Aziz Kitabımız Kur´ân-ı Kerîm´de "Mü´minler ancak kardeştirler" buyurulmuş ve Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) de "Müslüman, Müslümanın kardeşidir" buyurmuş, dünyanın neresinde ve hangi devrinde yaşamış olursa olsun bütün Müslümanların birbirlerinin din kardeşi olduklarını ilan etmiştir. Hatta hicret sebebiyle Medine´de buluşan Mekkeli ve Medineli Müslümanlar arasındaki kardeşlik uygulaması ile, kıyamete kadar yaşayacak olan ümmetine örnek olmuştur.
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
?Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Müslüman, Müslümana zulmetmez. Müslüman, Müslümanı başına gelen musibette terk etmez, onu zalimin zulmünde bırakmaz. Müslüman, din kardeşine yardımda bulundukça Allah da ona yardımda bulunur. Kim bir Müslümanın dünya darlığını giderip de sevindirirse Allah da kıyamet gününde onun sıkıntısını giderip mutlu eder. Kim dünyada Müslüman kardeşinin ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter" ve
"Müminler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve yekdiğerini korumakta tek bir vücut gibidir. Vücudun herhangi bir uzvu rahatsız olursa öteki organları da bu yüzden rahatsız olur ve uykusuz kalır?,
"Müminler birbirlerine karşı, parçaları yekdiğerine kenetli sağlam bina gibidir" buyurmuştur.
Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve senalar olsun ki, bizi Müslüman bir toplum içinde yaratmış ve bir çaba göstermeksizin Müslüman kılmıştır. Ancak bize düşen, bu nimeti elden çıkartmamak ve imanımızı kemale erdirmek için gayret etmek olmalıdır.
Dünya hayatı geçicidir ve baki olan ahiret hayatıdır. Dolayısı ile, Mü´minlerin baki olan ahiret hayatını hedeflemeleri ve önlerine çıkan her yol ayırımında ahiretleri için faydalı olanı seçmeleri gerekir. Dünya dediğimiz şeyi anlamak için (Allah ondan razı olsun) Hazreti Ali Efendimizin bir sözünü hatırlayalım. Buyurmuşlar ki: ?Dünya seni, Allah(ın vaad ettiği ahiret nimetlerin)den alıkoyan her şeydir?. Dolayısı ile bu bazıları için makam-mevki, bazıları için iyiye giden bir ticaret, bazıları için güzel bir kadın ve bazıları için çocuklardır. Mü´minler iki paralık ve geçici bir dünya için, ebedi ahiretlerini feda etmemeleri gerekir.
Bu hayatı yaşarken unutmamamız gereken bir önemli husus da Mü´minlerin, Müslümanların birbirleri ile kardeş ve dost oldukları hususudur. Kâfirler ise hem Allah´ın hem de Mü´minlerin amansız düşmanıdırlar. Müslümanlar tek bir millet, kâfirler de tek bir millettir. Bu bilinç ile tüm Müslümanların tek vücut olmaları, birleşmeleri, anlaşmaları, yardımlaşmaları vazgeçilmez şarttır; aklın, basiretin, imanın ve irfanın yegane yoludur. Başkaca yollar ve davranışlar dünya da ve ahirette büyük ziyan getirir, geçmişte getirmiştir, bugünde şahit olmaktayız ve eğer kardeşlik bilincine erişemez isek (Allah korusun) gelecekte de zarar ve ziyanımıza sebep olacaktır.
Gördüğümüz gibi İslâm alemi parça parçadır, Araplar parça parçadır, Türkler parça parçadır, halk parça parçadır, birbirleriyle hasımdır. Müslümanları ırki ayrılıklara veya mezhebi ayrılıklara, ırkları aşiret ayrılıklarına, milletleri coğrafi ayrılıklara sevk etmektedirler. Cahilliğimiz, takvâsızlığımız, dünya severliğimiz, menfaatçiliğimiz, nefsimize uymamız sebebiyle de Müslümanlar olarak düşmanlarımızın bu tuzaklarına hemen her zaman düşmekteyiz. ır, mahveder.
İdarecilerden, alimlerden, aydınlardan başlayarak tüm Müslümanların her türlü dünyevi arzulardan ve ihtiraslardan başlayarak bir temizlenme arınma sürecine girmeleri/başlatmaları ve inananların birliğini sağlamalarının zamanı gelmiştir ve hatta geçmektedir. İmanın, İslam´ın düşmanlarına ve onların muazzam plan ve güçlerine karşı tek-tek, ayrışmış haldeki Müslümanların karşı koyabilmeleri çok zordur. Dolayısı ile iki milyarı aşkın İslam aleminin aralarındaki her türlü anlaşmazlıkları ayrılığa yol açmayacak şekilde halletmeleri, mutabık oldukları konular üzerinde yoğunlaşmaları ve İslam Birliği´ni sağlayabilmeleri, topyekün bir savunma işbirliğini gerçekleştirmeleri zorunludur.
Tüm dünya Müslümanlarını kucaklayan, iyilerle birlikte, koordineli ve dayanışmalı ama mutlaka sevgi yüklü bir işbirliğini gerçekleştirmek konusunda acil, sürekli ve yoğun çalışmalara ihtiyaç vardır. İslam ve haliyle milletimize düşman olan unsurlar artık nerede ise kapımızı çalmak üzeredirler. Sünni-Şiî, Türk-Kürt, ilerici-gerici, sağcı-solcu, ümmetçi-milliyetçi, radikal-muhafazakar şu veya bu partici v.s. ayrımlarıyla oyalanacak vakit kalmamıştır.
Hala gaflet içinde kalmayı sürdürür isek, iç ve dış çevrede olanları, hızla gelişen olayları çok özenle takip edemez ve gerekli tedbirleri vakt-i saatinde alamaz ve birliğimizi-dirliğimizi kenetlenmemizi, yardımlaşmamızı sağlayamaz isek yarın çok geç olabilir. Bu sebeple, idareciler, siyasiler, irfan ehli ve din hizmeti görenlerle birlikte topyekün teyakkuz halinde olmalı ve işin gerektirdiği şekilde gönül birliği, el birliği, iş birliği içinde olmalıyız.
Yüce Allah (c.c.) devletimizi, ordumuzu, güvenlik kuvvetlerimizi sevk ve idare edenler başta olmak üzere hepimizin basiret ve ferasetimizi kuvvetlendirsin, gayretimizi arttırsın. (âmin).