ASIM CENGİZ GÜR


TOPLUMSAL İLİŞKİLERİMİZ (3)

TOPLUMSAL İLİŞKİLERİMİZ (3)


Dünkü notlarımızdan hatırlayacağınız gibi Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurmuşlar ki:

"Müslümanların işiyle dertlenmeyen, uğraşmayan onlardan değildir. Sabahleyin sabahladığında, akşamleyin akşamladığında Allah`a karşı samîmî duygularla kulluk bağlarıyla bağlı olmayan, Rasûlüne karşı çok içten duygularla, ümmetlik duygusuyla, saygılı, irtibatlı olmayan; Kur`an-ı Kerim`i, Allah`ın mukaddes kitabı karşısında ona sevgi duyup, ona içten, içindeki ahkâma candan bağlı olmayan; müslümanların imâmına, önderine ve bütün müslümanların topluluğuna, toplumuna, âmmesine karşı samîmî olmayan onlardan değildir."

Dünkü köşemizde bu konuya bir nebze değinmiştik. Bugün dünyadaki müslümanların durumları nedir? Müslümanlarla kim ilgileniyor, kim ilgilenecek, onların dertleri ile kim dertlenecek.

Çin`de, Uyguristan`da, Uygurlu kardeşlerimiz, müslüman ve ırkdaşımız, kardeşlerimiz. Kurşuna diziliyor. Mısır’da Müslümanların iktidarına karşı darbe yapılmış ve bütün insanlığın (hali ile İslam aleminin) gözü önünde zulümler yapılıyor. Hemen yanıbaşımızda Suriye’de Müslümanlar perişan. Irak’ta mezhep ve ırk merkezli ayrışımlar ve katliamlar yaşanıyor. Dünyanın neresinde çatışma, çekişme varsa Müslümanlar mutlaka mağdur ve mazlum. Öbür tarafta, bütün İslâm âlemi kavga gürültü içinde. Peki bu Müslümanların işiyle kimler ilgilenecek.

İslâm`ın meseleleri çok, müslümanların meseleleri çok. Büyük meseleleri eğitimle ilgili. Bazı meseleleri yaşamla ilgili, bazı meseleleri hayatî ihtiyaçlarıyla ilgili. Açlıktan ölüyor, susuzluktan kavruluyor, veyahut ahlâken bozuluyor. Müslüman çocuğu müslüman yetişemiyor. Allah`ın emirlerini tutması lazım.  Müslümanlığını yapması güzel. Yapmıyor. Demek ki zaaf var, yâni zayıflık var, yâni gevşeklik var, yâni şuursuzluk var. Bu da bir kusur. Bunun da düzelmesi lâzım, ahlâkının düzelmesi lâzım, ülkesinin düzelmesi lâzım!

Yönetim bozuk... İslâm ülkelerinde yönetimlerin çoğu mutlakiyet rejimi. Yâni birileri emrediyor, ötekiler ona uyuyor. Sıra yok, adalet yok, kanun vs. kişilere göre, keyiflere göre değişiyor.

Müslümanların çeşitli sıkıntıları var. Bunlarla bir müslüman ilgilenmiyor. Tamam, hacca gitmiş, umreye gitmiş; camide namaz kılarken aman safın hizası muntazam olsun diye özen gösteriyor, "Aman efendim ayaklar birbirine değsin!" diye, ayaklarını köprü gibi açıyorlar. Ama öbür tarafta çok mühim işlere dikkat etmiyorlar. Müslümanlarda hastalık var, müslümanlarda kusur var, hiç olmazsa bir kısmında. Bunların eğitim yoluyla ortadan kaldırılması lâzım!

Müslümanların savunmaya ihtiyacı var. Batı bloku, NATO, Amerika ve bunların ilgili kuruluşları. İzliyoruz ki resmen Avrupa, Amerika kuruluşlarında İslâm`ı bir tehlike olarak karşılarına alıyorlar. Hristiyan, müslümana düşman ve onun için, İslam`ı düşman alarak entrikalar, askerî usuller, birlikler, NATO, Avrupa birliği vs. kuruluşlarını harekete geçirerek, İslâm`la uğraşıyor. Bu yanlış, müslümanların aleyhine bir şey... Bunun düzeltilmesi lâzım, hakkından gelinmesi lazım! "Bu yanlıştır!" denmesi lâzım.

Irak’ı şunlar yönetiyor, Suriye’de şunlar hakim, Libya’da şöyle, Mısırda böyle, Sudan da öyle diye birçok tereddütler önümüze sıralanıyor ve oralara müdahale etmek için bahane olarak öne sürülüyor. Peki bizim ülkemize düşmanlıklar niçin? Hadi, islamın düşmanları böyle de Müslümanlar niçin birbirlerine karşı anlayışsız ve düşmanca davranıyorlar.

Bu hadis-i şerifi esas alarak Müslümanların dertleri ile dertlenmek istediği zaman insanın, yüreği çarpmaya başlar ve Müslümanların bir sürü derdini keşfeder; yardım edilecek ve düzeltilecek. Bunlarla müslümanların ilgilenmesi lazım. Ama Müslümanlar kendi başına kendi hayatını yaşıyor veyahut ters ilgileniyor, ters tarafı tutuyor, ters cepheyi tutuyor, yanlış tarafı destekliyor. Bu da olmaz. Yanlış tarafı destekleyince Allah gazap eder, kahreder, mahveder. Bir tek kişi kalsa bile insan daima doğruyu, hakkı destekleyecek. Hazret-i İbrahim (a.s.) gibi olacak, Nemrut`a karşı olacak. Hazret-i Musa (a.s.) gibi olacak, Firavun`a karşı olacak. Hakkı söyleyecek, hak neyse ona çaba gösterecek.

Her Müslümanın, dertlenen müslüman olması lazım; gamsız, vurdum duymaz müslüman olmaması lazım. Kendi şahsi işleriyle ilgilenip, toplum işlerini ihmal etmemesi lazım.Toplumla, müslümanlarla, hatta uluslararası sahada İslam ülkelerinin dertleriyle ilgilenmesi lazım.

Bu hadis-i şerifte Peygamber (s.a.v.) Efendimiz açıkça bildiriyor. Bu büyük bir tehdittir. "Böyle yapmayan müslüman değildir, onlardan değildir, onlardan saymam, onlar gibi görmem, müslüman gözüyle ona bakmam, ondan râzı olmam!" demek bu. Rasulullah Efendimiz`in bu tehdidi çok büyük bir tehdit. Bu cümle çok önemli:

"Müslümanların işiyle ilgilenmeyen, müslüman değildir, onlardan değildir."

Yetişkinlerimizin ev-cami, ev-iş arası git gele, gençlerimizin maçlara, hanımlarımızın çarşı-pazara odaklanıp asıl tehlikeyi göz ardı etmemesi ve Müslümanların, toplumun dertleri ile dertlenmesi gerekmektedir.

Eğer müslüman olmak ve kalmak için bir tasamız varsa, Allah`tan korkumuz varsa, Allah sevgimiz varsa, Peygamber Efendimiz`e bağlılığımız varsa; o zaman müslümanların işleriyle ilgilenelim. Toplumla ilgilenen kişiler olalım, toplumuna hayır götürmeye çalışan, hayırları yaymağa çalışan, şerleri engellemeğe çalışan, atılımcı, katılımcı, faal, cevval, canlı, uyanık Müslümanlar olalım.

Yüce Allah (c.c.) yâr ve yardımcımız olsun.