İDRİS YAVUZ


VEFA BİR FAZİLETTİR


 

Vefa kelimesi, Arapçadan Türkçemize geçmiştir. Türk Dil Kurumu’ndaki anlamı ise; insanlık adına manevi duyguları ifade eden, sevgide bağlılık, minnettarlık, sözünde durmak, dostluk, sadakat ve yüce bir erdemdir.

Vefalı insan, çıkar gözetmeyen kimsedir. Güçlüye ayrı, zayıfa farklı davranmak ahlaksızca bir tutumdur.

Ahde vefa, “Verdiği sözünü yerine getirmek” demektir. Bu durum siyasette de böyledir. 

Bu güzel özellikler sevginin, dostluğun ve kardeşliğin bağrında yetişir. 

Vefalı insan herkesin güven duyduğu, düşmanı bile olsa verdiği sözü tutan ve doğrudan yana olan kimsedir. 

Haksızları koruyup, bir çıkar uğruna yanlışlığa vefalı davranmak ya da destek vermek, bir kimseyi vebalden kurtarmaz. Hesap günü yerin altı, yerin üstünden daha uzundur. 

Vefasız olanlar, dönek tabiatlı, yalancı ve şahsiyeti zayıf olan kişilerdir.

Yalanın dostu, gerçeğin düşmanı çoktur. Burada doğru ve vefalı olmak önemlidir. 

Doğru insanda, ihanet ve yalan olmaz, onda vefa vardır. Çünkü doğruluk, sonsuzluğun güneşidir.

Doğruluk taze ekine benzer, rüzgâr estikçe yatar kalkar. Yanlış, ağaç gibi rüzgâr estikçe gürler, yıkılınca bir daha kalkamaz.

Sözünde durmayan, verdiği sözü yerine getirmeyen, tükürdüğünü yalayan kişiler toplumdaki saygınlıklarını kaybeder ve sonra da silinir giderler.

Hz. Muhammed (s.a.v.) ise; “Münafıkların alameti üçtür. Bu kimseler oruç da tutsalar, namaz da kılsalar onlar verdiği sözden cayarlar, itimat edildiği halde emanete ihanet ederler.” diye buyurdular (Buhari, Müslim)

Gönül insanı Yunus Emre: “Bir kez gönül yıktın ise, bu kıldığın namaz değil! Yetmiş iki millet dahî elin yüzün yumaz değil!” diyor.

Hazret-i Ömer(r.a.); “Bir kimsenin kıldığı namaza, tuttuğu oruca bakmayınız;

–Konuştuğunda doğru söylüyor mu?

–Kendisine bir şey emanet edildiği zaman, emanete riayet ediyor mu?

–Dünya ile meşgul olurken, helâl-haram gözetiyor mu? İşte bunlara bakınız.” diyor (Beyhakî, Sünenü’l-Kübrâ,)

Bir toplumun huzuru; vefası, doğruluk, dürüstlük ve adalet üzerine kurulur.

Yalan, ikiyüzlülük toplum düzenini yok eder. Eğer bir İnsan doğru olmazsa insanlıktan çıkar.

İnsan ya olduğun gibi görünmeli ya da göründüğün gibi olmalıdır.

Mevlana; “Yalan, gerçeğe sürülen bir yaldızlı boyadır. Bir gün bu dilin sıcaklığından eriyip dökülebilir ve gerçekler ortaya çıkar” diyor.

Vefasızlık ve yalan bir sıkıntıyı halleder, ama yerine bin bir sıkıntı getirir. 

Toplum içindeki yalancı ve riyakârlardan sakınmalı. Onlar insanı bir lokma ekmeğe satarlar.

Yalanın dostu, gerçeğin düşmanı çoktur. Burada doğru ve vefalı olmak önemlidir.

Bir toplumun huzuru, güveni, emniyeti, maddi ve manevi kalkınması, doğruluk, dürüstlük, çalışkanlık ve vefaya dayanır.

Hz. Ali (r.a) “Söz namustur” diyor. Bu söz iyiliğe, güzelliğe, inanca, hayra işarettir. Vefasızlık ve yalan ise kötülük, haksızlık ve bela demektir.

Dürüstlük, insanın karakterini, şeref ve onurunu yüceltir. Vefasızlık ise insan hayatını altüst eder ve ümitleri yıkar. Kin, nefret ve kıskançlık gibi duygular ise vefanın baş düşmanlarıdır.

Sosyal hayatımızda ve siyasette, vefaya bağlılık son derece önemlidir. 

Siz eğer vefasızlıkta kötü örnek olursanız, ilerde haksızlığa uğradığınızda şikâyete yüzünüz olamaz. Çünkü söz vefadır, haktır, adalettir, şereftir.

İnsanlar arası ilişkilerde güven duygusunun hâkim olması, ahde vefaya bağlıdır. Bu güven olmadan sıhhatli bir toplum hayatı mümkün değildir.

Kişi namusunu korumada ne kadar titiz davranırsa, vefada ve sözünü tutmak konusunda da o kadar titiz olmalıdır.