ASIM CENGİZ GÜR


TOPLUMSAL İLİŞKİLERİMİZ (2)

TOPLUMSAL İLİŞKİLERİMİZ (2)


Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlar ki:

"Müslümanların işiyle dertlenmeyen, uğraşmayan onlardan değildir. Sabahleyin sabahladığında, akşamleyin akşamladığında Allah`a karşı samîmî duygularla kulluk bağlarıyla bağlı olmayan, Rasulüne karşı çok içten duygularla, ümmetlik duygusuyla, saygılı, irtibatlı olmayan; Kur`an-ı Kerim`i, Allah`ın mukaddes kitabı karşısında ona sevgi duyup, ona içten, içindeki ahkâma candan bağlı olmayan; müslümanların imâmına, önderine ve bütün müslümanların topluluğuna, toplumuna, âmmesine karşı samîmî olmayan onlardan değildir."

Bu hadis-i şerifte Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bazı insanların, bazı sıfatlara sahip olmayınca müslüman olamayacağını, iyi müslüman olamayacağını önemle belirtiyor. Bu çok önemli... Çünkü elhamdü lillâh Türkiye`nin %99`u "Ben müslümanım!" der. Yâni namaz kılmasa da, ibadetlerini muntazam yapamasa da yine müslüman olduğunu, müslümanlığı sevdiğini, müslümanlığa candan, gönülden, yürekten, samimi olarak bağlı olduğunu söyler. "Ben müslümanım, ama ibadetimi yapamıyorum, Allah kusurumu affetsin!" der. "Evet ibadetleri tam yapamıyoruz ama, namazı vesaireyi muntazaman yürütemiyoruz ama, İslâm`a sevgimiz, saygımız, bağlılığımız tamdır" derler.

Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu hadis-i şerifte buyuruyor ki:

"Bir kişi şu sıfatlara sahip olmazsa müslüman olamaz, müslümanlardan sayılmaz, onlardan değildir. Allah onlardan olduğuna kabul etmez. Onlardan oldum iddiası fayda vermez." diyor. Onun için bu çok önemli.

Bu sıfatlar, özellikler nelermiş, hadis-i şerifi baştan tekrarlayalım:

"Müslümanların işiyle gamlanmayan, kederlenmeyen, meşgul olmayan, onlardan değildir."

Bu çok önemli: İslâm kişisel din olduğu kadar da toplumsal bir din. Bu çok önemli hususun altını çizmek lazım. Bir insan tek başına bir kenarda oturup "Ben müslümanım" dediği zaman, müslümanlığı onun sandığı gibi tamam olmuyor. İslâm`da toplumsal hizmetler var. Topluma karşı insanların görevleri var. Bu çok önemli bir husustur. Toplum insanların beraberce yaşamak için kurdukları bir düzen, bu düzenin korunması İslâm`da çok önemli. Herkesin bu topluma karşı boynunun borcu olan görevleri, ödevleri var ve bunları yerine getirmesi lâzım. Getirmediği taktirde Allah sevmiyor. Kusurlu oluyor, vazifesini yapmamış oluyor, ihmalkar oluyor. Allah belki ondan dolayı, ihmalinden dolayı ona ceza verecek.

Suçlar cins halinde iki sınıfa ayrılabilir:

1. Yapılmış olan bazı şeylerin aykırı şeyler olması dolayısıyla, kötü şeyler olması dolayısıyla suç. Yâni adam cam kırmış, birisinin canına, malına zarar vermiş. Adam şu kadar ziyana sebep olmuş. Ne olur o zaman? Yaptığı işten dolayı, kötü bir iş yaptığından dolayı cezaya müstehak olur. Muhakeme olunur, cezası neyse verilir. Yaptıklarından dolayı insanlar, yaptığı şeyler kötüyse ceza alabilirler.

2. İkinci bir tür var, ikinci bir sınıf suçlar var, o da bazı şeyleri yapmamak... Meselâ adamın görevi bir yeri beklemek. Ama o iyi beklememiş, o beklediği mal, bina veya eşya zarar görmüş. Bu sefer o görevini yapmadığı için cezâ alır. Askerin görevi nöbet zamanında uyanık olmak, uyumamak, meselâ cephaneliği korumak.

Demek ki, yapılması gereken güzel şeyler yapılmazsa, o da suç oluyor. Yapılan şeyler kötüyse, suç oluyor; iyi şeyler yapılmazsa, o da suç oluyor. "Ben müslümanım!" diyen bir insan için de Peygamber Efendimiz (s.a.v.) diyor ki:

"Şöyle yapmayan insan onlardan, müslümanlardan değildir. Görevi var, o görevi yapması lâzım, yapmadığı zaman suçludur." demek istiyor.

"Müslümanların işiyle ihtimam etmeyen, ilgilenmeyen onlardan değildir".

Arapçada himmet manasına gelen ‘İhtimam etmek’ Türkçemizde bir şeye özen göstermek demek. Bu fiilde, bir işi kendine dert edinmek, kendisine ondan dertlenmek, onu aklına koyma, onu kendisine dert edinmek, o işi yapmak için himmet ve gayret sarf etmek mânâsı var:

"Müslümanların işlerini kafasına koymayan, onlara hizmeti kafasına koymayan, onların işiyle ilgilenmeyen, müslümanlara iyilik yapma duygusu taşımayan. İslâm`ın bütününe karşı, müslümanların toplumuna karşı, toplumsal görevlerini ihmal eden onlardan değildir."

Acaba bu toplumsal görevler neler olabilir? Müslümanların işiyle ilgilenmeyen tasalanmayan, onlara ihtimam etmeyen, himmet sarf etmeyen, onlarla uğraşmayan müslüman olamıyor.

Sevgili  Peygamber  Efendimiz (s.a.v.) müslümanlanın böyle kayıtsız kalmasını ayıplıyor. Doğru bulmuyor ve ondan dolayı cezaya çarptırılacağını ifade etmiş, onu göreve çağırmış oluyor. Yâni:

"Ey müslüman, sen bir köşede durmakla iyi müslüman olamazsın. Müslümanlığın gereği müslümanlara ait, İslam`a ait meselelerle ilgilenmektir, onları candan, yakından takib etmediğin takdirde, görevini ihmal ettiğin için suçlu olursun" demiş oluyor.

Bu meseleye inşallah yarınki notlarımızla devam edelim.

Yüce Allah (c.c.), yaptıklarımızdan ve yapmadıklarımızdan dolayı sorumlu tutulacağımız idrakine ulaşmayı ve bilgimiz, görgümüz  ve gücümüz nisbetinde Müslümanların dertleri ile dertlenmeyi, Sevgili Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ihtar ettiği sıfata, dışlanmışlığa düşmemeyi hepimize nasib ve müyesser eylesin.