriflere bize; başkalarının/yönlendiricilerin yönlendirmesine, içinde yaşadığımız toplumun değer ve tepkilerine bakmadan, kör sevgi-nefret ve inat duygularına esir olmadan Hakk´ın ve Haklı´nın yanında yer almamızı emretmektedir ki, bu en büyük cihad faaliyetidir desek abartmış olmayız.

Bir mü´minin Hakk ile Batıl, Doğru ile Yanlış, Zalim ile Mazlum arasında ve karşısında tarafsız kalması düşünülemez. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bunun önce Hakk´ın ne olduğunu bilecek bilgiyi sahih kaynaklardan öğrenmiş ve özümsemiş olmamız gerekir. Ondan sonra da Kritik-Analitik Düşünerek yani sorgulayıcı/eleştirel ve çözümleyici düşünce ile Hakk´ın ve Haklının yanında olmalıyız.

İbrahim aleyhisselam´ın atıldığı ateşe su taşıyan ve ?bu su neye fayda sağlar ki?? diyenlere ?Hiç olmazsa safım belli olsun? diyen karıncadan ibret alabilmeliyiz.

Mevcut yasal koşullarda oyları ile iktidara getirdikleri Başbakan ve arkadaşları görevinden azledilirken ve idam edilirken suskun kalan ve haksızlığa boyun eğen zihniyetten ibret almalıyız.

Dünyanın hemen her noktasında zulüm altında olan ve ateşin bir gün bizim ülkemize de sıçratılmasına çalışılan planlar, projeler, gelişmeler karşısında, ?Tarafsız!? kalmak yerine, Hakk´ın ve mazlumun yanında yer alabilme şuuruna erişebilmeliyiz. Biz, bütün mü´minlerin tek bir vücud ve her mü´minin bu vücudun organları mesabesinde olduğunu, vücudun herhangi bir yerindeki rahatsızlık sebebiyle tüm vücudun acıyı hissettiğini ve uykusuz kaldığını (böyle olması gerektiğini) ihtar eden bir büyük Peygamber (s.a.v.)´in ümmetiyiz.

Tüm olumsuzluklara rağmen yine ümitvar olmaya devam etmemize vesile olan şey, bu milletin evlatlarının 15 Temmuz´da gösterdikleri Hakk´ın yanında yer alma ve bunun için gerekirse bedel ödeyebilme iradesidir. İslâm belki tam da budur; Hakk´a taraf olmak, Hakk´ın yanında olmaktır.

Kerîm Kitabımız´da Enfal Sûresinde : ?İnkâr edenler de birbirlerinin velîleri (dost ve yardımcıları)dır. Eğer siz de (dostluk ve yardım hususunda dayanışmayı) yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve büyük bir kargaşa olur? buyuruluyor. İmanımız bizim şerefimizdir sahip çıkalım ve iftihar edelim ancak bunun yanısıra onu yaşamak, yaymak, onun için fedakarlık yapmak ve bu çabalarımızın yanında Allah´ın (görünür görünmez) ordularını/yardımlarını beklemek gerek.

?Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce imanla geçmiş (din) kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde, iman edenler için bir kin bırakma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz ki sen pek şefkatlisin, pek merhametlisin.? (âmin).