CANSU DENİZ


YARADILIŞIMIZIN KAYNAĞI HAK


Ruhumuz var edildiğinde öğrenmiştik Hakk`ı. Doğduk, nefes aldık varlığımızın bize bahşettiği bu hakla. Sonrada bu hakikati, hukuk etmeye çalışıp koyulduk yolumuza.. 

 

Ne yazık ki doğarken aldığımız Hakk`ın özgür nefesi zamanla kayboldu boğazımızda. İlk öğrenmelerimizle birlikte edindiğimiz putlar perde perde sıralandı Hakk`la aramıza.. 

 

Bugün içinde bulunduğumuz adalet sancısının en temel sebebi de fikrimce Hakk`la aramıza koyduğumuz bu putlardandır. Tarih sayfalarında nükteyle okuduğumuz çamurdan,taştan Tanrılar bugün günlük hayatımızın hemen hemen her mekanına hatta kalbimize sarmaşık hale gelmiştir. Peygamber Efendimizin (S.A.V) yüzyıllar önce Kabe` de yıkmaya başladığı bu putlar halen boyut değiştirmiş haliyle en gözdelerimizdir. Ve hali hazırda adalet bu putlarla aramızdaki zincirler arasında sıkışmaktadır. 

 

İslàm`ın en güzel nefes aldığı bu coğrafyada sormak gerekmektedir; adaletin, sevginin, hoşgörünün karşısına dikilmiş bu putların kimliğini, nereden geldiğini ve ne ile beslendiğini. Öncelikle her bireyin kendisine sorması gereken bu soru toplumsal bir arayış halini almalıdır ki hak ve adalet aslını bulup, yarasını sarmalı, ayağa kalkmalı, yaradılışına dönebilmeli.

 

Bu minvalde toplumsal hukukun temeli olan bireysel hukukun ancak özünü kavradığımızda, olması gerekene ahenk sağladığımızda, adalet mizansen olmaktan çıkıp ilahi koduna kavuşacaktır. Aksi halde, put edindiğimiz servetler, hak dışılıklar, mevki ve makamlar adalet sandığımız bu mizansenin hücreleri olarak kalmaya devam edecek, uğruna varoluş amacımız katledilecek, hastalık bu yolla toplumun kalbine ok gibi saplanacaktır.

 

Bu okların adı tecavüz, cinayet, rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık ve bunun gibi insanlığın en aciz, en öldürücü zehirleri olacaktır. 

 

Hak ve adaletse; her bireyin kendinden söküp attığı bu zehirlerin arıtılıp, içimizdeki Hakk`a sımsıkı tutunduğu yerden filiz alacaktır. 

 

Daha iyiye,doğruya,güzele yol bulması gereken insanoğlu en önce varlığında ki Hakk`ın keşfine çıkmalı, adaletin terazisini önce vicdanında kurmalı, bu yolla bireysel haklarının içeriği ve sınırından, toplumsal hukuka tartı olmalıdır. Aksi halde gerek kendi vicdanımızın gerekse toplumsal ahlakımızın ayarı bozulmuş kantarının gün gelip bizleri de tartacağı muhakkaktır.